TÜSİAD'a yazık oluyor

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu toplantısında konuşan Ümit Boyner, "Bürokratik vesayetin sürdüğü 1990'larda, bugün ağızlarından bal damlayanlar demokrasinin ne olduğunu çözememişken, davanın bayraktarlığını TÜSİAD'ın yaptığını hatırlatmak yersiz" demiş... Gazeteler, konuşmanın bu bölümünü, "Bu da Ümit Hanım'ın dokundurması" diye yansıttı.

Aman ne ince dokundurma...

Halkoylaması öncesinde anayasa değişikliği paketine ters bakışı Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından eleştiri konusu yapılmıştı ya, TÜSİAD Başkanı Boyner bu cümleyle ona cevap vermiş oluyor. Dokundurma şu: TÜSİAD 1990'larda 'demokrasi davası' güderken Tayyip Erdoğan ve arkadaşları o sıralarda demokrasinin ne olduğunu henüz çözememişler...

Ümit Boyner'in tespiti doğru olmasına doğru, hem de fazlasıyla doğru. Ancak bu tespitte övünülenecek ne var, anlamakta zorlandığım bu...

1990'larda değilse bile hemen öncesinde, dini hassasiyeti olan çevrelerde, anlaşılır sebeplerle, demokrasiye ters bakma eğilimi yaygındı. 'Demokrasi' ile Türkiye'de uygulanan sistemin benzemezliği en yüksek orandaydı o dönemde ve insanların hakları 'demokrasi' diye gösterilen uygulamalarla gasp edilebiliyordu.

Farklı köşelerde yer almalarına rağmen, TÜSİAD ile dini hassasiyeti olan çevreler, ülkedeki yanlış uygulamaları eleştiride birleşebiliyordu o dönem. Dönemin gazete arşivlerine bakıldığında bu durum açıkça görülecektir. TÜSİAD eleştirilerini 'demokrasi' ekseninde yükselttikçe, muhafazakâr çevrelerin eli kalem tutanları ve sözcüleri de "Bu nasıl demokrasi?" diye sormaya başlamışlardı.

Uzun bir yol katetti muhafazakâr çevreler, demokrasiye ısınmaları kolay da olmadı. Ancak kendilerini iktidara taşıyan ve halka hizmet ettikleri sürece orada tutacağa da benzeyen demokrasiyle bugün herhangi bir sorunları bulunmadığı açık.

Peki aynı süreci TÜSİAD nasıl yaşadı? 1980'lerde 'demokrasi' vurgusu yapan, ülkenin daha fazla özgürlük ve hukuk devleti olma yolunda ilerlemesi için çaba gösteren, önde gelen aydınlara hazırlattığı raporlar ve anayasa taslaklarıyla demokratikleşme arzularını kamçılayan TÜSİAD nerede, o arzulara cevap vermek üzere çıkartılan anayasa değişikliklerine ters bakan bugünün TÜSİAD'ı nerede?

"Dün sizler demokrasiye ters bakarken biz demokrasi mücadelesi veriyorduk" tespitinde övünecek ne vardır, anlayan varsa bana da anlatsın lütfen...

Bugünün TÜSİAD'ı 'hiçbir zaman iktidar olamaz' saydığı çevreleri ülke yönetimine taşıyan halka kırgın duruyor, sonuçta halkın sözünün dinlendiği demokratik sisteme de ters bakıyor. Şimdilik bunu itiraf edemiyor TÜSİAD'çılar, fakat 'dokundurma' niyetli açıklamalarına yakından bakıldığında görünen bu.

'Muhafazakâr' diye küçümsedikleri, 1980'lerde gönüllerini demokrasiye yatıramadıklarını bildikleri siyasiler, bugün yalnızca yönetiminde yer aldıkları kendi ülkelerinde demokrasi mücadelesi vermekle kalmıyorlar; bize benzeyen başka ülkelerde demokrasinin yerleşmesi mücadelesi verenlere örnek teşkil ettikleri gibi, demokrasiden sapma eğilimine kolayca giren Batı'yı 'çifte standart' konusunda uyarabiliyorlar da.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile diğer 'muhafazakâr' bilinen siyaset adamları nicedir bunu yapıyorlar. Peki TÜSİAD ne yapıyor? Teşvik mi ediyor demokratikleşmeyi, özgürleşme ve hukuk devleti olma yolunda atılan adımlara sahip mi çıkıyor, çağdaş bir anayasa hazırlığına katkı mı sağlıyor?

Hayır, hayır ve hayır...

Önceki ve Sonraki Yazılar