SADE YAŞA ÖZGÜR OL


Günümüz İslam dünyasına baktığımız zaman şu manzara açık seçik görünüyor, 2 milyara yakın nüfusumuz, 55'e yakın devletimiz, çok zengin insanlarımız, krallarımız, şirketlerimiz ve yöneticilerimiz var. Başka milletlere/ ümmetlere göre nüfus olarak da genç bir nüfusa sahibiz. Yeraltı zenginlikleri açısından da çok iyi durumdayız. Tüm bunlara rağmen ümmeti Muhammed'in hali pek perişan. Zillet bulutları göğümüzü kaplamıs. İzzet gemileri deryalarımıza uğramaz olmuş. Eziklik gölgemiz, korkaklık arkadaşımız, çekingenlik yoldaşımız, pısırıklık sırdaşımız olmuş.


Zaferler çağında, "Müslümanlar geliyor, Türkler geliyor, Osmanlılar geliyor..." denilince zalimlerin, katillerin yürekleri korkudan güp güp atar, gözleri faltaşı gibi açılır benizleri mum gibi sararır, dizlerinin bağları çözülürmüş.
Şimdi öyle mi ya, tam tersi onların adları Müslümanları korkutur olmuş. Niçin, neden???


Bunun binlerce sebebi var: İman zafiyeti, dünya. sevgisi. Müminlerin dünya- ahiret dengesini bozmuş olmaları. Rabbimizin emrettiği kulluk şuurundan; Peygamberimizin uyguladığı güzel ahlaktan uzaklaşmış olmaları. Bu gerçekler bizi dünyaya bağladı, ahiretten kopardı, cesaretimizi yok etti. "Vehn zinciri"aklımızı, kalbimizi, göğsümüzü bağladı.


Hedefimiz, bitmeyen tükenmeyen sonsuz hayat yerine, şu geçici dünya olunca, gerçek mutluluğu şu yalan dünyada, maddede, parada, yemede, içmede, giymede, makamda şan ve şöhrette aramaya başlayınca her şey tepetaklak oldu.

Kur'an ve O'nu en iyi anlayan ve bize anlatan peygamberimiz, bu konuda çok fazla uyarıda bulunmuş, pek çok tembih yapmıştır. işte o tembihlerden biri bu yazının konusu olacak.


“İŞİTMİYOR MUSUNUZ SADE YAŞAMAK İMANDANDIR”


Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 4)

Peygamber Efendimiz’in dünyaya ve onun içindekilere bakışını bilmek, öğrenmek ve uygulamak iki cihan saadeti elde etmek isteyen bizler için elzemdir. Dinimiz, bu dünya hayatını devam ettirebilecek ve Allah’a kulluk görevini yerine getirebilecek miktarda yiyip, içmeyi, giymeyi, barınmayı, binit sahibi olmayı normal ve gerekli görmüş buna karşılık yiyecek, içecek ve giyim kuşamda ve diğer tabii ihtiyaclarda lüks ve israfa dalmayı asla tasvip etmemiştir.

İSLAM DENGE DİNİDİR

İslâm, ne herkesin kıskanmasına ve buğzetmesine sebep olacak derecede lüks yaşamayı, ne de bunun aksine, son derece pejmürde bir görünüm sergilemeyi tasvip etmemistir. Peygamberimiz ve Sahâbe efendilerimiz , sadece fakir ve yoksulluk dönemlerinde değil, yönetimde bulundukları ve maddî imkânlara çokça sahip olup( zenginleştikleri) dönemlerde de örnek sayılacak mütevâzî, sade bir hayat sürmeye özen göstermişlerdir.

İlk örnek Peygamberimizden; Her konuda ümmetine örnek olan peygamberimiz bu konuda da büyük bir mücadele vermiş bizlere örnek olmuştur. Konu ile ilgili kur’an-ı Kerim’de şu ayetleri bu konu ile ilgilidir:
"Ey Nebiyy Hanımlarına söyle ki siz eğer dünyâ hayâtına ve onun zînetine tâlib iseniz gelin size biraz mal ve metâ vereyim de tatlılıkla, hüsn-ü sûretle sizi bırakıvereyim. Yok eğer Allah’ı, Rasûlü’nü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şüphesiz biliniz ki Allah Teâlâ sizin muhsin olanlarınıza büyük bir ecir hazırlamıştır».” (el-Ahzâb, 28-29).


İşte bu ayet ve bunun uygulaması Müslüman bir ailenin bu dünyaya, bu hayata ve öbür aleme bakışını belirler. Bu ayetten sonra Peygamberimiz hanımlarına" ya kendisi ile beraber sade bir hayat sürmeyi, buna razı olmazlarsa kendilerini serbest bırakacağını " söylemiş onlar da Peygamberimizi (sav) ve O'nun sade hayatını tercih etmişlerdir

İKİNCİ MİSAL HZ. ÔMERDEN

Kendi döneminde dünyanın iki süper gücüne komşu olan Müslümanlar, Hz Ömer önderliğinde bunlardan Bizans’ı dize getirmişler Sasanileri ise tarihten silmişlerdir.


İşte bu büyük zaferlere imza atan ve çok büyük maddi gelire sahip olan Hz. Ömer, yamalı elbisesini hiç çıkarmamıştır.


Kısacası Peygamberimiz, sahabe ve Tabiin efendilerimiz ve İslam'ı gerçek anlamıyla anlayıp benimseyen müslümanlar dünyaya ve dünyanın süsüne, gösterişine, lüksüne asla aldanmamışlardır. Bu dünyayı küçümsemişler, hayatı, malı, mülkü, şanı, şöhreti, parayı, makamı küçük görmüşler; şehadeti, ölümü düğüne benzetmişler, ölümü kendilerini cennete götüren bir köprü olarak değerlendirmişlerdir. Bu yüzden onlar düşmanlarından değil düşmanları onlardan korkmuşlardır. Koskoca Bizans, koskoca sasani, tüm Avrupa... Müslümanın, Türk'ün adından rüzgarından korkmuşlardır.

Rabbim ümmeti Muhammed-i (sav) yeniden o zaferler çağına, o Kahraman Mücahitler devrine bir an önce tekrar kavuştursun, döndürsün. Aminnn

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum