ŞAİRİN MENZİLLERİ

 

adsiz.20110803001828.jpg

 

Cahit Zarifoğlu’nun Menziller şiiri salikin yürüyüşündeki korku (havf) ve umudu (reca) ve buna yaslanan hüzün ile sevinci anlatıyor. Bu şiirdeki özü, “salik” ile Allah arasındaki ilişkiye bağladık; çünkü şairin şiirinde yer verdiği kelimeler sufî ıstılahlara haiz görünüyor.

1. Birinci mısrada “ruhumun baş çeşmesi, sözün Kur’an ve yolun İslam’dır” deniyor. Şair, Baş kelimesini söz’e ve yol’a bağlamak için kullanmamış, ruha atıf yapmıştır. “Baş çeşme” de nazar, göz manasında kullanılmıştır. Yani ruhumun gözettiği şey kelam-ı Kur’an ile tarik-i İslam’dır, demektedir. Çeşm: göz demektir. Göz, Allah’ın basar sıfatı. Hakk’ın salikin kusurlarını örtmesi ama bundan onu haberdar etmemesi. Bu durum, salikin kusurlu davranışlarından vazgeçerek derlenip toparlanmasını sağladığından Allah’ın ona büyük inayeti ve lutfu sayılır. Gözü açık: Şuhûd ve mükaşefe ehli, kalp gözü açık olan. Gözü Kapalı: Kalp gözü örtülü, kalbi mühürlü(ULUDAĞ, 1991: 125).

2. İkinci mısrada ilahi kelamın şaire sevinç verdiği anlatılıyor. Ancak bu mısrayı üçüncü mısra ile birlikte okuduğumuzda şairin hemen ağlama haletine durduğunu görürüz. Bu bir çelişki mi? Can içinde bir sevinç ama surette ağlamaktan bahsediliyor bu iki mısrada.

3. Üçüncü mısrayı çözümlediğimizde ikinci mısra da anlamına kavuşacak. “Baktığın dağların düşüncesi” denerek Kur’an’daki bir kıssaya atıf yapılmıştır. Şair, Allah ile sözleşmiş ve onun kelamını ruhunun temeli kılmıştır. Bu hidayet ile ruhu bir sevinç- neşve kaplanır. Rabbi’nin huzurundadır. Ancak benzeri bir durum Musa ile Allah arasında yaşanmıştır. Musa da sözleşme yerine (Tûr dağına) gider ve içinde Allah’ın zatını görme isteği belirir. “Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: “Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım” dedi. Allah: “Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de Beni göreceksin” buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: “Yarabbi, münezzehsin, Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim” dedi” (7 A’raf 143). Allah Musa’ya böyle bir görmenin olamayacağını, dağın bile buna dayanamayacağını gösterince Musa bayılır. Şair, “Baktığın dağların düşüncesi” derken bu kıssayı hatırlar ve sevinci hüzne dönüşür, ağlaması bundandır. Zaten “Yapmakta olduklarının karşılığı olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.” (9 Tevbe 82) emri gereği de sülûk ağlamak esaslıdır. Bazıları tefekkürü de,bir tür ağlamak saymıştır. Yine, zahidlerin üzüntüden, ariflerin ise sevinçten ağladığı kaydedilir.

4. Dördüncü mısrada ilahi emirlerin yerine getirilmesinin kişiyi hür kılacağı söylenmektedir. Şair bu mısra ile İslam sufizmindeki dört kapı (şeriat, tarikat, marifet, hakikat) içinden ilk kapıya bağlılığını ifade eder. Fıkıhsız bir sufilik yaklaşımı içinde değildir. “Bizim namazımız kılınmıştır” diyen bir insan-ı kamil fikrini benimsemez.

5. Beşinci mısrada “Aşkın bin gözlü devâsâ bir baş imiş” denmektedir. Tasavvuf kültüründe salikin süluku menzillere (durak) vararak ilerler. Tasavvuf sözlükleri talibin ilk bastığı menzili ve sonraki menzilleri ayrı ayrı zikrediyor: CABÜLKA : Manevî eğitime başlamış bir talibin ayak bastığı ilk menzildir. Gayb âleminde varlığı olan bu şehir; büyüktür, doğu tarafındadır, bin tane kapısı olduğu söylenir. CABÜLSA: Sûfînin arzuladığı vuslata kavuştuğu menzilin adı. Bu, gayb âleminde yer alan büyük bir şehir olarak tavsif edilir, batı tarafındadır. Rivayete göre bin kapılıdır (CEBECİOĞLU, 1997). Şairin “bin gözlü devasa baş” dediği şey aşkın menzilleridir.

6. Bu mısrada uykudan bahsedilmiştir. Uyku, nevm’dir. NEVM: Arapça, uyku demektir. Tasavvufta uyku; Allah’ı unutmak, gaflet uykusudur. Şair bu mısrada “senin Sohbetin, her birini uykulardan yur (yıkar)” demektedir. Yani kefenlenmiş, ölülere dönmüş halimizden bizi azad eder. Yu’mak, tasavvufta gafletten uyanan, kardeşlerinin arasına giren kişi için kullanılır. Burada şair, Yunus’un “Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyli gerek Bana Seni gerek Seni” mısraları ile paralel düşüyor. Kendisini ilk menzilde görmekte ve sohbetle uykudan uyanmaktadır.

(*) Kalb istikametinde bir çizgi. Bu çizgi tevhid zikrini ifade eder. Allah’a yönelen bir baş eğilmesi. Baş yukarıda iken “La ilahe” demektedir. Kalbe düşen ya da kalbe varan “illallah” çizgisi ile tevhid tamamlanıyor. Şair bu çizgi ile sükut etmektedir. Kalb zikretmektedir.

7. “Dinlen ey Zarif bilatedbir çok söz açtın”. Sırrını ifşa ettin. Sufinin halinden çok şeyler fâş ettin. Oysa sen zikrinle alem-i şuhutta idin. Tedbirsiz davrandın denmektedir.

8. “Bu kırık akılla ne cürettir yaptığın”. Yani akılla davranarak kalb alemini fâş etmen ne cürettir. Bu sır ehli olmayana verilmez. Sen Rabbinden kalbine inen çizgiyi ayan edemezsin. Bu senin menzillerindir. Nefsin menzillerini (makamlarını) geçmeye bak. Sâlik’e açılan kalb makamını ve bu makamda kalbde ortaya çıkan sıfat ve olgunlukları ara. İnsanın hakikati olan Ruh (aşkın ben), Rabb’ın bir emridir. Bu sebeple insanın gerçek yurdu, mekânsızlık âlemidir. Yunus gibi söyle:

Bî-mekanem bu cihanda

Menzilim durağım anda

Sultanım ki taht u tacım,

Hülle vü burağım anda.

Yunus da bu dörtlükte Zarifoğlu gibi “Sultanım” demektedir. İkisi de “menziller”de mekan ve zamandan münezzeh Allah’ı aramaktadır. Şiir İslamcı bir şairin sufî bağlanışını, hüznünü, korkusunu, sükût arayışını dillendirmektedir.

 

  • CEBECİOĞLU Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Rehber, 1997
  • ULUDAĞ Süleyman, Tasavvuf Deyimleri Sözlüğü, 1991
  • ZARİFOĞLU Cahit, Şiirler, Beyan Yayınları, 2000

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar