Sumela ve Ayasofya

88 yıl sonra Sumela manastırında Ortodoks Hıristiyan ayini yapılmış, Yunanistan'dan turistler gelmiş, Patrik Bartolomeos ayini bizzat idare etmiş...

Türkiye Müslümanlarına İngiltere'de, ABD'de olduğu gibi yüzde yüz, tam, gerçek din hürriyeti verilirse Sumela'da her gün Rum ayini yapılmasına itirazım olmaz.

Müslümanlar için din hürriyetinden neleri anlıyorum:

1. İslâm medreseleri açılacak.

2. Tasavvuf ve tarikat tekke, dergah ve zaviyeleri açılacak.

3. Bağımsız/özerk İslâm cemaat teşkilatı kurulacak.

4. İslâm vakıfları bu teşkilata verilecek.

5. Ayasofya camii Müslümanlara iade edilecek.

6. Devlette ayrı bir Ümmet teşkilatı kurulacak. Müslümanlar başlarına bir İmam-ı Kebir seçecek.

7. Din sömürüsünü, mukaddesat bezirganlığını önlemek için gerekli bütün tedbirler alınacak.

8. Devlet veya Derin Devlet İslâm'a müdahale etmeyecek.

9. Rejim ile İslâm arasındaki çatışma sona erdirilecek, Din ile devlet barışacak ve Türkiye'nin maddî ve mânevî kalkınması için işbirliği yapacak.

10. Müslümanlar çocuklarını, gençleri, yeni nesilleri kendi inançları ve kimlikleri doğrultusunda yetiştirmek için tam bir hürriyete sahip olacaklar, mektepler açacaklar.

11. İslâm dini dışındaki diğer dinlere de alabildiğine hürriyet verilecek.

Yukarıda saydığım 10 hürriyet Müslümanlara verilirse, Sultan Abdülhamid devrinde olduğu gibi Hıristiyanlar da yüzde yüz hür olsunlar.

Bir kere bile olsa Hıristiyanlar Sumela'da ayin yapacak, çoğunluktaki Müslümanlar Ayasofya'da bir kere bile bayram namazı kılamayacak. İşte bu olmaz...Buna eşitlik değil, eşitsizlik derler!

*(İkinci yazı)

MÜTEAHHİTLEŞEN ESKİ MÜCAHİTLERLE İLGİLİ AÇIKLAMA

Bendeniz tenkit yazılarımda genellikle şahıs ve kurum ismi vermem. Her yere yayılmış pis kokular varsa, bir yerlerden şüpheli ve kerih dumanlar çıkıyorsa, kuvvetli karineler varsa anonim şekilde tenkit ederim.

Hattâ kaç yazımda namuslu, şerefli, doğru dürüst, haysiyetli, faziletli, temiz, şeffaf, vazifesini hakkıyla yapan, çalmayan, talan etmeyen, vurgun vurmayan kimseleri tebrik etmiş, tenkitlerimin onlara yönelik olmadığını, onları tenzih ettiğimi, ellerinden öptüğümü açıkça beyan etmişimdir.

Geçenlerde vaktiyle mücahitlik yaparken ellerine imkân ve fırsat geçince müteahhitliğe başlayan sahte İslâmcıları tenkit eden bir yazı kaleme almıştım. Bir internet sitesi bu yazıyı (Ben öyle bir şey yazmadığım halde) Eygi AKParti tabanındaki mücahitlikten müteahhitliğe geçişe çok kızmış şeklinde vermiş.

Sahte ve bozuk İslâmcılar sadece bir partide değil, birçok partide olabilir.

İnternet sitesinin yayınladığı yazıma bazı vatandaşlar yorum göndermişler. Kimisi doğrudur, imzamı basarım derken, kimisi de iftira ediyorsun, sen Ergenekoncusun, bunaksın gibi laflar etmiş.

Doğruları yazdığım için bana sövüp sayanlara bir makale ismi vereceğim. Okusunlar... Benim tenkitlerim, o makaledeki tenkitlerin yanında pek hafif kalır.

Makale: Allahsız Müslümanlar. Yazan: Zihni Çakır.

Beni iftira atmakla suçlayanlara soruyorum.Uluslararası temizlik ve şeffaflık araştırma merkezleri Türkiye'nin notunu 10 üzerinden 4 olarak gösteriyorlar. Onlar da mı yalan söylüyor, iftira ediyor?

Bendeniz İstanbul'da gazeteciliğe 1960'ta başladım. Elli sene olmuş. Bu uzun müddet zarfında neler görmedim, neler işitmedim... Maalesef bugünkü İslâmcıların bir kısmı Zemzemle yıkanmış gibi temiz kimseler değil.

Türkiye'de 250 milyar dolar kara para olduğu iddia ediliyor. Bu kara, haram, necis paraların sahipleri içinde hiç sahte İslâmcı yok mudur?

Bazıları "İftira etme, hırsızları ve soyguncuları isim vererek savcılığa şikayet et..." diyor. Benim vazifem ihbar etmek değildir. Diyelim ki, bir yerde biri bir yolsuzluk ve kanunsuzluk yapıyor. Onu ihbar edersen mukabilinde sana neler yapmaz ki... Benim bu yaştan sonra yanımda iki gorille dolaşacak halim ve param yok...

Hülasa: Yolsuzluk, soygun, talan, rüşvet, gayr-i meşru komisyonlar, saçı bitmedik yetimlerin hakkını yemek, sahtekârlık, haram yemek, kirli ve kara servet edinmek bu memleketin kanayan yarasıdır.

Bu konularda mânevî tevatür derecesinde iddialar, söylentiler vardır.

Vazifesini ahlâk ve hukuk dairesinde yapan namuslu ve şereflilere teşekkür ve tebrikler... Haram yiyen, kara servet sahibi olan haydutlara ve çetelere lanetler...

Şu hususu da belirteyim: Referandumda Anayasa değişikliğine elbette evet diyeceğim. Bu ayrı bir şeydir, ülkedeki kokuşmayı tenkit etmek ayrı şey...

AKParti bünyesinde sayısız dostum bulunuyor. Partiyi hedef almış değilim. Benim kötülediğim kimseler vaktiyle mücahitlik yaparken, ellerine imkân geçince İslâm'a ve ahlâka tamamen aykırı kirli ve çirkin işler yapan hainlerdir. Allah belâlarını versin!

* (Üçüncü yazı)

MADAM MANOKYAN BİLE SİZDEN İLERİYDİ

Aklınızı lüks Mercedes'lere takmışsınız, bir yerde çakılıp kalmışsınız. Darılmayın ama Genelevler İmparatoriçesi Madam Matild Manokyan bile sanat ve estetikte sizden çok ileriydi. Harika bir Rolls Royce'a sahipti.

Niçin bakış açılarınızı genişletmiyorsunuz?.. Volvo var, Saab var, Fransız ve İtalyan lüks arabaları var, yukarıda yazdım Rolls Royce var. Bu markaların krallar kraliçeler, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, sefir-i kebirler, süper ve hyper zenginler için tasarlanmış ısmarlama üretilen lüks mü lüks, güzel mi, güzel, harika mı harika modelleri var. Niçin bunları görmüyorsunuz?

Doğrusu, Türkiye'deki bu ufuk darlığı bana dehşet veriyor.

* (Dördüncü yazı)

ATEŞTEN GÖMLEKLER

1. Devlet başkanlığı, Cumhurbaşkanı, kral, sultan, padişah, Halife, Emîr olmak.

2. Başbakan, sadrazam, vezir, bakan, büyük bürokrat, paşa, vali olmak.

3. Şeyhülislâm, Diyanet Başkanı, Baş müftü ve bunlara benzer makam ve mevkiler.

4. Şeyh, mürşid, üstad, hoca, hocaefendi, Hazret-i Muhterem, ağabey olmak.

5. On kişilik küçük bir cemaate bile olsa başkan olmak.

6. Cami imamı olmak.

7. Hakim, savcı, emniyet müdürü, komiser olmak.

8. Öğretmen ve profesör olmak.

9. Komşu olmak.

10. Vatandaş olmak.

11. İnsan olmak.

12. Herhangi bir emaneti (işi, makamı, mevkii, unvanı, vazifeyi) uhdesine almak.

Evet, bu saydıklarım hem dünyada, hem de ahirette ateşten gömlekler gibidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar