RAHATLATICI BİR TEKLİF

 Açgözlü ile dost olma;

 Kural bilmez, doymak bilmez.

 Üzülürsün.

         Görgüsüzle dost olma;

         Yol bilmez, yordam bilmez.       

         Üzülürsün.

(Şeyh Edebali)

***

Bazen insan ne konuşmaya ne de susmaya cesaret edebilir. Sussa gönlü yanar, konuşsa dili donar. Konuşmanın ve acıyı söylemenin soğukluğu başka bir acı verir. Geçen hafta Burkina Faso’da bir grup deli misafirimin olduğunu sizinle paylaşmıştım. Bir ev ziyaretimizden bahsettim. Sonra da “evi merak eden varsa gelip görsün” dedim.

 Lakin o yazıyı okuyan yüzlerce dostumun hangisi gelip görebilecek? Şimdi akıllarında kalacak bu ev. Acaba nasıl bir evdi? Odaları geniş miydi?  Semti nasıldı? Konforu ne durumdaydı? İyi güneş alıyor muydu? Ana bir caddeye bakıyor mu? Aracı park etmek için yer altında yeterli kapalı otoparkı var mı? Daha buna benzer birçok meraklar olacağı için evi size tanıtmaya karar verdim.

 Ev şehrin biraz dışında bir mahalle bulunuyor. Bu bölgede elektrik ve su yok. Ancak şehrin daha dışları ve varoşlarına göre biraz daha iyice denilebilecek bir bölge burası. Arsa ve ev bizim Abdurrahman'ın bir akrabasına aitmiş. Bundan kira da almıyor. Ücretsiz oturma hakkı vermiş.

 Sokakta önce küçük bir bahçe kapısından içeri giriyoruz. Sağ tarafta 6 - 7 metrekare ancak gelecek, samansız kerpiçten yapılma bir oda var. Özel olarak niçin “samansız kerpiç” vurgusu yapıyorum? Anadolu'da eskiden kerpiç, çokça kullanılırdı ve bunun içinde saman olurdu. Saman olduğu için de çok uzun yıllar sağlam bir ev olarak kalırdı. Lakin burada öyle değildir. İçinde saman olmadığı için birkaç yıla bir yağan yağmurdan etkilenir ve ev yıkılır. Yağmur yağdığı zaman bu küçük oda içine su alıyormuş. Yani bir tamire ihtiyacı var.

 Burada anne, baba ve 4 çocuk beraber kalıyorlar. En büyük kızı ortaokula gidiyor. Bahçenin kenarında iki küçük kulübe gibi yerler var. Bazen burada tavuk ve koyun besliyormuş. Ama şu anda hiç yokmuş. Elektriğe gerek duymuyorlar. Suyu orada bulunan özel yapım bir el arabasıyla taşıyorlar. Çevrede açılmış bir kuyu varsa buradan suyu temin etmek zor ama ücretsiz olduğu için daha değerli. Bir de belediyenin sokak aralarına getirdiği çeşmeler vardır. Bu çeşmeler o mahalleden birine zimmetlidir. Adam belirli saatlerde vanayı açar ve suyu bidon başı satar. Buradan su almak daha kolaydır. Yani tulumba çekme derdiniz yok, sıraya gireceksiniz, sıranız gelince de hortumdan bidonlarınızı dolduracaksınız. Ama burada ücret ödemek gerekecek.

 Abdurrahman biz geleceğiz diye bahçede sandalye, tahta oturak ve tahtadan çakılma bir sehpayı bile hazırlamış. Misafire hürmet olsun diye üzerlerini seccadeyle örtmüşler.

 Bahçenin bir köşesinde kocaman bir tencere kaynıyor. Tabii yemek pişirmek için odun kullanacaksanız onu da parayla alacaksınız. Veya sağda solda kesilmiş / budanmış ağaçları bulursanız ve sizden önce birisi de almamışsa sürüyüp eve getireceksiniz. Tencerede yerel bazı otlarla sos adı verilen sulu bir yemek pişiyor. Bu sos, pilavın üzerine konulup yenilir. Belki de biraz sonra ilerdeki ana sokağın üzerinde küçük bir tezgâh kurulacak ve geçenlere soslu pilav satılacak. Yani kaynayan tencere sadece bu aileye ait olmamalı.

Biz ayrılırken “yemeğimiz pişmek üzereydi. Size yemek ikram etmek istiyorduk” dediler. Biz de teşekkür ederek ayrıldık. Biz Tabii odanın içine girmedik yatakları nasıldı? Halıları hangi markaydı? Mobilya ne kadar yeni? Bunları görme şansımız olmadı.

 Ancak ben Abdurrahman biliyorum. Daima yüzü gülen bir insandır. Mutludur. Altı kişi aynı odada yattıkları gün de mutludur. 25 dakika yürüyerek işine gideceği otobüse yetişebileceği gün veya aynı yürüyüşle evine ulaştığı günde de mutluluğunu hissedersiniz. Hamt etmek için her zaman binlerce sebep vardır.

 O gün evini ziyaretine gittiğimiz için ekstra bir sevinci vardı. Heyecandan eli ayağına dolaştı. Aslında heyecan sadece onda değildi. Sokaktaki komşularda da vardı. Birçok çocuk minik gözleriyle içeri girip meraklarını giderdi. Bugün mahallede büyük bir havası olacak. Öyle ya Türkiye’den onun evine ziyarete gelenler olmuş. Bu hele de Müslüman olan aileler arasında çok daha büyük bir gurura vesile olacak. “Kardeşiz dedik ya...” denilecek.

Şayet evinizle ilgili şikâyetleriniz varsa... “Güneş görmüyor, iyi ısınmıyor, odalar çocuklara dar geliyor, keşke daha başka bir cephe veya kat olsaydı, yazın güneş kavuruyor, bu semt çok sıkıcı” diyorsanız...  Abdurrahman ile değişebilirsiniz. O sizi rahatlatmak için bunu kabul eder.

 Onun  şikâyeti yok. Böyle bir hayali kurmak Abdurrahman'a bir şey kazandırmaz. Ancak sizin gönlünüzü rahatlatabilir.

 Sanırım gönlümüzün rahatlamasına çok ihtiyacımız var

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum