Rusya Savaşı Nereye Evrilir ve Bize Yansımaları Nasıl Olur

Sovyetler Birliğini dağılma sürecine sokan perestroika ve glasnost günlerinde, 1992’nin sonbaharını Kırım’da yaşamıştım. O sonbahar aynı zamanda Sovyet sosyalizminin de sonbaharı idi. Bu üç aylık zaman zarfında Kırım’ın Sivastopol, Akmescit (Simferopol), Bahçesaray, Gözleve, Yalta gibi önemli şehirleriyle beraber Kiev, Moskova ve Tolstoy’un memleketi Tula’yı da görme fırsatım oldu.

O günlerden hatırladığım önemli tablolardan bir-ikisini aktarayım. Özel mülkiyet olmadığı için; taksiler, otobüsler, marketler, fırınlar, çiftlikler, tarlalar, bağlar, benzinlikler, oteller hepsi devletin. Yolda benzini biten birisi, aciliyete göre 1 lt benzine karşılık votka şişelerini sıralar; benzin karaborsa ama parayla satılmaz. Dolar bulundurmak ve satışını yapmak yasak, ancak genelde ermeni gençlerden oluşan ayaklı sarraflar pazar yerlerinin giriş çıkışlarında gizlice alır-satarlar. Her gün ikiye katlar dolar, birer birer bozdurursunuz. Marketlerde rafları dolu göremezsiniz, mevcut personelin yarısı etiketleri günceller, diğer yarısı kasalara bakardı. Temel gıda maddeleri markete gelmeden haberi gelir, bazı insanlar sıraya girer ve alır. Bir tatlı sakız, küçük bir çikolata veya bir dal sigaranın açmayacağı kapı yoktu. O günlerden fiyat olarak kıyas yapabileceğim tek şey; Türkiye de deri fiyatına, orda bir koç alabiliyordunuz.

1999’da ilk kez iktidara gelen Putin sosyalist Sovyetlerin küllerinden bir dünya devleti inşa etti. Kabul edin ya da etmeyin ama şuanda dünyada en dirayetli ve uzun ömürlü liderdir. Bu konuda onunla boy ölçüşebilecek tek rakibi ise Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanımızın bu pozisyonu da ona doğal olarak çok önemli bir misyon yüklemektedir.

Rusya Ukrayna savaşı bugün bir ayını doldurdu. Geride binlerce can kaybı, milyonlarca mülteci, henüz hesaplanamayan yıkım, kan ve gözyaşı bıraktı. Acıdır ki; nerde duracağı da henüz belli değil. Bu noktada Türkiye’nin devam ettirdiği arabuluculuk girişimlerini ve kullandığı barış dilini çok değerli bulduğumu belirtmek isterim.

Bu savaşın konuşulmayan ve bilinmeyen birçok sebebi olabilir. Öne çıkan en önemli sebebi; Putin’in çarlık özlemi ve Sovyetler birliği döneminin bastırılmış emperyal arzularının dışa vurumudur. Rusya’nın görünür ilk hedefi; ayrılıkçı Donbass bölgesini alarak Kırım’la karadan bağlantı kurmak ve güneyden Odessa’ya kadar Ukrayna’nın Karadeniz’le ilişkisini kesmek. Bu, Türkiye’nin asla istemeyeceği bir durumdur. Suriye savaşını bahane ederek güneyimize çöreklenen Rusya, böylelikle Karadeniz’de de burnumuzun dibinde bitecektir. Doğu Akdeniz gerginliğinin bir benzeri de artık kuzeyde bizi bekliyor demektir. Bu da her türlü tahrik ve kışkırtmaya açık, Türkiye ve Rusya arasında sık sık menfaat çatışmaları ve ihlalleri gündeme getirecektir.

Ben baştan beri Putin’in bir çılgınlık yapıp, kimyasal silah kullanacağı, Ukrayna’nın tamamını kalıcı olarak işgal edip, ilhak edeceğini düşünmüyorum. Belli siyasi ve askeri hedeflere ulaşıp, batının kuklası bir yönetim yerine, Sovyetlerde olduğu gibi kendi uydusu bir rejime razı olacağı kanaatindeyim.

Durumun bu noktaya gelmesinde en büyük pay batının ikircikli yaklaşımı, ABD ve AB’nin ikiyüzlü dış politikasıdır. Rusya’yı bu harekete tahrik edip, deyim yerindeyse teşvik etmişlerdir. Batı, Ukrayna’da adeta elleriyle yaptıkları demokrasi putunu, Putin’e kurban etmiştir.

Aynı şeyi Suriye üzerinden Türkiye’de denemek istediler. Türkiye’yi Suriye ile sıcak savaşa zorladılar. Başarılı olamayınca terörü destekliyor diye yaygara çıkardılar. Bunu yaparken de NATO müttefiklerimiz, ülkemizde konuşlandırılmış patriotları geri çekmişlerdir. Stratejik ortağımız ABD, proje ortağı olduğumuz ve bedellerini peşin ödediğimiz F35 uçaklarını vermekten imtina etmişlerdir.

Yine Suriye üzerinden Rusya’yla bizi kapıştırmak istediler. Bunun için; 24 Kasım 2015’te Rus Hava Kuvvetleri'ne ait Su-24 tipi uçağın sınır ihlali gerekçesi ile düşürülmesi, 19 Aralık 2016'da, büyükelçi Andrey Karlov'un bir polis tarafından öldürülmesi gibi çok büyük tertiplere kalkıştılar. Bu krizlerin aşılmasında liderlik rolünün yanı sıra, Putin’in, Fetönün gerçek yüzünü ilk keşfeden lider olması ve “CİA ajanı yetiştiriyorlar” diyerek 2003 yılında ülkesindeki okullarını kapatması hatırlanması gereken önemli bir husustur.(Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi'nin 2008'de aldığı kararla FETÖ ideolojisi Rusya'da yasaklandı. AA)

ABD bu krizde bir taşla iki kuş vurmak peşinde: bir yandan savaşı bahane ederek Avrupa ülkeleri ile safları sıklaştırırken, diğer yandan da bölgedeki çıkarları için tehdit oluşturan enerjiyi topraklayarak rahatlamak istiyor. Rusya’yı böylelikle siyasi, askeri ve mali yönden sıfırlamayı planlıyor.

İngiltere’nin birlikten ayrılmasıyla kimyası bozulan Avrupa Birliği, Merkel’inde görevi devretmesiyle liderlik bunalımı yaşamaktadır. Ortak karar almakta ve uygulamakta zorlanıyorlar. Fransız lider Macron’un durumdan vazife çıkararak sağa sola saldırması, her fırsatta Türkiye ve cumhurbaşkanımıza dil uzatması bundandır.

Bu savaşın dünya ekonomisine ağır bir faturası olacaktır elbette. Kısa vadede en çok yakın komşuları yakacaktır. Ancak Türk ekonomisi bu durumlara karşı bağışıklık sahibidir. Zira on yıllardır sınır komşuları savaş halinde olan tek ülkeyiz. Etrafımızda savaşın biri bitmeden diğeri başlıyor. 80’lerden 90’lara kadar İran-Irak savaşı, 90’lardan 2010’lara kadar ABD’nin Irak işgali, 2010’dan bugüne Suriye iç savaşı. Bu arada yaşanan Kıbrıs, Karabağ ve terörle kırk yıllık mücadele ayrı bir bahis konusudur. Ancak Irak ve özellikle Suriye bizim Ortadoğu’ya açılan ihracat kapımızdı. O kapılar kapandığı gibi gelen göç dalgaları da cabası.

Rahmetli Korkut Özal; “dış politikada başarı, yakın komşularla iyi ilişkiler yürütebilmektir” derdi. Türkiye öteden beri Rusya’yla ve Ukrayna’yla her alanda iyi ilişkiler yürütebilen nadir ülkelerdendir. Bu anlamda almış olduğu inisiyatif de diplomasi sahasında kendini hissettirmeye başladı.

Eğer Türkiye bu tarafsızlık politikasını sonuna kadar devam ettirebilir, özellikle de olası bir barışta ev sahipliği veya arabuluculuk yaparsa, uzun vadede bu büyük krizden maddi-manevi en karlı çıkan ülke olur.

“Ayıdan post, gâvurdan dost olmaz”. Biz ne batının hatırı için Rusya'yı karşımıza alabiliriz, ne de Rusya'ya güvenerek batıyla karşı karşıya geliriz. “Coğrafya kaderdir” realitesince bunun külfetine katlandığımız gibi nimet ve ülfetine de müstehak olduğumuz kanaatindeyim.

Kuzeyimizdeki bu yeni durumun; güvenlik, ekonomi, enerji ve gıda gibi can alıcı konularda, ülkemiz için ne gibi riskler barındırdığını, iktidar-muhalefet bir araya gelip, tartışılması ve tedbirler düşünülmesi elzem bir konu olduğunu hatırlatmak isterim, vesselam.

"Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh;
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh."

Abdülhak Molla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.