SİYASAL İSLAM DEMOKRAT OLABİLİR Mİ?

Sudan’da siyasi İslam hareketinin içerisinde bulunan Prof. Hasan Mekki ‘nin  “ Siyasi İslam muhalefet ideolojisidir ve muhalefetteyken demokrasiden bahseder. Ama iktidara gelince farklı olana ne yapacağını nasıl davranacağına dair ne teorisi ne de bir projesi vardır. Ya biat ister ya da düşman.” Açıklaması günümüz Türkiye’sinin yaşadığı siyasi süreci ne kadar açık ifade ediyor.

Ülkemizde bu açıklamanın bir muhatabı tabii ki var. İktidar partisi…

Türkiye’yi yönetme şansını elde eden hükümet  ilk günlerde siyasi muhalefet ve art niyetli derin bürokrasinin çok ciddi engellemelerine maruz kaldı. Çok geçmeden de darbe gelenekçileri  geçmişte uygulamaya koydukları benzeri plan ve projeleri gündeme getirmeye başladılar.

İktidar partisinin kapatılması için gizli görüşmeler, gece yarılarında yayınlanan e-muhtıralar, karalama hedefi güden internet siteleri …

Tüm bu engellemelere  karşı iktidar partisi, ileri demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü gibi değerleri öne çıkararak ülkenin geleceğini etkileyecek ve özlenen günlere ulaştıracak kabiliyetli,  küresel değerlerle donanımlı, dünya tecrübesine sahip, düşünce ufku geniş vatanperver iyi bir kadro, ferdin özgürlüğünü, hak ve hukukunu teminat altına alan, gerektiğinde desteğini aldığı veya alamadığı kesimlere karşı her zaman “hesap verilirlik” düşüncesiyle kağıda dökülmüş demokratik bir programla halkımızın büyük teveccühünü kazanır hale geldi.

Bu değerler üzerindeki politikalar sivil toplum ve onun temsilcisi kurumlar (dernek, vakıf, odalar v.b ) tarafından desteklenir oldu. Bu tablo ülkenin yaşadığı sıkıntılardan tek çıkış yolu olan “sivil toplumun” oluşması için bir ümit oldu. Atılan adımlar yeterli değildi ama daha ileriye yürüyüşün önünü açmıştı.

Karşı tarafın “ partinin gizli İslami ajandası var” iddiaları yanında, yukarıda kısaca bahsedilen adımlar ve sonrasının da geleceği düşüncesinde olanlar arasında bir mücadeleye tanık oldu herkes. Sayın Başbakan’ın eski MG gömleğini çıkarıp muhafazakar, liberal demokrat bir yola girdiğini savunanların sayısı gün geçtikçe artmaya başladı. Bunlar arasında sivil toplumun içerisinde o güne kadar aktif siyasette bulunmayan kurumalarıyla sosyal hayata hareketlilik kazandıran cemaat ve gruplar da vardı. Aktif siyaset yapmıyorlardı ama yaşadığı sosyal dokunun içerisinde cemaat olarak ülkenin demokratik geleceğine fikir ve projeleriyle destek verme isteğindeydiler. 

Günler ayları, aylar yılları takip etti. Zor günlerde büyük işlere imza atan bir yapı için bir önceki yıl, 2013 yılı akıllara ziyan bir dönüşle kendisini var eden siyasetten ve bu siyaseti destekleyen tüm değerlerinden vazgeçtiğinin resmi oldu.

Evet, 2013’e gelindiğinde tüm bu değerlere bağlılık sadece bir “tek adam” siyasetine döndü, o ne istiyorsa, ne kadar siyaset istiyorsa hep bununla sınırlı kalmaya başladı. Sivil toplum için yürüyüş devam ederken askeri vesayete karşı dik duruşlar sergileyip halkın gücünün savunuculuğunu yapan bu program, hiç beklenmedik bir anda dayatmacı bir devlet refleksiyle yaşanan birkaç hadisede (gezi, dershane v. b)  konularda halkın büyük bir kısmının tepkisiyle baş başa kaldı.

Ayrıca bugün medya, iş dünyasına, sivil topluma iktidar tarafından uygulanan baskıları, adalet sisteminin askıya alınmasıyla hukukun tarumar edilişi ve otoriteliğe yönelmeleri huzurlu geleceğin ümidiyle yaşayanları hayal kırıklığına uğratmıştır.

Artık iktidardaki hükümet kriz çözen değil de kriz üreten bir parti görüntüsü veriyor.

Suriye ve Mısır meselelerinde hükümetin ilgisi sadece yüzeysel oldu özde değil. Gezi olayları, sıradan bir protesto ve birkaç günlük uzlaşı görüşmeleriyle çözülecek bir seviyede iken ya hadiseyi okuyamama veya bilinçli bir şekilde neticesi kazanç getirecek bir kutuplaştırma fırsatına çevrildi. Çünkü bu siyasal yapının tek varlık sebebi çatışmacı, şiddet kullanarak bir kesim insanları kendisine düşman yapmaktır.

Özel teşebbüse direkt müdahale olarak kabul edilecek dershanelerin kapatılmasını eğitimdeki eşitliği ortadan kaldıracak, sektörü ve bu sektörde mesleğini yerine getiren insanları ve aileleri madur edecek bir istihdam problemi “bir eğitim reformu” olarak kamuoyuna sunuldu. Alternatif olarak sunulan projenin gerçekleşmesi için önceden verilen sözlerin yerine getirilmediğini herkes gördü.

Suriye ve Mısır öncesi Türkiye dış politika imajı “sıfır sorun” üzerine kurulmuş, gerçekten de belli bir saygınlık ve etkinlik maalesef yerle bir oldu. Ortadoğu’nun en etkin gücü artık İran’a doğru kaymaya başlamıştır.  

Her kesimin desteğinin devam ettiği güneydoğu açılımı diğer bir ifadeyle barış süreci hariç maalesef karşımızda ilk iki dönemde yapılan birçok güzel şeylerin yıkıldığı siyasi bir tablo var. Dışarıda itibarı, eski vizyonu her geçen gün erimeye yüz tutan bir Türkiye, içeride ise tahrip edilen bir devlet yapısı.

Tüm bunların yanında en önemli tahribat ise güven duygusunun zedelenmesi olmuştur. Şöyle ki; halk, dindar veya muhafazakar insanların iktidara gelmesiyle şeffaflık ve denetimlerin artacağı netice itibariyle de yolsuzlukların sona ereceği inancında olmuştur.

İhale yasasının son on yılda 160 defa değişmesi, ihaleye fesat karıştırma cezasının yüzde 50 düşürülmesi, imar-rant düzeni ve yolsuzluk iddiaları dindar olmanın ahlaki değerleri yaşatma noktasında yetersiz kaldığının göstergesi olmuştur.

Askeri ve bürokratik vesayetin önün kesildiğinde ülkemizin önünün açılacağına, demokrasi yürüyüşünde uzun yollar kat edeceğimize inanmıştık. Kişilerin, gurup veya cemaatlerin oluşturduğu ictimai hayatta huzur ve özgürlüğün kaynağı olduğuna inandığımız demokrasi kültür veya bilincine ihtiyacımızın daha arttığını görmekteyiz.

Sadece demokratik olmayı başaramadığımız genel tabloyu ortaya koymaya çalıştım. Umutsuz değilim.

Ama siyasal İslam’ın temsilcileri bundan sonraki süreçte mutlaka demokrasi kültürüne ısınmalı ve  bununla ilgili projeleri hazır olmalıdır. Aksi halde adı siyaset tarihinin geçmiş sayfalarında kalacaktır.

Çünkü yeni asır özgürlüklerin asrı olacaktır.

ulvi_ sevecen@hotmail.com

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum