Sanat kimin malı?

Dindarlar on yıldır süren muhafazakâr iktidar döneminde sınıf atlamışlar... Öyle deniliyor ve bunun üzerinden teoriler geliştiriliyor. Bir denilen de şu: Daha önceleri ortalarda görünmeyen kişiler, sırf muhafazakâr veya dindar oldukları için, bu iktidar döneminde her yerdeler... Bazısı tespitlerini ‘akça’ ile de irtibatlayıp “Köşeleri döndüler” veya “Nemalanıyorlar” gibi iddialarla da süslüyor...

 

Bütünüyle karşı çıkılamayacak tespitler bunlar: Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanların çoğu muhafazakâr olan bir ülkede bu eğilime ait sembollerin daha görünür hal alması kaçınılmaz. Her akşam bir devlet büyüğünü, yanında başörtülü eşleri olduğu halde, değişik törenlerde görüyoruz.

 

Görünürlük orada bitiyor ama... Dindar dindarla, dindar olmayan da kendisi gibilerle ayrı sosyal hayatların içerisinde bugün; suyu sızdırmayan testi gibiler, iki taraf on yıl önce birbirini ne kadar tanımıyorsa bugün de aynı derecede tanımıyor.

 

Özellikle ‘muhafazakâr’ veya ‘dindar’ sözcüklerini duyunca yüzü buruşan kesim iktidarı ‘gelip geçici’ gördüğünü belli eder tarzda davranıyor. İktidar partisi ve ona kredi açan çevreler ise, herhalde “Bunların niyeti kötü” izlenimi vermemek için olacak, diyaloga sürekli açık kapı bırakıyor, -meselâ sanatta- yerleşik düzenden yana tavır alıyor.

 

Sahnede 33 yılını geride bıraktığını öğrendiğimiz, çeşitli popüler dizilerden tanınan tiyatro oyuncusu Ahmet Yenilmez’in isyanı bu konuyu gündeme taşıdı. Tiyatro camiasının hep aynı ideolojik yapıdan gelenleri içinde barındırdığını, farklı eğilimden sanatçıları ‘yaşatmadığını’ söylemiş Yenilmez. İddiası şu: “Tiyatroda da ‘Ergenekon’ benzeri bir yapı var.”

 

Verdiği örnek göz açıcı gerçekten: Özel tiyatrolara bir seçici kurulun belirlediği miktarda devlet yardımı yapılıyor; bu yıl ‘Marx’ın Dönüşü’ adlı oyuna 68 bin, ‘Mehmet Akif Ersoy’ adlı oyuna ise 28 bin TL takdir etmiş kurul.

 

Kurul üyelerinin on yıldır hiç değiştirilmediğini, onların da bildiklerini okumaya devam ettiklerini sanıyorum.

 

İktidar partisi varolan düzene müdahale etmeme inceliği gösteriyor, ama o inceliğe muhatap olanlar kaba davranmakta hiçbir beis görmüyorlar...

 

Antalya’da yapılan son ‘Altın Portakal’ festivaline baktığınızda, başka bir iktidar anlayışının sanata nasıl yaklaştığını görebiliyorsunuz. Daha önce Ak Partili belediye başkanı nispeten dengeli bir tutum izlemişti; şimdi CHP’li bir başkanı var Antalya’nın ve bu yıl tam bir ideolojik gösteri alanına dönüştürüldü festival.

 

Ülkede siyasi iktidar değişsin, herhalde Antalya’da sergilenen yanlı yaklaşım her alana yayılacak ve ‘Mehmet Akif’ oyununa zırnık koklatılmayacaktır.

 

Tersini yapsın Ak Parti iktidarı demiyorum; sakın öyle davranmasın. Ancak, kesintisiz devletten nemalanmaya devam eden çevrelere, kendileri gibi olmayanlardan on yıldır esirgedikleri anlayışı bir biçimde hatırlatmanın yolunu da mutlaka bulsun.

 

Nezaket nezaketten anlayanlara gösterilir. Sürekli kaba davranan, nobranlık yapan, hep kendi yararlandığı halde başkalarını ‘iktidardan nemalanmak’ ile suçlayanlara nazik davranmak, ilişkilerinde kabalığı seçenler tarafından zayıflık alâmeti olarak anlaşılabilir.

 

Hakkının yendiğini düşünenleri isyan haline getirmemek lâzım.

Önceki ve Sonraki Yazılar