PKK VAHŞETİNİ IŞİD ZULMÜYLE PERDELEMEK

         Bizler, aklımızdan çok duygularımızı dinlediğimiz gün işler ters gitmeye başlar. Öfkemiz, kinimiz, düşmanlığımız, korkularımız, sevinçlerimiz... Normalin üzerinde kararlarımızı etkilediği gün  bilelim ki ruh sağlığımızda arızalar oluşmaya başlamıştır. İş bu raddeye gelmişse bilelim ki olayları, gelişmeleri sağlıklı değerlendirme yetimiz kaybolmuştur.   

          Son günlerde Türk medyası olayları, hadiseleri  (Gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse terörle ilgili olsun) tuttuğu siyasi partinin lehinde yorumlamak için bazen gerçekleri gizliyor, bazen habbeyi kubbe yapıyor, bazen de öncelikleri dengesiz bir şekilde sıralayarak okurlarını yanlış yönlendirmeye çalışıyor. İşte bu duruma en güzel örnek seçime yaklaştığımız şu günlerde merkez medyanın  IŞİD ve diğer terör örgütlerini kıyaslarken izlediği yolda kendini gösteriyor. Sağlıklı bir akıl, Teröre terör der, gayri meşru güç kullanan tüm örgütleri aynı kefeye koyar. “Senin örgütün kötü, benimkisini boş ver aymazlığına düşmez. ..”

        Ankara’daki katliamdan sonra acayip bir gelişme oldu medyamızın bir bölümünde. Evet Tarihimizin en kanlı, en zalim, en büyük katliamı yapılmıştı Ankara’da. Daha kim yaptı, nasıl yaptı, niçin yaptı… Sorularının sorulup cevaplanmasını beklemeden tescilli  gruplar  çoktan hükmünü vermişlerdi bile: “Katil devlet!” Sorumlu hükümettir!” “Bu sarayın eseridir!...”  yavelerini olabildiğince yüksek sesle haykırmaya başladılar. Tıpkı Danıştay saldırısından sonra yapıldığı gibi. ( o günü hatırlayın Cumhurbaşkanı sezer, Deniz Baykal, Bülent Ecevit  nasıl bir yönlendirme yapmışlardı.)

        Bu katliamın uzun bir süre kamuoyunu meşgül etmesi normal. Anormal olansa IŞİDİ in yaptığı bu katliamı PKK nın yaptığı katliamlara siyasi bir amaç güderek perde yapmak. Ankara katliamından önce olduğu gibi ondan sonra da  PKK, zulümlerine, katliamlarına, yakmalarına, yıkmalarına devam ediyor. Daha dün  Şemdinlide devletler arası savaşlarda bile yapılmayan bir saldırı yapıldı. PKK bir hastaneye saldırdı, hastaneyi kullanılmaz hale getirdi.  (http://www.takvim.com.tr/multimedya/galeri/turkiye/hakkaride-bomba-yuklu-aracla-saldiri)  IŞİD kanlı bir terör örgütüdür bu kesin. Lakin Türkiye için PKK  ışid le kıyaslanmayacak derecede zarar verici, kanlı vahşi bir örgüttür. Türkiye’de son katliam dâhil IŞİDİ n öldürdüğü insan sayısı 300 bile yok. Ya PKK nın öldürdüğü insan sayısı ne kadar? IŞİD Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde Özerklik mi ilan etti? Hayır. IŞİD belirli bölgelerde mahkemeler kurup insanları mı yargıladı? Hayır. IŞİD yol kesip haraç mı aldı? Hayır. IŞİD insanları dağa kaldırıp haraç mı kesti? Hayır. IŞİD yaşı küçük çocukları zorla dağa kaldırıp militan mı yaptı? Hayır. Ya PKK?  Bunların hepsini yaptı ve yapmaya devam ediyor. IŞİD, bazı saf gençleri, dini bilgisi yetersiz insanları propaganda ile kandırıyor. Ki bu eylem zaten PKK nın hiç terk etmediği  adam kazanma yönetimidir. Ve konu ile ilgili son soru Türkiye’den IŞİDE katılanlar 2 bin, 2 bin beş yüz civarında diyorlar. Ya PKK ya Türkiye’den katılanların sayısı? Ve en önemli soru.  Son yıllarda dağa kaldırılıp, orada eğitilip, kanton kurma sevdası ile Suriye’ye götürülüp ölen Kürt çocuklarının yaş ortalaması ve bunların sayısı ne kadardır? Bu gerçekleri örtmek için IŞİD zulmünü, IŞİD katliamını perde yapmak, IŞİDİ sürekli gündemde tutmak en basit tabirle gaflettir. Bu konuda bazı particilerin, bazı yazarların hükümet,  yüzlerce kez yalanladığı, hiç bir zaman  kabul etmediği halde onu IŞİD'e yardım eden bir konumda göstermeleri de aynı siyasi görüşün bir başka algı çalışmasıdır.  

          Allah aşkına Hiçbir akıllı insan kendisine zarar vercek bir eyleme taraftar olur mu? IŞİD in Ankara katliamı en çok kime zarar verir? Hükümete. E?  Hükümet yöneticileri bu kadar mı akılsızlar ki kendi aleyhlerine çalışan bir örgüte destek versinler.???  IŞİD' i uçakla bombalıyorlar,  IŞİD e katılacakları yakalıyorlar,  lakin birileri için bunların  hiçbir değeri yok. İşin bir başka yanı ise şu: IŞİD düşüncesindeki insanların en sevmediği kişiler şu anda Türkiye’yi yönetenlerdir. Çünkü  IŞİD cilere göre oy vermek, demokratik bir yönetime evet demek şirktir, küfürdür. Bu şekilde bir ülkeyi yönetenler tağutuur. “Allah’ın, indirdikleri hükmetmeyenler… “ diye başlayan ayeti bu gün mecliste bulunan, ülkeyi yöneten herkese uygulayan tekfirci görüş en çok ERDOĞANA, Davutoğluna düşmandır. Bir de eğer IŞİD le hükümet arasında bir bağ olsa IŞİD Suriyede niçin Türkiyenin desteklediği muhaliflere saldırıyorda ESEDE, PYD' ye saldırmıyor?  Velhasıl, IŞİD’in kanları ile   PKK’nın zulümlerini örtmeyelim.      

 

II.Yazı

                              Kılıçdaroğlu, Kamalak, Perinçek Esed’e Bu Günde Gitmeliler

             Suriye’de iç savaşın başlarında, hükümetin Suriye yönetimi ile arayı açmaya başladığı, Suriye'de isyanların yükselişe geçtiği günlerde CHP, SP , o zamanki adı ile İP bu günkü adı ile Vatan partisi ( bu arada Perinçek’in soykırım meselesindeki zaferin kutluyorum) başkanları, temsilcileri, Suriye’ye gidip Esede destek vermişlerdi. Desteğin altında yatan ana etken mealen şu idi: "...Suriye, batıya karşı, emperyalizme karşı politika izleyen bir devlettir. Başta ABD olmak üzere Batılılar ve dış güçler Esedi devirerek Suriyeyi kaosa, bölgeyi istilaya sürükleyeceklerdir. Bundan en büyük yararı İsrail ve batı sağlarken İslam dünyası bundan zarar görecektir. Bundan da öte Suriye halkı büyük ölümlere ve sürgünlere maruz kalacaktır...
Bu minvalde izlenen politikalar o gün Esed’in gitmesini isteyen Türk devlet politikasına zıttı. Çünkü Türkiye’ye(hükümete) göre Arap Baharı ile başlayan halk hareketleri tıpkı Tunus da, tıpkı Mısır’da, tıpkı Libya’da olduğu gibi Suriye’de de yaşanacak, demokrasiye yumuşak bir geçiş sağlanmazsa, Suriye’de büyük bir iç savaş, azim bir iç kargaşa meydana gelecek, bu durumdan da en büyük zararı bu ülke ile en uzun sınırlara sahip biz görecektik. Bu zarardan kurtulmak için Yumuşak bir geçişle Suriye’de demokrasiye adım atılırsa hem Suriye, hem Türkiye, hem de bölge için hayırlı sonuçlar meydana gelecekti. Olmadı. Türkiye’nin bakış açısı aslında batının da bakış açısı idi. Lakin Batı (abd, ab) Mısırda demokrasiye geçilince, yapılan seçimlerde dindar insanların (MURSİ NİN PARTİSİ) iktidara gelmesini kabul edemedi. Aynı durumun Suriye de de olacağını gören Batı Suriye politikasını değiştirdi Yani Esed’i düşürmekten vazgeçti. Böylece Türkiye, Esed rejimine karşı birkaç küçük devletin desteği dışında yalnız kaldı. Suriye’deki iç savaş büyüdükçe büyüdü, ölümler arttıkça arttı(360 bin insan öldü) göçler dayanılmaz boyutlara ulaştı. Bu gün, “100 Bin mülteci gelirse ne yaparız” diyen dönemin Dış işleri Bakanı şimdi başbakan. Bu gün, Davutoğlu’nun düşündüğü rakamların 25 katı fazla mülteci ile baş başayız. Hükumetin bu konudaki öngörüsü tutmadı kısaca.
ABD, AB, ÇİN, RUSYA gibi büyük devletlerin her zaman ve ne şartlar altında olursa olsun kendi çıkarlarını önde tuttukları, insanlık, merhamet, vicdan, vefa… Gibi anlamı yüce ve yüksek terimlerin onların lügatinde sadece laftan ibaret kelimeler olduğunu bir kere daha görmüş olduk. Türkiye, vefa, kardeşlik, adalet, insanlık, dindaşlık, komşuluk… Gereği İran’a ve Suriye’ye zor zamanlarda sahip çıkmasının karşılığını çok acı bir şekilde şimdi görüyor ve yaşıyor. İran’ı ve Suriye’yi ABD hışmından korumak için çırpınan Türkiye, işler tersine dönünce yardım ettikleri tarafından nasılda ihanete uğratılıyor. Bu gerçekleri aklımızdan çıkarmadan gelelim muhalefetin Suriye politikalarına.

Hükumetin Suriye politikasını yanlış bulan muhalefetin yaptıklarına gelince. MHP’nin bu konuda ne söylediği pek belli değil. Normalde Suriye’deki ESED zulmüne karşı halkı, özelliklede Türkmenleri desteklemesi beklenen MHP, birkaç cılız ses dışında fazlaca nötr davrandı. Mesela MİT tırları meselesinde bu yardımların BAYIR BUCAK Türkmenlerine gittiğini söyleyen Hükümete destek vermedi. MHP, Suriye’deki Türkmenlerin haklarını korumak için göze batacak politikalar izlemedi. Suriye'nin tarihte PKK nın en büyük hamisi olduğu gerçeğini hatırlamadı. CHP bu konuda çok net bir siyaset güttü. T.C Hükümetinin politikalarını çok sert bir şekilde eleştirdi. Bununla da kalmadı Suriye’yi yıllardır kanla, baskıyla idare eden, son kalkışmadan sonra kendi halkından 300 binden fazla insanın ölmesine, şehirlerin köylerin harap olmasına milyonlarca insanın ülkeyi terk etmesine neden olan Esed’in yanında yer aldı. Esed’e heyetler gönderip destekledi. Aynısını Perinçek ve Kamalak’ta yaptı. Bu üç partinin bu konudaki ana görüşü şu idi. Suriye’deki mesele Suriye halkının meselesidir. Dış müdahalelere karşıyız. Başka ülkelerden gelip iç savaş çıkaran “cihatçı” gruplar ülkeyi terk etmeli. Bu konuda Türkiye, Batı ile hareket ederek yanlış yapıyor… Bu görüşlerin birçoğu doğru. Yalnııız şimdi durum değişti. Artık Suriye muhalefetine Batı, gizli açık yardım etmiyor, tam aksine Esede Rusya, İran, Hizbullah sadece silah vererek, sadece ekonomik yardımlarda bulunarak değil, aksine bizzat askerlerini göndererek en büyük yardımı yapıyorlar. O zaman Perinçek’in Kamalak’ın, Kılıçdaroğlu’nun tutarlı olmak açısından bu gün yine ESEDE gidip ; “Arkadaş, sen ne yapıyorsun? Biz sana, ülkene, devletine yapılan dış müdahalelerden dolayı destek vermiştik. Bu gün sen Rusya, İran, Hizbullah askerlerini ülkene sokarak kirli bir savaş yürütüyorsun. Bu yanlıştır, Böyle giderse biz desteğimizi çekiyoruz demeleri lazım değil mi?
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.