Risale-i Nur´u elime ilk alışım ve Ben…

Risâle-i Nur Külliyatını bana tavsiye ettiklerin de içimden bir şeyler kopmuştu. Risale bana ne kazandıracak demiştim. Çok şey söyledim. O krmızı kaplı kitaplar evimizin kitap rafında yıllardır duruyordu, ama ben elime bir kez alamamıştım. Hep erteledim. Benim için onların içinde yazılanlar mechuldu ve bir o kadarda muazzamdı, bunu okumasam da biliyordum. Bildiğim halde neden okumuyordum diye çok sormuşumdur kendime. Ve bir gün okumaya başladım. Elime aldığım ilk kitabım çok meşhur olan „Sözler“ adlı eseri oldu.

Okudum. Okudum. Okudum. Meğer ben kitap yerine kendimi okumaya başlamışım. Dopdolu bir duyguya kapıldım. Kelimeler gözümün önünde raks ediyordu adeta. Yıldızlardan parlaktı her okuduğum kelime. Risâle bana dost oldu. Üstad´ın şöyle bir uslübü vardır; o, kendini anlatırken beni bana anlatıyor aslında. O, ayetleri tefsir ederken aslında kainatı anlatıyor. Bana „kim“ olduğumu öğretiyor. Nereden geldim ve yolculuğumun nereye doğru olduğunu hıfz ettiriyor.

Risâle-i Nur imanı kurtarmak için çırpınıyor. Gençlerin heva ve hevesleri uğruna yapacakları yanlışların önüne siper olmaya çalışıyor. Risale-i Nur gençliğe kucak açıyor. Gençliğin sorularına cevap veriyor.

Cevapsız kalan yüreklere cevaptır, Risale-i Nur´lar. Gençlik çağının bir arayış çağı olduğunu hepimiz biliyoruz. Kalbi, ruhu, aklı binbir türlü sorularla meşgul olur insanın. Ayrıca kalp, ruh ve akıl bir şeylere açtır. Gençlık bunu tatmin edebilmek için binbir türlü yollara başvurur. Çağımızın vebası futbol ile oyalanır kimisi, kimisi de içinde ki boşluğu doldurabilmek için, müzik ile alakası olmayan gürültü ile avunur. Bunu yaparken genç kendini tatmin ettiğini düşünür. Ve hayatı sırf bunlardan ibaret olur. Ve yaşadığı gibi inanmaya başlar. Kendini bu şekilde mutlu etmek için elinden geleni yapar. Bediüzzaman Hz.leri kendi dönemi ve Allah dostu olması hesabı ile geleceği görme feraseti hat safhada olduğundan, böyle bir neslin, böyle bir gençliğin varolması veya varolabileceği onun en büyük tasası, derdi olmuştur.

İşte böyle bir gençlik için tasalanan Üstad, onların imanını kurtarabilmek için gece gündüz demeden bu kitapları yazmıştır. Kurtuluş recetesini hazırlamış ve sunmuştur. Recetedeki ilaçları hayatlarına tatbik edenler mutlaka faydasını göreceklerdir.

Risâle-i Nur, dininden uzaklaşan bu gencligimizin imdadına taze kan gibi yetişiyor ve imanlı gençliğin imanını yeniliyor.

Ve onlara şöyle hitap ediyor;  Ey genç kardeşim, arkadaşım, sen aslında bu değilsin, bulunduğun yer orası değil, sen cennete namzetsin!”.

Gençlerin gayesiz yaşamlarına bir gaye katabilmek için uğraşan Üstad, aynı zamanda da boş ve anlamsız işler ile meşgul olan bu gençliği ebedi yaşama hazırlayabilmek için, hayatını dahi hice saymıştır.

Onlardan şu sorular ile haşir neşir olmalarını ister; “Nerden geldim?”, “Nereye gidiyorum?”, „Hayattın anlamı nedir?“.

Sonuç olarak; Risâle-i Nur bir deniz imiş. Biz ise bir damla suya muhtaç iken, bu zamana kadar o denizi görmemek, tek kelime ile kişinin kendisine susuz bırakarak işkence çektirmekmiş. Elhamdulillah deryaya daldık. Darısı nice susuz kalmış genç kardeşlerimin başına…

 

Baki muhabbetle efendim

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum