Seçime Sosyal Politikalar mı Yön Verecek Yoksa Terör mü?

12 Haziran Milletvekili Genel Seçimlerine artık sayılı günler kaldı. Ülke genelinde yürütülen kampanyalar siyasi partilerin ve adaylarının performansını göstermesi açısından son derece önemli.

Nitekim milletvekili adaylarının kapasiteleri ve siyasi parti liderlerinin seçim sonrası uygulayacakları sosyal, ekonomik politikaları seçmen üzerinde ciddi manada etki bırakacak.

Seçmenin tüm bu verileri en güzel şekilde değerlendireceği ve iradesini de sandıkta göstereceğini düşünürsek her türlü baskı, kaos ve yönlendirmenin bu veriler ışığında sonuçlanacağını düşünüyorum.

Gelişen, dünyaya açılan bir Türkiye’de siyaset kurumunun parti programlarının uygulanabilirliliğine paralel olarak gelişeceği, kurumsallaşacağı gerçeği bu son iki seçimde tüm yalınlığı ile kendini gösterdi. İdeolojilerin kısır döngüsünde kalan siyasi anlayışların toplumu kapsayan, dünya ölçeğinde kabul gören bir vizyon oluşturamayacağı artık seçmenin gözünden kaçmıyor.

Nihayetinde halkın kaos ve derin manipülasyonlara artık pirim vermediği ekonomik ve sosyal refahın daha önemli olduğu bir anlayışı kabullendiği anlaşılıyor.

Yapılan araştırmalarda seçmenin oy vereceği partinin sosyal politikaları ile ciddi bir şekilde ilgilendiği, ekonomik problemini de bu politikalar ışığında değerlendirdiğini gösteriyor. Sosyal politikaların toplumun her kesimi için önemli olduğunu, dar gelirli, bağımlı çalışan ve her türlü özürlü, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılıkları dengeleyebilen ve anlayabilen bir siyaset anlayışının kalıcılığı derin güç odaklarının hareket alanlarını da neredeyse sıfıra indiriyor.

Bu tespitler ışığında siyasi partilerden bazılarının hala ideolojik yaklaşımlar içerisinde olmaları Türkiye gerçeğini doğru okuyamadıklarının bir sonucu olsa gerek. Soğuk savaş dönemlerinin söylemleri ile toplumun bazı kesimlerini ötekileştiren anlayışların günümüz problemlerinin kaynağını oluşturuyor dersek yanlış mı yapmış oluruz acaba?

Seçimlere sayılı günler kala kendisini hissettirmeye çalışan terör, bu sayede radikal bazı anlayışları ortaya çıkarmak ve az da olsa hassasiyeti olan kesimleri daha da keskinleştirmek mi istiyor?

Nihayetinde etnik, dini ve kültürel milliyetçiliğin kabul görmesinin yolu toplumun ajite edilmesinden geçiyor. Hatırlayınız terör örgütünün eylemlerinin tavan yaptığı, faili meçhullerin alabildiğince arttığı, şehit cenazelerinin adeta bazı siyasi partilerin mitinglerine dönüştüğü dönemlerde oyunu arttıran siyasi partilerin iktidara geldiklerinde ne kadarda hazırlıksız olduklarını. İktidarda iken muktedir olmanın yolu sosyo-ekonomik programlarınızın gerçeklik derecesine, kadrolarınızın da donanımlı olmasına bağlı. Nitekim 2002 yılı öncesi her açıdan dibe vuran bir Türkiye’yi sanırım kimse unutmadı.

Özellikle terörün bir başka versiyonu olan ve son dönemlerde açılan davalar sebebi ile iyice gün yüzüne çıkan derin yapılanmalardan medet beklemek Türkiye halkının sağduyusunu küçümsemek gibi geliyor.

Vatan, millet, sakarya edebiyatı ile ülke kaynaklarının nasıl da heba edildiğini, binlerce hayata ve drama sebep olduğunu anlamak için süper bir zekâya sahip olmak ta gerekmiyor. Hele ki Silivri’den meclise birilerini taşımanın anlamını açıklamak için sayfalarca yazı da yazmak gerekmiyor. Sanki bu milletin kahir ekseriyeti vatan hainiymiş de, milletten vatanı kurtarıyorlar!

Eli kanlı Terör örgütlerinin ki bu etnik, dini, kültürel özellikli olabilir; ama sonuç da terör örgütüdür ve beslendiği kaynaklar vardır. Beslenebilmesi için de karşı düşmanlarının olması gerekir. Düşman yoksa “üretilmesi” gerekir.  Üretilmesi içinde bazı hassasiyetlerin kaşınması gerekir, tam da bu aşamada adı ne olursa olsun içe dönük milliyetçilik her derde deva olarak raftan indirilerek sahaya taşınmalıdır. Sonuç, kendisine moral bulmuş terör ve beslenen derin mahfiller ve siyasetteki uzantıları.

İçe dönük milliyetçiliğin bu ülkeye sağlayacağı hiçbir katma değerin olmadığını, aksini iddia edenlerin derin manipülasyonlarla değil de; daha insancıl, hak ve adalete riayet eden yöntemlerle bunu açıklaması gerekir.

Evet, sorunlarımız var. Etnik, kültürel ve demokratik sorunlarımız hala devam ediyor. Fakat bu sorunları çözecek olanlar bu sorunların kaynaklığını yapanlar veya tarihsel sorumluluğu olanlar değil; toplumun tüm değer yargılarına önem veren hak ve adalet üzerine yaklaşım sergileyenler olacaktır. Birde sosyal politikaların da gerçekçi olanlar.

mail: trntoprak@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum