Tarihten bir yaprak

İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay'ın, hakkında verilen gensoru önergesi müzakereleri sırasında Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmayı izlerken, özellikle CHP sıralarına dönerek sarf ettiği, "Gensoru metninizde yer alan iddiaların yüzde 90'ı yalan" cümlesini işitince sarsılsım... Zihnim zamanda seyahat ederek, 1957 yılına, CHP'nin o dönemde sürdürdüğü sonu darbeyle bitecek 'hırçın muhalefete' gitti.

Kütüphanemin hemen bakınca görülecek bir yerinde Tekin Erer'in Türkiye'de parti kavgalarını anlattığı eserinin ikinci cildi olan 'On Yılın Mücadelesi' kitabı durur. Ara ara açar, günümüzle paralellik kurmak için okurum. Dün de elim kendiliğinden kitaba gidiverdi.

Tekin Erer 1960 sonrasının önemli muhafazakâr gazetecilerindendi. Adalet Partisi'nin siyasi mücadelesine Son Havadis gazetesindeki köşesinde ciddi destek veren saygın kadronun önemli kalemlerindendi. CHP'nin 1950-60 arasında DP iktidarına karşı yürüttüğü yıpratıcı muhalefetin çapını belgeleriyle gözler önüne seren başka kitaplar da yazmıştır.

'On Yılın Mücadelesi'nin sayfalarında dolaşırken "İktidarın yedinci yılında işler nasılmış?" merakına kapıldım. Aaa, bir de ne göreyim, Demokrat Parti yerine Adalet ve Kalkınma Partisi'ni, Adnan Menderes yerine Tayyip Erdoğan'ı, İsmet İnönü yerine de Deniz Baykal'ı koyun, aradaki atışmalarda kullanılan sözcükleri biraz yenileyin, 1957 ile 2010 yılları arasında pek az fark kalıyor...

21 Ekim 1957 günü öğleden sonra, Fatih Camii avlusundan meydana kadar uzanan 200 bin kişilik kalabalığa karşı yaptığı konuşmada, Menderes, bakın neler demiş (s. 320):

"Bu memlekette hürriyetin mevcut olmadığı, vatandaşın zulüm ve işkence altında bulunduğu hakkında Halk Partisi tarafından ileri sürülen iddialar hakikaten fecidir ve siyasi ahlak bakımından ürkütücü olduğu kadar tiksindiren ve ibret dersi teşkil edecek bir mana taşımaktadır. Hangi zulüm ve işkenceden bahsediyorlar? (..) Hakikati ifade etmek lâzım gelirse, muhalefete iktidar baskı yapmakta değil, fakat, mâkûs talihin eseri olarak, muhalefetin tecavüzleri, taarruzları, iftiraları ve isnatları karşısında kendisini müdafaa etmek mevkiinde kalmış bir iktidar bulunmaktadır."

Taarruz ve isnatlara cevap verebilmek için eski defterleri açmak zorunda kalıyor Menderes; şu sözlerle: "Hürriyet yok diyorlar. Halbuki onlar bu memlekette anayasada mevcut olduğu halde 23 sene kendilerinden başka bir siyasi partinin teşkiline müsaade etmemişlerdir. Onlar memleketi Takrir-i Sükûn ve İstiklâl Mahkemeleri kanunları ile idare etmişlerdir.. Onlar İskân Kanununun hükümlerinden faydalanarak, vatandaşları kitle halinde, ağaç kökleri gibi, yerlerinden yurtlarından söküp şuraya buraya atmışlardır. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununun maddeleri ile gene vatandaşları sorgusuz-sualsiz tevkif edip hapishanelerde süründürmüşlerdir. Gene onlar matbuatı tamamen susturmuşlar, gazeteleri istedikleri zaman telefonla verilen emirlerle derhal ve istedikleri müddet kapatmışlar, herhangi bir gazeteci aleyhinde dava açıldı mı, hemen o gazeteciyi hapse atıp ondan sonra muhakemesini görmek usulünü 1950 yılı son günlerine kadar muhafaza etmişlerdir. Vatandaşları kitle halinde öldürmüşler, hülâsa vatandaş hak ve hürriyetleri namına ne varsa hepsini ortadan kaldırmışlardır."

Muhalefetin günah galerisi bundan ibaret değil; Fatih'teki konuşmasını, vergisini ödeyemediği için Aşkale'de taş kırmaya gönderilen vatandaşlara kadar pek çok başka örnekle de destekliyor Menderes...

Konuşmada benim ilgimi muhalefetin "Her mahallede bir milyoner türedi" iddiasına Menderes'in verdiği cevap çekti: "Ben size söyleyeyim: Halk Partisi'nin eski mensuplarını hep zenginler teşkil eder. CHP'nin saflarındaki zenginler ve milyonerleri DP kadrosunda göremezsiniz. Namzet listelerimizde de büyük sanayici, büyük tüccar olarak hiçbir isim bulamazsınız. Halk Partisi'ndeki zenginler, onun tahakküm devresinde, servetlerini vikaye için o partiye kapılmışlardır. Parasız olanlar da sonradan palazlanmış, zenginleşmişlerdir."

İstanbul'un imarı konusuna da değiniyor rahmetli ve iki partinin İstanbul'a bakışı arasındaki farkı 'medeniyete bakış farkı' olarak görüyor. "Bu şehre bir Hilton otelini bile çok görmüşlerdir" diyor ve ekliyor: "Halbuki bugün anlaşılıyor ki, hemen ve derhal on tane Hilton oteli gibi otel inşa etmek lâzım. Şehre biraz daha çeki düzen vererek bu otelleri de inşa edince, işte o zaman, İstanbul bize ziraatimiz, sanayiimiz kadar gelir getirecektir. Amma ben neredeyim, paşam nerede?"

Üç saat sürmüş Fatih konuşması Menderes'in; katılanların zihnine mıh gibi çakıldığı bugün okununca bile anlaşılan daha ne cümleleri var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.