Sonuç ortada!

İnsanlar bir şey yapmalarına müsaade edilmediği zaman 'Niye müsade yok?!' derler.

'Peki, buyurun yapın bakalım!' denilip müsade edildiğinde, iş başlarına kaldığında da sıkıntıya düşerler, yapılması gerekenleri yapamazlar ve en sonunda başarısız olurlar.

Hayatta daima böyle olaylarla karşılaşırsınız. Uzaktan baktığınız zaman kolayca başaracağınızı zannettiğiniz iş sonunda başarısızlığa uğrar.

Sözü "kapitalist anlayışa" yani "kapitalizm düzenine" getirmek istiyorum. Genel olarak kapitalizm düzeninde "para" olursa, "parayla her işin halledileceği" zannedilir. Hani Napolyon başarı için "para, para, para" demiş ya; işte aynen onun gibi her şeyin para ile halledileceğini zannedenler vardır. Bizdeki söz gibi; "dini imanı para" olanlar vardır. O paralar bir şekilde ele geçtiğinde de iş başarılamaz, zarar edilir; borçlar, faizler, icralar, iflaslar, intiharlar, yok olan aileler işte böyle olmakta ve oluşmaktadır.

Faizli kapitalist düzende birileri kaybediyorken elbette birileri kazanmaktadır.

Peki, bu düzende birileri hep kaybederken, kim kazanmakta, kim kâr etmektedir?

Birileri, birkaç kişi, eskiden beri tanımladığımız şekliyle "mutlu bir azınlık" ve "onların işbirlikçileri" kazanmakta; vatandaş, halk, garibanlar ise kaybetmektedir.

***

Ülkeyi en basitinden "kapitalizm"e karşı "alternatif bir sistem/düzen" hazırlıkları olmaksızın yönetme sevdasında olan birilerine, bir şekilde müsade edildi, ülke yönetimi kendilerine teslim edildi, 'buyurun yapın bakalım' dendi; sonuç ortada!

Seçimler, şartlar, gelişmeler, müdahaleler bir yana; sade bir vatandaş olarak beni/bizi en sonunda olanlar yani "sonuç" ilgilendiriyor ve "sonuç" apaçık ortada!

Bundan önce bu köşede yayımlanan "Erbakan diyor ki" yazılarımda bu "sonuç" yeri geldikçe net olarak ortaya kondu ve bu sonuç karşsında "yapılması gerekenler" de yazıldı.

Açıkça yazayım; "alternatif bir sistem/düzen" derken, elbette "zalim faizli kapitalist sistem/düzen"e karşı kırk yılda geliştirdiğimiz "Millî Görüş" gömleğini ve "Adil Düzen" ceketini kastediyorum. "Adil Düzen" ceketini hiç giymeyenler ve bir müddet önce 'başından beri "Adil Düzen"e karşı olduklarını itiraf eden'ler; sekiz-dokuz yıl önce de zaten işe "Millî Görüş" gömleğini çıkararak başlamışlardı...

Sekiz yıl sonra "sonuç" ortada!

***

Sonuç: Türkiye 80 senede 80 milyar dolar borçlanmıştı...

'Buyurun yapın bakalım' denenler ne yaptı?

8 yılda ülkeyi, milleti, halkı, özel sektörü 580 milyar dolar borçlandırdılar... Bu arada 80 yılda oluşturulan birikimleri yani KİT'leri de sekiz yılda "ÖZELLEŞTİRME" adı altında birilerine sattılar... Halbuki "ÖZERKLEŞTİRİP" halka devredebilirlerdi.

Artık satacak bir şey de kalmadı; yollar, köprüler, barajlar vs satılacakmış!..

Erbakan'ın deyimiyle: "BORÇ"la, "FAİZ"le bu işi yapmaya kalktılar... Her şey "FAİZ"E gidiyor, millete bir şey kalmıyor; bu böyle gitmez, bu böyle gitmez...

Erbakan'ın tesbitleri devam ediyor: Türkiye gibi tarihin en büyük devleti ve coğrafyanın merkezindeki bir devleti idare etmek yedi tane Allah vergisi ister: BİLGİ, TECRÜBE, HİDAYET, FERASET, DİRAYET, ŞUUR ve VİZYON.

'Efendim, ben Türkiye'yi idare etmek istiyorum' diyebilirsin. Ama bu iş istekle olmaz. Allah bu özellikleri verdiyse yapabilirsin. Yoksa bir an için iktidara gelsen dahi, arkadan gitmeye mecbur kalırsın."

***

Evet; 'denenmesi gerekenler denendi': Sekiz yıl sonra "SONUÇ" ORTADA!

O halde seçmen olarak yedi ay sonra ne yapacağınızı biliyorsunuz...

Kur'an diyor ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

Önceki ve Sonraki Yazılar