Ülkücü irade

Bazı kavramlar zehirlenmiştir.

Toplumun belleğinde o kavramlar, kötü ve kanlı çağrışımlar yaptırır.

Biri kalkıp, medyayı suçlayarak “milliyetçi ülkücü irade bu ahlaksızlığı asla unutmayacaktır” dediğinde bir anda geçmişi hatırlarsınız.

Sokaklarda vurulan solcuları, Bahçelievler’de öldürülen yedi genci, Mehmet Ali Ağca’yı, Susurluk’u, mafyayı hatırlarsınız.

“Milliyetçi ülkücü” iradenin eserleridir bunlar.

Hele bu “iradenin unutmayacağını” söyleyen parti lideri, bir de “sabırlarının bir sonu” olduğunu da söylüyorsa, durup “ne diyor” diye bir bakarsınız.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dört medya patronuyla AKP’yi, ürkütücü hatıraları yeniden zihinlere getirerek tehdit etti.

Derin devletle işbirliği yaparak 1980 darbesinin hazırlanmasında çok önemli bir rol üstlenen “milliyetçi ülkücü” iradeyi sokaklara dökmediği, mafyayı partisinden uzak tuttuğu, gerçek bir siyasi parti gibi davrandığı için Devlet Bahçeli daima övgüyle ve saygıyla karşılandı.

MHP’nin bugün izlediği politikalara karşı olanlar bile bir gün kalkıp da “geçmişi” MHP’nin başına kakmadı, kimse bu ucuzluğa düşmedi, MHP bir siyasi parti gibi davrandığı için herkes de MHP’ye bir siyasi parti olarak davrandı ve sadece onun politikalarını eleştirdi.

Toplumla ve medyayla bu “olumlu” ilişkisi sonucunda da MHP’nin oyları yükseldi, ilk seçimlerde “ana muhalefet” partisi olma ihtimali güçlendi.

Bilmiyorum bu “ihtimal” mi MHP’nin dengelerini altüst etti.

Yoksa Şamil Tayyar’ın yazdığı gibi parti içindeki “Ergenekoncu” bir kanadın muhalefetine fazla dayanamadığı için mi Bahçeli ve MHP yöneticileri birden şaşırtıcı bir sertliğe savruldular.

Osman Durmuş’un, “peygamberle”, “GATA’ya alınmayan Emine Hanım’la” ilgili sözleri ve türbanı yasaklayan askerleri destekleyen tutumu MHP’ye ağır bir siyasi fatura çıkardı.

Anadolu’nun affedebileceği, unutabileceği bir tavır değil bu.

Eşi “türbanlı” diye Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasına engel olabilmek için 27 Nisan muhtırasını veren orduya en ağır darbeyi halk, AKP’ye yüzde 47 oy vererek vurmuştu.

Böyle giderse buna benzer bir silleyi MHP’nin de yemesi büyük bir ihtimal.

Durmuş’un densizliğini affettirecek bir çelebilikle açıklama yapacağına Bahçeli, “tehditler” yağdırdı.

“Peygamber” ve “türban” falsolarının yanına bir de 12 Eylül’ü hatırlatan “milliyetçi ülkücü irade” lafı, “sabrımız biter” tehdidi eklendi.

İnsan ister istemez merak ediyor.

Bir siyasi partinin sabrı biterse ne olur?

Pek bir şey olmaz, fazla fazla o partinin yandaşları kızdıkları gazeteleri almaz, sevmedikleri kanalları seyretmez.

Ama “milliyetçi ülkücü iradenin” sabrı taşarsa daha fazla şeyler olabileceğini biz geçmişten biliyoruz.

Biz o “iradenin” içinde silah, ölüm, kan, cinayet gördük.

Bahçeli’nin sözleri, kendi partisinin içinde o günleri özleyenlere de bir yeşil ışık yakma tehlikesini taşıyor elbet.

Tabii, şunu da unutmamalılar.

12 Eylül’den önce işlenen cinayetler “derin devletin” himayesindeydi.

Katiller de, onları kışkırtanlar da yakalanmıyordu.

Eğer bugün “milliyetçi ülkücü irade” eskiye tevessül ederse bu kez bambaşka bir gerçekle karşılaşırlar, bir iki kişi sokaklarda ölür belki ama öldürenler de, onları kışkırtanlar da, makamları, unvanları ne olursa olsun bir daha gün yüzü görmemek üzere zindanı boylarlar.

Ergenekon’u, cuntaları, darbecileri temizlemeye uğraşan bir ülke, “milliyetçi ülkücü iradenin” eski usul sertliğine hiçbir şekilde hoşgörü göstermez.

Başbakan Erdoğan, bu tavrın “faşistçe” olduğunu hemen çıkıp söyledi.

Devlet Bahçeli gerçekten de, “faşist, tehditkâr” bir üslupla “peygamber” ve “türban” konusunda densizce konuşarak seçim kazanabileceğini mi sanıyor?

Bu şiddet çağrıştıran tavrın sonucunda gerçekten sokaklar hareketlenir de silahlar patlarsa, bunun bedeli sadece seçim kaybetmek olmaz, mahkemeler ve cezalar da olur.

Bu ülke, MHP’ye bir darbenin yolunu kanla açma izni vermez.

Bence Bahçeli üslubunu, tehditlerini, saldırılarını bir daha düşünsün.

“Sabırdan” söz ettiğinde, “sabrın biterse ne yapacaksın” diye sorarlar adama.

Ne cevap verecek Bahçeli?

Tehlikeli ve kanlı sular bunlar, 12 Eylül’de o sularda MHP gemisi karaya oturdu, kendisi de çok kurban verdi, Bahçeli yeniden aynı kayalıklara bindirmeye mi hevesleniyor?

Bahçeli, cinayeti değil de siyaseti hatırlatan sözlerle konuşursa, hem milliyetçi gençleri, hem kendi geleceğini, hem de partisini kurtarır.

Osman Durmuş densizlik edecek, Bahçeli öfkelenecek diye kimse bir daha ülkeyi tehlikeye atmaz.

Bahçeli’nin yeniden o soğukkanlı ve sokaklardan uzak kimliğine dönmesinde yarar var, geçmişi hatırlatan tehditlerin kimseye yararı yok.

Ama zararı tahminlerden fazla olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar