Tek çözüm profesyonel askerlik

Artık askerliğe köklü bir reform yapma zamanı geldi, bu kesin, bir.

Artık zorunlu askerliğin miadı doldu, bu kesin, iki.
Gerek bedelli talepleri gerekse vicdani ret, zorunlu askerliğin ipini çekiyor.
Ancak bedellinin doğuracağı problemler de var, vicdani reddin de...
Bedelli, bedel ödeyemediği için askerlik yapacak olanların içine oturacak, vicdani ret de, alabildiğine istismara açık bir kapı olarak, vicdani reddi yalama haline getirecek.
Onun için hem bedelli-hem zorunlu, hem vicdani ret-hem zorunlu askerliği bir arada sürdürmek, Türkiye'yi önü alınamayacak bir kaosun içine sürüklemekten başka sonuç doğurmaz.
Öyle bir durumda, zorunlu askerliğin cılkının çıkması da kaçınılmaz olur. O durumda o meşhur deyiş, "Alavere dalavere..." sözü gelir gündeme lök gibi oturur.
Öyle bir durumda zorunlu askerliğe duygusal sermaye sunan vatanseverlik duygusunun iflas etmemesi mümkün değildir.
Bu işi, askerlik yerine devlet memuriyeti de çözmez. Çünkü kimin devlet memurluğuna kimin zorunlu askerliğe tabi tutulacağını belirlemeye kalktığınızda, ortaya yine, vicdanları zorlayan standart dışılıklar çıkacak.
Şu anda, bedelli için iç lobinin, vicdani ret için dış lobinin oluşturduğu baskı dışında bir meşruiyet gerekçesi yok.
"Askerlik dönemi insanların hayat akışını durduruyor" gerekçesi ise, herkes için söz konusu. Asgari ücretle evinin iaşesini sağlayan bir genci alıp askere götürdüğünüzde, evet katma değer itibariyle, bir şirketin CEO'sunu götürdüğünüz kadar ekonomik kayıp olmuyor olabilir ama o asgari ücretlinin kendi ailesi için hayati değerinin, bir CEO'nunkinden daha az olduğu iddia edilemez.
"Vicdani ret" için ortaya sürülen "savaşa ve öldürmeye karşı olmak" ise, yine herkes için söz konusudur. Askerlik yapanların savaş tutkunu veya adam öldürme heveslisi gibi görülmesi de saçmadır.
Yani işe gerekçeler açısından bakıldığında, bunların tamamı yerle bir edilebilir.

Zorunlu askerlik sürdürülebilir değil

Ama hayat da zorunlu askerliği zorluyor.
Kaldı ki, bizdekine benzer nitelikte zorunlu askerlik, bugünün askeri ihtiyaçlarını karşılar olmaktan da çıkmış bulunuyor.
Çünkü teknolojik boyutları çok öne çıkmış silahları, ilköğretim eğitimi almış insanlara öğretmek de kolay olmuyor, onları öğretip bir süre sonra terhis ettiğinizde, verilen emeğin boşa gitmesi de önlenemiyor. Bu durumda "vatani görev"e aldığınız insanlara çöp toplatmak, hizmetçilik ya da kantincilik yaptırmak durumunda kalıyorsunuz. Onları yüz binler halinde beslerken masraf ediyorsunuz, onları ekonominin zincirinden ve hayatın akışından koparırken kayıplara yol açıyorsunuz.

Subayların vatanseverliği

Soruyu şöyle koyalım:
-Acaba bizim ordumuzda maaşla görev yapan subay ve astsubayların, askerlik hizmeti yaparken, vatanseverliklerinden kuşku duymalı mıyız?
Soru şöyle de sorulabilir:
-Acaba zorunlu askerlerle, maaşlı yani profesyonel askerler arasında, savaş gücü, vatanı savunma duygusu açısından bir fark var mıdır?
Bu sorunun bizde, özellikle de TSK zirvelerinde kabul edilen cevabının "Neden olsun, subay ve astsubaylar tam bir vatan sevgisi ile yetişiyor, hizmet ediyorlar" şeklinde olacağında kuşku olmamalı.
Sözü şöyle bağlayabiliriz:
Eğer Genelkurmay Başkanı'nın maaş aldığı için askerlik duygusunda bir azalma olmuyorsa, başka profesyonel askerlerde de bu duygu olmaz.
Bir de şu biliniyor:
İyi eğitim verilmemiş bin kişiden, iyi eğitim almış yüz, belki on kişinin daha etkili olacağı kuşkusuzdur.
Hükümet iç-dış lobinin oluşturduğu bedelli-vicdani ret talebini nasıl karşılar bilmiyorum ama asıl çözümün artık profesyonelliğe geçiş olduğu ve bunun için de orduda köklü bir reformun gerektiği ayan beyan belli olmuştur.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar