Prof. Dr. Mehmet Karalı
TEEMMÜLDEN TEKEMMÜLE-5 Muhakemede Referans Seçimi
Sesli analiz için linki tıklayınız. https://youtu.be/LXsbpSJQg2c
Akıl yürütme sürecinin en karmaşık ve en üst düzey yetenek gerektiren aşaması muhakemedir. Gerek bir fıkıh aliminin (fakihin) fetva vermesi, gerek bir yargıcın (hâkimin) hüküm tesis etmesi, gerek bir hakemin karar alması yahut herhangi bir iddiada bulunan bireyin bir yargıya varması, tümüyle muhakeme merkezinin etkin kullanımıyla gerçekleşir.
Ancak, muhakeme yetisi diğer bilişsel merkezlerden bağımsız değildir. Sağlam bir hükme varılabilmesi için toplanan delillerin, ele alınan konunun, hüküm verici öznenin ve kullanılan referans sisteminin belirli standartlara oturtulması zorunludur. Bu çalışmada, söz konusu referans sistemini ayrıntılı olarak ele alacağız.
Referans Sistemlerinin Çeşitliliği ve Temel Eğilimler
Bazı hayvanların veya tamamen nefsani güdülerle hareket eden insan gruplarının (ki bu durum, yeni doğmuş bir bebeğin davranış modeline benzetilebilir) hüküm verme süreçleri, bütünüyle nefsi referans alma ekseninde işler. Bu kesim için karşılaşılan her olgu ve algılanan her bilgi, nefsin ölçütleri ve beklentileri çerçevesinde değerlendirilerek karara (hükme) bağlanır.
İnsan, duyu organları veya hissiyat yoluyla elde ettiği anlık algı ve bilgileri, bağlı olduğu bir referans sistemine göre yorumlayıp sonuçlandırır. Örneğin:
- Tıp uzmanı (doktor), laboratuvar tahlil sonuçlarını tıp biliminin disipliner çerçevesiyle yorumlar.
- Yargıç (hâkim), sunulan delilleri hukuk mevzuatında yer alan yasalar ve hukuk disiplini üzerinden değerlendirir.
- Hakem, saha içindeki gelişmeleri ilgili spor dalının kural ve yönetmeliklerini barındıran mevzuatlarla yorumlar.
Bireysel düzeyde ise yorumlama, nefs, duygu, mantık, tecrübe, bilim ve/veya inanç gibi çeşitli referanslara dayanır. "Ben yalnızca bilime inanırım" şeklinde bir duruş sergileyen kişi, bilimi en üst referans sistemi olarak konumlandırdığını ifade etmiş olur. "Benim referansım Kur'an ve Sünnet'tir" diyen bir kimse ise en üst referans sistemi olarak İslam'ı benimsediğini dile getirir. Hiçbir dışsal referansı kabul etmediğini savunan bir birey ise otomatik olarak kendi nefsini, duygularını, kısmen mantığını ve tecrübelerini temel referans noktası kabul etmiş olur. Şimdi, bu referans sistemlerini ana başlıklar halinde kısaca inceleyelim.
Nefs (Bireysel Benlik): Nefsin (bireysel benliğin) referans alınması, bedenin zaruri ihtiyaçlarının tespiti açısından bir zorunluluk taşır. Ancak, bu referans kaynağına ölçek ve zamanlama sınırı getirilmediği takdirde, nefsini ilah edinme eğilimi gösteren sapmalar gözlemlenebilir. Nefs, potansiyel olarak %0-3 aralığında isabetli hükümler sağlamasına rağmen, kontrol dışı kaldığında %97 oranında yanıltıcı yargılara yol açma riski barındırır.
Duygu: Duygular, nefse benzer ancak ondan bir derece daha üst seviyede bir referans teşkil eder. Duygulara dayalı hükümlerin isabet oranı yaklaşık %0-8 düzeyinde olabilir. Yine, kontrolsüz bir ölçekte ve zamansız kullanıldığında, %90-92 oranında yanılgıya neden olabilir. Öte yandan, duygusal unsurların tamamen dışlanması, vicdan ve merhamet gibi temel insani değerlerin göz ardı edilmesine yol açar. Bu dengenin önemini vurgulamak adına, konuya dair güçlü bir farkındalık oluşturan Reis Bey filminin izlenilmesi tavsiye edilebilir.
Mantık: Mantık, sürekli olarak başvurulması gereken bir referans sistemi olmakla birlikte, nefs ve duygular gibi kontrollü, ölçülü ve doğru zamanlamayla kullanılması gereken bir araçtır. Mantık bilimine ait evrensel ilkeler (aksiyomlar) tanımlanmış olsa da kişilerin "mantık" adı altındaki yaklaşımları farklılık gösterebilir.
Örneğin, bazı bireyler yalnızca tutarlılık ilkesini yeterli sayarken; daha üst düzey bir entelektüel seviye, özdeşlik, üçüncü halin imkansızlığı ve yeter-sebep ilkesi gibi temel aksiyomları da gözeterek çıkarımlar yapar. Mantık ilmiyle elde edilen bu aksiyomları dikkate alarak çıkarım yapmak, uzmanlık gerektiren üst düzey bir mantık seviyesidir. Dolayısıyla, mantık referans alınsa bile, güvenilirlik oranı sabit ve eşit değildir; tahmini güvenilirlik aralığı %0-50 arasında değişkenlik gösterir.
Tecrübe: Tecrübe, geniş bir kitlenin neredeyse en üst referans olarak benimsediği bir bilgi edinme yöntemidir; özellikle Uzak Doğu kültürü gibi geleneksel kültürlerde tecrübeye bağlılık yüksektir. İnsan düşünce sistemi, uzun süreli ve geri beslemeli gözlemler neticesinde öğrenme geliştirir ve bu öğrenmelerin bir kısmı tecrübeye dayanır. Birey yeni deneyimler edindikçe referans sistemi de güçlenir. Ancak, tecrübeye dayalı hükmün güvenilirliği yaklaşık %0-80 aralığında seyreder. Başka bir deyişle, gözlem ve duyumlara dayalı tecrübi bir hükmün isabet oranı en fazla %80'dir.
Topluma zararlı tecrübelerin faydalıymış gibi gösterilerek referans sistemine yerleştirilmesi, bu alandaki en güçlü manipülasyon tekniklerinden biridir. Bu durumdaki bir bireye doğru bilgi sunulsa dahi, o bilgiyi yanlış tecrübeyle karşılaştıracağı için varacağı yargı hatalı olacaktır. Örneğin, ekonomik refahın temel huzur kaynağı olduğuna dair süregelen propagandalar, bu tecrübeyi güçlendirir. Maddi durumu iyi olanların özentiyle izlenmesi ve bu kesimin avantajı kaybetmemek adına mutlu görünme çabası, oysaki onların maddiyat dışındaki sorunlarla mücadele ettiklerinin göz ardı edilmesi, tecrübeye dayalı yanlış bir referans algısını pekiştirmektedir.
Bilim: Hüküm tesis ederken bilimi referans almak, her akıl sahibinin yerine getirmesi gereken zorunlu bir gerekliliktir. Ancak, bilimi en üst ve mutlak referans olarak görmek, onu bir din veya değişmez bir dogmaya dönüştürmek anlamına gelir. Oysa hiçbir bilim insanı, bilimsel yasaların mutlak doğru ve mutlak güvenilir olduğunu kabul etmez. Bilimsel süreçlerde amaç, bir önermeyi kesin olarak doğrulamak değil, Karl Popper'ın da ifade ettiği gibi, yanlışlanıp yanlışlanamadığını test etmektir. Mutlak bir doğrulama için mutlak bir referans gereklidir; bilim insanları ne bilimin ilkelerini ne de aklı mutlak referans olarak görmezler; zira böyle bir durum, bilimi bilim olmaktan çıkaracaktır. Bilim, çalışmalar derinleştikçe ve imkanlar arttıkça yeni bulgularla mevcut kabul ve teorilerin değişmesi sebebiyle, tahmini %0-95 arasında bir güvenilirlik sunabilir. Hatta değişmez kabul edilen bazı bilimsel yasaların bile zamanla değişime uğradığı görülmüştür.
İnanç: İnanç, son derece geniş bir skalayı kapsar. Tamamen kuru kuruntudan ibaret söylemleri kabul etmek de, hiçbir bilgiye dayanmayan bir varsayım da, aklın işletilmesiyle elde edilen tecrübe de birer inançtır. Bunların yanı sıra, nebevi yollarla elde edilen dini kabuller de inanç kategorisindedir. Hatta nebevi kaynaklı dinlerin kendi içlerinde bile güvenilirliği değişken olan inanç sistemleri mevcuttur. Bu nedenle, inancın güvenilirliği de tıpkı diğerleri gibi sıfırdan başlayarak %0-100 arasında geniş bir değişkenlik gösterir.
En Üst Referans Sistemi Olarak İnancın Konumlandırılması
Yukarıdaki analizde tespit edilen maksimum güvenilirlik oranları dikkate alındığında, rasyonel bir bireyin en üst referans sistemi olarak inancı, inanç sistemleri içerisinde de İslam’ı ve İslam'ın metodolojileri içinde Ehl-i Sünnet çizgisini benimsemesi aklın zorunlu bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.
Bu savın bilimsel platformlarda kapsamlı bir şekilde savunulması mümkün olmakla birlikte, burada temel argümanlar özlü bir biçimde sunulacaktır.
İslam, diğer ideolojilere kıyasla referans sisteminin güvenilirliğini ve kapsamını şu dört temel öge ile maksimize etmiştir:
- Teorik Kapsamlılık: İnsan yaşamını ilgilendiren her bir detayı teorik bir çerçevede ortaya koymuştur.
- Pratik Uygulanabilirlik: Öne sürdüğü her teoriyi pratik hayatta sergileyecek peygamberler (örnek şahsiyetler) göndermiştir.
- Ölçü ve Ölçeklendirme: Her bir mesele için net bir ölçü ve sınır (ölçekleme) belirlemiştir.
- Sonuçların Tanımlanması: Her eylemin karşılığını (ceza ve mükafat) açıkça tanımlamıştır.
Başka hiçbir ideoloji veya sistem bu düzeyde detaylı ve bütüncül bir referans çerçevesi sunamamıştır.
Ehl-i Sünnet Metodolojisinin Güvenilirliği
Ehl-i Sünnet çizgisi ise, bu bütüncül sistemi ele alırken her meseleyi akla uygun, şeffaf ve metodolojik bir yaklaşımla ortaya koyarak referans sisteminin güvenilirliğini en üst seviyeye taşımıştır. Bu metodoloji, asırlar boyunca ilmi tartışmalarla sürekli olarak test edilmiş ve geliştirilerek mükemmelleştirilmiştir. Diğer İslami mezheplerde ve tahrifata uğramış dinlerde bu denli güçlü ve köklü bir metodolojinin tesis edilemediği gözlemlenmektedir.
Doğru Referans Sistemi Ediniminin Kritik Önemi
Bu analizin ışığında, doğru ve üstün bir referans sistemine sahip olmanın kritik önemi aşağıdaki maddelerle bir kez daha vurgulanabilir:
- Güvenilirlik Üst Sınırı: Bireyin benimsediği en üst referans sisteminin sahip olduğu maksimum güvenilirlik düzeyi, ulaşılan yargının (hükmün) erişebileceği potansiyel maksimum güvenilirliği de belirler. Başka bir ifadeyle, yargının kalitesi, dayandığı referansın kalitesini aşamaz.
- Alt Sistemleri Yönetme Yetisi: Kabul edilen en üst referans sistemi, kendisinden altta konumlanan diğer referansların (Nefs, Duygu, Mantık, Tecrübe ve Bilim) kapsamını, ölçeğini ve devreye girme zamanlamasını tanımlama yetkisine sahiptir. Bu tanımlama, nihai hükmün güvenilirliğini doğrudan etkileyen temel mekanizmadır.
Referans Sistemlerinin Mükemmel Kullanımı ve Senkronizasyon İlkesi
Analiz edilen altı referans kaynağının tamamını ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanmak, mükemmel referans kullanımı anlamına gelir. Bu dengelilik durumu, bir sinema filmi izlenirken karşılaşılan unsurların disiplinli birlikteliğine benzetilebilir. Bir film sahnesi; sahne görüntüleri, figür (oyuncu) performansı, fon müziği, aktörlerin konuşma sesleri, kısa süreli ek açıklama metinleri ve varsa alt yazılar gibi pek çok öge içerir. Bu unsurlar arasında; zamanlama, sıralama, ölçekleme ve senkronizasyon gibi katı bir disiplin mevcuttur.
Bu disiplin kaybolduğunda (örneğin, ses varken görüntünün olmaması ya da ses-görüntü kayması/senkronizasyon bozukluğu yaşanması durumunda), film ya anlaşılamaz ya da izleme zevki ortadan kalkar. Referans sistemlerinin kullanımı da buna benzerdir: Hangi referansın ne oranda ve ne zaman devreye girip çıkacağı, üstün bir akıl tarafından tanımlanmalıdır. Bu aklı üstün kılan ise, yine dayandığı referansın mükemmeliyetidir.
Allah izin verirse, yazımız kaldığı yerden devam edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.