Bilgin ERDOĞAN

Bilgin ERDOĞAN

Üç emir - Üç yasak ve Yeryüzü Bahçesinin Arısı Olmak

 Üç emir - Üç yasak ve Yeryüzü Bahçesinin Arısı Olmak

Kesinlikle, Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara cömertçe vermeyi emereder ve her türlü fahsa’yi munkeri ve bagiyi (haddi aşmayı) yasak eder. Bu hatırlatmaları yapar ki tezekkür edesiniz. (Nahl:16:90)

Mekke döneminin son yıllarında inmiş konusu tevhid olan Nahl süresinde geçen bu ayet tevhid ahlakına ulaşmış bir ahlâkın portresini tasvir eder adeta. Nahl, bal arısı demek ve Kur’anda beş süre adını hayvanlardan alır.Bu sürelerde tabiatın ve hayatın içinden misallerle tevhid anlatılır. Nahl suresi’nin 68 ayetinde şöyle diyor:“Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut.” Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.”

Rabbimiz ayette bal arısına vahyetti diyor. Demek ki vahiy varlığın içine üflenen bir İlahi programlama. Ari’nin yaşam gayesinin ne olduğu bu İlahi programlama sayesinde ortaya çıkıyor.işte Rabbimizde böyle bir İlahi programlamayi peygamberler aracılığıyla insanoğluna sunuyor. Ari’nin vazifesi bal yapmak peki ya insanın ki ne?

işte aynı sürede geçen bu ayet adeta insanın vazifesini özetler mahiyettedir. Onun için yukardaki bu ayet Ömer bin Abdulazizden bu yana Cuma namazlarında hutbelerde okunur. İnsana temel vazifesi hatirlatilmaktadir.

Bu ayette üç emir ve üç yasak var :

Üç emir : 1) Adalet 2) İhsan 3) Yakınlara cömertçe vermek

 

Üç yasak : 1) Fahsa2)Munker 3) Bagiy(Haddi aşmak)

“İnna “ kalıbı kesinlik anlamı katar

Öncelikle ayet “inna’ kalıbıyla başlıyor. Dolayısıyla bu ayet kesinlilik vurgusu taşıyor. “İnna enzalnahu fi leyletul kadr” ayetinde olduğu gibi. Kesinlikle Allahtan gelen bir emir var ki “İnnallahe ye’muru” deniyor. Yani kesinlikle Allahtan gelen bir emir var. Bu emir kesinlikle Allaha aittir.

Emir bir şeyin olması için onun Allah tarafından irade edilmesidir

Öyleyse emir nedir? Emir, e-me-ra dan gelen bir kelime olup “Bir şeyin olması için Allah’in onu irade etmesi” şeklinde tarif edilir. Yani Halik mutlak amir, ve mahluk O’nun mutlak memurudur.Zira Bakara süresinde “Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).”Allah yerlerin ve göklerin eşsiz ve benzersiz yaratanidir.O, bir şeye ‘ol’ dediğinde o şey oluverir’ (Bakara: 2:117) Yani Allah bir şeye ‘ol’ der ve o şey oluş sürecine girer. Aslında her emir, Rabbin bir şeye ol demesi gibidir. Allah birşeye ol der ve o şey olur. Yokluk o emri alınca varlık olur. Tohum o emri alır ve ağaç olur.Güneş o emri alır ışık olur.Yer o emri alır insanoğluna beşik olur. Dağlar o emri alır yeryüzüne kazık olur. Yağmur o emri alır rızık olur. Gece o ameri alır libas olur. Hakikat o emri alır vahiy olur. Kimileyin gök emir alır tufan olur. Yer emir alır deprem olur. Arı o emery alır bal yapar. Karınca o emri alır yucva yapar. Kuşlar o emri alır şemada pervaz eder. Yerde ve gökte ne varsa o emri alınca Rabbine niyaz eder. Allah’in hatrı büyüktür zira. Ama ya insan? işte bu ayet böyle kozmik bir uyuma davet ediyor insani adeta.

Üç emir:

1) Adalet emri:

Rabbimiz önce adaleti emrediyor. Demek ki adalet Allah’in bir emri. Tıpkı namaz,oruç,zekat,cihad ve hac gibi. Adalet Allah’in emri. Yer eg ok bu emri dinliyor. Onun için yağmur yağıyor semadan ve yine onun için rızık bitiyor topraktan. Varlık bize adalet dersi veriyor aslında. Adalete davet ediyor kainattaki herşey.

Adalet, birşeyin yerli yerine konması yani bir şeye tabiatına uygun davranmaktır.Çiviyi çekiçle çakmak adalet, onu bardakla çakmaya kalkmak zulüm olur. İnsana tanrı muamelesi yapmak veya hayvan muamelesi yapmak ise yine zulümdür. Elin adaleti hakkı tutup kaldırmak ve zulmü masumu ve mazlumu ezmektir. Dilin adaleti hakkı haykırmak ve zulmü batila tarafgir olmaktır.Elin, dilin, gözün, özün ve sözün adaleti vardır. işte Rabbimiz hayatın her alanında adaleti emreder.

Mu’min her daim adaletin peşinde olmakla mükelleftir.Onun için tarafgirlik ve diskriminasyon veya adalete mugayyir herhangi bir tutum veya davranış Kur’an ahlakına uymaz.

2) İhsan emri:

İhsan; ha-su-ne fiilinden if’al babindadir. Allah’in onay verdiği güzel olan davranışlara ihsan denir. Allah’in onay verdiği şey güzel, onay vermediği şey çirkindir. Dolayısıyla Allah’in emirlerine ve ölçülerine göre halini ve davranışını tanzim etmeye ihsan denir. İhsan, Allah resulu’nun dilinde Allahiİ görüyormuşçasına hareket etmenin adıdır.

Yerde ve gökte ne varsa hepsi ihsan ile hareket etmeyi öğretir bize. Onların Allah’in fıtrat çizgisinin dışına asla çıkmazlar. İnsan ise malesef ihsan ile yaşamanın bir emir olduğunu unutur. Allah’in emirleri deyince niçin aklımıza hep oruç, hac veya namaz gelirde ihsan gelmez? Oysa ki ihsan bir emr-İ İlahidir. Hatta tüm ibadetlerin özünde ihsan vardır.

3) Yakınlara cömert ve verici  olmak

Yakınlara cömert ve verici olmak yine bir emri İlahidir. Bunlar dinin ruhudur. Verici ve fedakar olmanın tam ziddir hasis ve bencil olmaktır. işte bu tur manevi marazi olan kimseler İslami ahlaktan yoksundurlar.Fedakar ve verici olmak sadece maddi hususlarda değil manevi noktalardada mühimdir. Kainat kitabı bize cömert olmayı öğretir. Yağmur cömert olmasa kuraklık olurdu. Toprak cömert olmasa kıtlık olurdu.Güneş cömert olmasa yaşamak mümkün olmazdı. Hava comerttir ki her daim ciğerlerimize onu çekeriz. Yeryüzünde her şey cömertçe ve fedakarca insana hizmet ederken halife olan insanın yakınlarına ve çevresine fedakar ve verici olmaması düşünülemez.

Anne tavuk, yavrularına comerttir. insanın tavuktan alacağı dersler vardır. Tavuk lisan-İ haliyle adeta şöyle der: Ey insan ! Sende yakınlarına böyle bir kuluçka hassasiyeti göster. Tavuk, gerekirse kendini çakalın önüne atar ve yavrularını öyle korur. Süleyman liderlik dersini karıncadan öğrendiği gibi Epiktetosta belki tavuktan aldı fedakarlık dersini.Yakınlara cömert ve fedakar olmak hem adalet hem ihsandır. Adalet ve ihsanın ispatıdır fedakarlık.

Üç yasak:

Şimdide vahiy üç yasaktan bahsediyor: 1) Fahsa 2) Munker 3)Bagiy

1) Fahsa yasağı:

Fahsa kavramı, bir kötülüğün açıkça ve hayâsızca yapılmasıdır. Bunlar eşcinsellik ve zina olabileceği gibi bunun disindada Allah’in yasak ettiği bir şeyi açıkça ve arsızca yapmak fahsa bağlamında değerlendirilir. Fahsa, yukarda emredilen adaletin tam zıddıdır. Bir kadına fahişe muamelesi yapmak zulümdür. Zira o bir meta değil insandır. insanlığı doruran bir annedir. Bir insanın es cinsellik yaması yine adalet olmaz. Zira adalet bir şeyi yerine koymak zulüm bir şeyi yerinden etmektir. Bir kadınla nikah dairesi içinde yaşanılması gerekenler bir erkekle yaşanması hem fahsa olarak degerlenirilir vahyin dilinde. İnsana insan muamelesi yapmak adalet ona eşya muamelesi yapmak fahsa dir.

2) Munker yasağı :

Munker, marufun zıddıdır. insanın yaradılış gayesi ‘ maruf’ olanı emretmek yani talep etmek ve teşvik etmek ve munker olandan nehyetmek yani yasak kılarak uzaklastirmaktir. Maruf, kelime olarak, a-ra-fe kökünden geldiği için işaretleriyle tanınan anlamına gelir. Dolayısıyla maruf, bir şeyin doğru ve güzel olduğunun farkedilmesi ve bilinmesidir. Aklın, fitratin, vicdanın veya vahyin iyi, doğru ve güzel olarak kabul ettiklerine maruf denir.

Munker kavramı ise maruf kavramıyla tam anlamıyla zidlik arzeder. Zira ‘munker’ ne-ki-ra fiil kökünden gelmektedir. Bu fiil, tanımamak ve taninmazliga itmek ve inkar etmek anlamındadır. Dolayısıyla insanlığın ortak vicdanının , aklının veya fitratinin ortak kötü olarak gördüğü şeyin adıdır munker. Ragıb el İsfahani; “ Her sahih aklın çirkin ve kötü olarak gördüğü seydir’ der. Yine kitab ve sünnetin yasak ettiği şeyler munkerdir.

Örnek verecek olursak , hırsızlık, katil olmak, terror, şiddet, bunlar ortak aklın ve vicdanın ve dahi fitratin Kabul etmediği şeylerdir. işte Allah ortak iyi olan maruf için çalışmamızı isterken ortak kötü olan münkerden nehyetmemizi istiyor. Allah ihsanı emrederken munkeri yasaklıyor. Güzel davranmak anlamına gelen ihsanın ispatı münkerden önce kendini sonra ehlini ve sonra tüm insanlığı kacindirmaktir.Domuz yemek nasıl yasaksa munker yani ortak kötü olarak kabul edilen şeyler yasaktır.

3) Bagiy yasağı:

Bagiy kavramı, muteaddi yani geçişli olarak kullanıldığında bir şeyi istemede çok ileri gitmek, çabayla arzulamak anlamına geldiği gibi geçişsiz kullanıldığında sınırı aşmak, hakkıyla yetinmeyerek başkasının canına, malına veya ırzına kastetmek, saldırıya yeltenmek, tecavüzde bulunmak gibi anlamlara gelir.

Kur’an ilk olarak Alak süresinde bu kavramı kullanır. ‘ Kella innel insane le yetqa’ –Hayir hayır insan kesinlikle azgınlık eder- Özelde Ebu Cehile atıf yapan bu ayet genelde haddi aşan tüm insanları kapsar.

Bagiy, zalim ve nankör bir psikolojinin ürettiği hastalıklı bir davranış şeklidir. Kişinin haddini bilmemesi,fıtrat, akıl, vicdan ve vahiy gibi ölçülerin dışına çıkmasıdır.

Bagiy bir diktatörün halkına zulmetmesi, bir patronun işçisine kötü muamelede bulunması, bir insanın diğer insanlara kötü muamelede bulunması, hayvanlara kötü davranmak, bir aile ferdinin aile içi şiddet yaparak aile bireylerine zulmetmesi bagiy kapsamına giren davranış sorunlarıdır.

Evet, fahsa yani hayasızlığın ve arsızlığın her çeşidi, munker yani ortak kötünün hepsi, ve bagiy yani azginligin her turu vahyin dilinde yasak ediliyor. Domuz yemek nasıl ki yasak, içki içmek nasıl ki nehyedilmis bunlarda vahyin dilinde nehyedilen şeylerdir.

Tezekkür etmek:

Genel anlamda derinlemesine düşünmeye tefekkür denirken tezekkür, bakışı maziye yoğunlaştırarak yapılan düşünme sekklidir. Gecmistekilerin hayatlarına ve geçmişteki hayatımıza bu emirler ve çerçevesinde bakabilmeliyiz. Böylece insanlar iç kritik yapmalıdırlar.Şair Necip Fazıl şöyle diyor :

Tırnağı en keskin hayvanın pençesinden

Daha keskin eliyle başını ensesinden

Ayırı verse genç adam uzanı verse yatağa

Ve başını skıŞtırsa iki diz kapağına

Ve sorsa ben neyim ve bu hal neyin nesi

Yetiş yetiş ey sonsuz varlık muhasebesi

Bu ayet, Nahl süresinde geçiyor. Nahl, bal arısı demektir. Kur’an misalini tabiatın içinden veriyor.Arı, bildiğimiz gibi üç aylık süre içinde vazifesini yapar ve insanlığa bal üretir. Peki ya insan?

 Ayet’in ilk kısmında geçen 1) Adalet 2) İhsan 3) Yakınlara fedakarlık ve cömertlik olursa yani bu emirler ifa edilirse insan su yeryüzü bahçesinin güzide bir arısı olur. Şayet insan ayet’in ikinci kısmında geçen 1) Fahsa 2) Munker 3) Bagiy gibi yasakları umursamaz ise su yeryüzü çöplüğünün sineği olacaktır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.