SEVGİ ve BARIŞIN DİLİ TÜRKÇE'DE SEKİZİNCİ BULUŞMA

Türkçe konuşan dünya gençleri, sekizinci kez Türkiye’de buluştular. 26 Mayıs Çarşamba akşamı Dolmabahçe Sarayı'nda açılış töreniyle başlayan yarışmalar, 9 Haziran’da İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda gerçekleşecek ödül töreniyle son bulacak.

 

İlk defa 2003 yılında son derece mütevazi, sadece o dönem mevcut okullarda Türkçe öğrenmeyi özendirme ve destek verme düşüncesiyle hayatımıza giren Türkçe olimpiyatları, kısa sürede adeta bir kültür şölenine dönüştü.17 ülke ile başlayan bu organizasyon, bu yıl 120 'ye ulaştı.

 

Sekiz yıldır uluslararası düzeyde çok önemli organizasyonlar arasında bir kültür markası olan olimpiyatların bu başarısında öncelikli olarak Atayurt’ta açılmaya başlayan, sonraları dünyanın köşe bucak her bir noktasına ulaşan Türk kolejleri ve Türkçe öğreten dil merkezlerinin katkısı çok büyük.Bununla birlikte son yıllarda kolejler ve dil merkezlerinin yanında, ülke milli eğitim bakanlığımızın yurt dışında açtığı okullardan da öğrenciler bu organizasyona katılarak renk katmaktalar.Yakın bir zamanda Kültür Bakanlığımız ve Dış İşlerimizin Türk dili ve kültürünü tanıtma adına ortaklaşa bir projesi olan Yunus Emre Vakıfları'nın bir çok ülkede yapılanma aşamasında olduğunu öğrendik. Gelecekte bir destek de bu kurumumuzdan gelirse daha da ihtişamlı bir görünüm kazanacaktır.

 

Yarışmalar esnasında gerek elemelerde, gerekse halkımızla buluşma etkinliklerinde dünya çocuklarının ağızından dinlediğimiz şarkı ve türküler, okunan şiirler bir çoğumuza keyif veriyor.Çünkü dinlediğimizde gayr-ı ihtiyari mırıldandığımız Anadolu'nun bazen hüzünlü bazen düşündürücü bazen de coşku veren türküleri, güftelerinde sevgiye sıkca yer verilen sanat müziğimizden seçme şarkılar, öğrenciler tarafından ustalıkla icra ediliyor.Ayrıca öğrenciler performanslarıyla usta sanatçılarımızdan da tam not almaktalar.Bu keyif sadece melodi veya okunan bir şiirin sözlerindeki ahenkde saklı değil. Her bir eserin sahip olduğu mana yoğunluğu da bizleri ve bütün katılımcıları tarifi mümkün olmayan duygulara alıp götürüyor.

 

Öğrencilerin repertuvarlarında sadece bunlar yok. Fikir ve aksiyon hayatımızda öne çıkan isimlerin seçkin eserlerinden bölümler de var.Üstad Necip Fazıl’ın “Sakarya”'sından, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Üşüyorum”'una, sözlerinde insanlığın iftihar tablosu peygamber efendimize  olan sevginin yoğunluğunu hissettiğimiz M.Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Ayyüzlüm”'ünden Erdem Bayazıt'ın “Sana Bana, Ülkemin İnsanına Dair” adlı şiirine kadar tüm eserler aynı hislerle bizlere takdim ediliyor.İngiliz Ellie Mace'nin seslendirdiği “Üşüyorum” şiiri bu sene belki de en çok alkış alanlardan biri olacak gibi.

 

Bugüne kadar yapılan organizasyonlara katılan bazı öğrencilerin çok ilginç hikayeleri de var.İbrahim Asalıoğlu'nun Türkçe Olimpiyatları Bülteni'nde gözümüze çarpan notlarından alıntı yaparak bir kaçını paylaşmak istiyorum.

 

Moritanya'lı Mariemou Abidine, geçen seneki olimpiyatlara şiir dalında peygamber efendimizi anlatan “Ayyüzlüm” şiiriyle katılmış.Elemeler esnasında şiirin o kadar tesirinde kalmış ki, ağlamaktan sonunu getiremez olmuş. Öğretmeni Süheyla Hanım,“Bin kere de okusa hep ağlıyordu, sonunu tamamlayamıyordu.Biz “güzel okudun ağlama ne olur” dediysek de bir türlü başaramadık.Halbuki şiirin manasından etkilenip, peygamberimize olan sevgisinden ağlıyormuş.”diyerek anlatıyor Abidine’nin bu halini.Meğersem bir gece rüyasında efendimize şiirler okuduğunu görmüş.Bundan sebep duygulanıyormuş o güzel yüzlü kardeşimiz.

 

Bu hikayeyi ilk duyduğumda tesirinden kurtulmam uzun zaman almıştı.Bunun sebebi, kısa süre de olsa Moritanya’da bulunmam, o güzel insanları tanımam ve yalnızlığımızda (sadece iki kişiydik) bir çok şeylerini bizlelerle paylaşmaları olmuştu.Büyük Sahra'da %99'u çöl olan, yaşadıkları sıcak topraklar kadar yürekleri de sıcak bu insanları hatırladıkca duygulanmamak elde değil.

 

Japonya'dan olimpiyatlara katılan Chikako Kroe ise, Ertuğrul Gemisi hadisesi ve İran-Irak savaşında tehlikelere rağmen Türklerin Japonları kurtamasını ele alan bir belgeseli seyrettikten sonra Türk halkına karşı düşüncelerinin değiştiğini anlatıyor.Chikako, “Ben bir Türk'ü görür de onunla konuşamazsam yüzüne nasıl bakarım” demiş ve Türkçe öğrenmeye başlamış.Belgeseli öğretmenine anlatırken “İzlerken gözümden yağmur gibi yaşlar damladı”diyor.Şimdilerde “Kaç kardeşsiniz?” sorsuna “Öğretmenimle birlikte dört kardeşiz.”cevabını veriyor.

 


 

 

Birkaç yıldır Pakistan'da Türkçe öğretmenliği yapan Manisali Kenan Aslan Bey, bu ülkeye gittikten 48 gün sonra annesini kaybetmiş.Uçak bulamayınca annesinin vefatından 24 saat sonra memleketine gelebilmiş.Kenan Bey,”Annem Pakistan'a gitmemi istememişti, fakat ben ısrar edince razı olmuştu.8 yıldır şeker hastasıydı,69 yaşındaydı.” diyor.Annesinn vefatından sonra yazmış olduğu şiiri ise olimpiyatlarda dinleyenleri göz yaşına boğuyor.”Issız Rüyalar” isimli şiiri okuyan öğrencisi Hira Khan da okurken ağlamadan edemiyor.

 


 

 

Ayaklarını başıma tac ettiğim canım annem

 

Sendin yaşamaya en güzel sebebim bahanem

 

Seni dünya gözüyle görmek nasip değil madem

 

Hasretini hasretime ekliyorum anne

 

Seni her gece rüyalarıma bekliyorum anne”

 


 

 

Senegalli Moussa'nın hikayesine gelince, o daha da ilginç.Başkent Dakar'da bulunan Yavuz Selim Koleji'nde okuyan Moussa,olimpiyatlara yazı ve konuşma dalında katılmış.Ülkemizi çok beğenmiş.Okulda öğretmeni Mehmet Akif Bey ders esnasında depremleri anlatırken Türkiye'deki depremlerden bahsetmiş.Afrika'da ise deprem olmadığını anlatırken bunun sebebini sormuş.”Fay hatlarının olmaması..” şeklinde bir cevap beklerken, ayağa kalkan Moussa,”Hocam çünkü Allah bizi daha çok seviyor.”demiş.Bir sene sonra İstanbul'un camilerini,tarihi güzelliklerini, Boğazı, daha sonra da Ankara'ya gelirken seyrettiği doğal güzellikleri görünce Moussa'nın fikri değişmiş.Öğretmenine geçen seneki sözünü hatırlatmış,ama bu kez değiştirerek: “Hocam galiba Allah sizi daha çok seviyor!”

 


 

 

İnsanımız artık sevgi ve barışın gücüne inanıyor.Bir kaç asırdır içerisinde debelenip durduğu ümitsizlik girdabından sıyrılıp,şimdilerde dünyanın büyük bir taacüble karşıladığı bir çok başarılı projelere imza atıyor.Yirminci yüzyılın son çeğereği 90'lı yılların başında “Sevelim ,sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” ruhuyla başlatılan ciddi ve samimi gayretlerin neticelerinden biri de Uuslararası Türkçe Olimpiyatları olmuştur.Dünya artık sevgi ve barışın dili Türkçe'yi konuşuyor.

 

Dünyanın her bir köşesinde her biri “Sulh Adacıkları” olarak da tarif edebileceğimiz eğitim müesseselerimizde temeli atılan bu projenin kahramanları, fedakarlıktan öte “adanmış bir ruhun” temsilcileri öğretmenlerimizin katkısını da söylemeden geçemiyeceğim.Binlerce kilometre yol katederek, isimlerini dahi yeni duydukları coğrafyalara gittiler.Çoğumuzun yakındığı gurbet,hasret,ayrılık düşüncelerine takılmadılar hatta o kelimeleri dahi zamanla sevdiler.Dönmeyi düşünmediler ve 20 yıl önce başlattıkları hizmet yolculuğunda vesile oldukları,ülkemizde ve tüm dünyada büyük bir hayranlıkla takip ettikleri bu destanı yazdılar.

 

Dualarımız onlarla...

 

Onlar,sevgi dili Türkçe'yle gökyüzü kadar mavi, pırıl pırıl yeni bir dünya kuruyorlar....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum