Üniversiteler neden var?

Üniversiteler, bilgili, mutlu ve gelecekten umutlu nesiller yetiştirmek için var. Bir yakınım liseyi geçen yıl bitirdi. Girdiği sınavda hangi üniversiteyi isterse seçebileceği bir puan kazandı. Tercihini 'Sabancı Üniversitesi' olarak belirlerken -pek çok başka özellik yanında- gönlünü en fazla çelen, ilerleyeceği dalın kesin seçimini iki yıla yayma fırsatıydı. Sabancı'yla birlikte iki üniversite daha, öğrencilerine, okuyacağı alanı kesinleştirmeden önce kendi akademik özelliklerini iyice tanımasına fırsat sağlayan bir sistem uyguluyor.

Ne hikmetse, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), bu uygulamayı ortadan kaldırmak istiyor; hem de YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın sistemi öven sözleri henüz belleklerde tazeyken...

Prof. Özcan bir sosyolog ve ülkemizdeki hemen bütün sosyologların kendisine bağlılık hissettiği Prof. Mümtaz Turhan çizgisinde 'muhafazakâr' bir bilimadamı. Prof. Turhan bizlerin yetişme dönemimizde kaleme aldığı 'Üniversite Problemi' (Yağmur Yayınları, 1967) adlı eserinin girişinde şunu diyordu: “Bugün hiçbir medeni millet istikbalinin teminatını sahip olduğu veya olacağı fabrikalarda, barajlarda vesair sanayi tesislerinde göremiyor; çünkü bugünkü medeniyeti fabrikalar değil üniversiteler temsil ediyor, üniversiteler ayakta tutuyor. İşte hakiki ve asıl gerilik bu idrake erişememektir.”

Övünülecek üniversiteler, tek tip, hepsi birbirinin aynı olabilir mi? Üniversitelerde düzeyini yükseltme ve ilgi alanını genişletme heveslisi olan öğrencilerin daha iyiye doğru arayışlarını YÖK'ün teşvik etmesi gerekmez mi?

Yakınım lisede tercihini eşit ağırlık yönünde yaptı; ilgi ve bilgi açısından pekâlâ 'sayısal' tercihinde de bulunabilecek iken... Fen-matematik sorularını kolayca yapabilmesi sayesinde ÖSS'de başarıyı yakaladı. Birçok üniversiteden gelen 'burs' teklifleri bir anı olarak duruyor. Girerken kafasında 'ekonomist' olmak vardı, ama diğer seçenekleri bütünüyle kapatmayan bir üniversiteyi tercih ederek meslek seçme opsiyonunu sonuna kadar açık tutmak istedi.

Önünde son kararı vermesi için bir yıllık, hatta eğitimini bir yıl uzatmayı göze alırsa iki yıllık bir süresi var. İlk yıl her öğrencinin ortak aldığı dersler sırasında kendisini tanıyacak ve kararını verecek; seçtiği alanda bütün öğrencilerle ortak aldığı dersler kendisini yanlış bir tercihte bulunduğuna inandırırsa ikinci yılın sonunda farklı bir alanı seçebilecek...

YÖK'ün “Sürüye uy” baskısı yaptığı Sabancı Üniversitesi'nin 1999'dan beri uyguladığı sistem buna imkân sağlıyor. Bu sistemle amaçlanan, değişik eğitim kurumlarından gelmiş öğrencileri üniversitenin istediği düzeye çıkartması; bununla, sosyal alanlarda da bilgi sahibi mühendislerle matematik ve fen konularına âşina sosyal bilimciler yetiştirmek amaçlanıyor.

Bu sistemle yetişmiş gençlerin -ne yetişirken ne de daha sonra- hiçbir şikâyeti yok. Tercih imkânlarının ilk iki yıl önlerinde açık olması heves ve arzularını da artırıyor öğrencilerin...

İlk kurulduğunda YÖK, askeri bir yönetim işbaşındaydı ve üniversitelerin zapt-ü rapt altına alınmasını sağlamanın bir aracı olarak kurulmuştu. O dönemin 'tek-tip üniversite' zorlamasıyla gidilecek hedefin bütün üniversiteleri 'yüksek lise' haline dönüştüreceği çok geçmeden anlaşıldı. Prof. Mümtaz Turhan'ın eserinde en büyük tehlike olarak gösterdiği de buydu işte.

Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın başında bulunduğu bugünkü YÖK yeniden 1980'ler şartlarına dönüşü zorlayacak değil ya?

Tersini yapsın YÖK, üç üniversitenin başarıyla sürdürdüğü uygulamayı birkaç üniversiteye daha yaygınlaştırıp yeniden bir on yıl denenmesini sağlasın; belki bu yolla daha mutlu ve gelecekten umutlu gençlerin yetişmesi sağlanır.

Üniversite sisteminin amacı bu değil midir zaten?

Önceki ve Sonraki Yazılar