Dr.Mehmet BOZKURT

Dr.Mehmet BOZKURT

YALNIZ DEĞİLSİNİZ

İnsanlar toplu halde yaşarlar ve hayatlarını devam ettirirler. Çoğu insan yalnızlıktan hoşlanmaz yalnız kalmaya korkar. Şahsen ben de kalabalık bir aileden geldiğim ve ömrüm boyunca da farklı ve kalabalık ortamlarda bulunduğum için yalnızlık yaşamadım. İnsanın her zaman dertlerini üzüntülerini veya mutluluğunu paylaşabileceği dostları yakınları olması önemlidir. Normalde gurbette bulunan ve sevdiklerinden dostlarından yakınlarından ayrı ve uzak olan birisi kendini yalnız hisseder. Darda kalan birisi müşkülatı olan derdi olan fakat derdini halledemeyen biri de kendini yalnız hisseder. Peki böyle bir şekilde yalnız kalmış çevresinde bir dostu arkadaşı olmayan biri gerçekten yalnız mıdır? Cevap bir Müslüman bir Mümin için hayır yalnız değildir.

Neden? Çünkü yalnızlık Allaha mahsustur.

Biz yalnız değiliz. Çünkü Yüce Allah Kaf suresi 16. Ayetinde bize şah damarımızdan yakın olduğunu bildiriyor. Ayrıca başka ayetlerde de bizi gördüğünü bizden haberdar olduğunu bizim içimizi ve dışımızı bildiğini buyuruyor. O zaman burada durup bir düşünmek lazım. Biz derdimizi dökecek yardım isteyecek bir dost arkadaş arıyorsak neden Allaha halimizi arz etmiyor ondan yardım istemiyoruz. Cevap Allah’tan gafiliz de ondan. Veya imanımız zayıf olduğu için Allahtan istemeyi ona dua etmeyi bilmiyoruz. Allaha halimizi arz etmek için dilekte bulunmak için randevuya gerek yok herhangi bir kurala gerek yok. Sadece samimi içten olmak yeterli. Aslında dindar olsun olmasın insanların çoğu Allah’ın ömründe birkaç defa ikramını lütfunu duasının kabul edildiğini görmüştür. Ayrıca meleklere inanırız ama koruyucu meleklerin sağımızda ve solumuzda bulunan yazıcı meleklerin varlığını bilgi olarak biliriz fakat farkında değilizdir. Mümin bir kimse içinde bulunduğu her türlü durumu Allah’tan bilir, ya şükreder ya sabreder her zaman için bu durumların imtihan olduğunun farkındadır. Yalnız kaldığında ibadetle meşgul olur. İbadet Allah ile irtibat kurmak değil midir?

İnançsız putperest birini düşünün başarılı bir iş adamı bir siyasetçi veya meşhur bir bilim adamı olsun. Bu yaşlandığında gündemden düştüğünde yalnız kaldığında çevresinde kimse kalmadığında bu kişinin ruh hali nasıl olur sizce? Veya sıradan vasıfsız bir kadın erkek veya genç kız bunalım yaşadığı zaman ne yapar? Yüce Allah bize olduğu gibi bunlara da elbette şahdamarından daha yakındır. Fakat bunlar Allah’tan gafil oldukları için yalnızlık yaşıyorlar ve bunalıma düşüyorlar müreffeh ve konforlu rahat bir hayat yaşamalarına rağmen intihar edebiliyorlar ötanazi yaptırabiliyorlar. Japonya’da yaşlıların yalnız kalmaktan korktuklarını okumuştum. Diğer milletlerin yaşlılarının da farklı olduğunu sanmıyorum. Allah CC hazretleri bazen de böyle inançsız veya gafil kullarını bir vesile ile hidayet edip doğru yolu bulmalarını ve kendisine yönelmelerini sağlayabilir. Bunun için birkaç misal vermek istiyorum.

Birinci misali internette okumuştum. Hollanda’da bir imam ve oğlu bulundukları mahallede her hafta evleri dolaşarak İslam’ı tebliğ amacıyla broşür ve kitap dağıtmaktadırlar. Bir Cuma günü imam baba keyfi yoktur ve kış olduğundan hava oldukça soğuktur; broşür dağıtmaya gitmek istemez. Oğlu broşür dağıtmaya çıkar ve son olarak elinde kalan tek broşürü vermek üzere bir kapının zilini çalar. Kapı açılmaz çocuk bekler. Beş on dakika sonra yaşlı bir kadın çıkar ve kapıyı açar çocuğun verdiği broşürü alır. Çocuk oradan ayrılır. Aradan on beş yirmi gün geçer. İmam bir gün camide vaaz ederken bir yaşlı kadın söz ister ve der ki: ‘’Ben yalnız yaşayan yaşlı bir kadınım. Yaşamanın bir manasının kalmadığını düşünüyordum. Bunun için intihar etmeye karar verdim. Bundan bir süre önce evde tavana bir ip bağlayıp kendimi asmak istedim. Tam ipi boynuma geçirirken zil çaldı. Önce önemsemedim fakat tekrar basınca nedir diye merak ederek indim kapıyı açtım bir çocuk bana bir broşür verdi. Onu okuyunca intihardan vazgeçtim ve broşürü okuyunca bunun ilahi bir uyarı olduğunu anladım ve camiye geldim der.

İkinci misal de bizim arkadaşlar bir ara yurt genelinde Kuran-ı Kerim Meali dağıtıyorlardı. Bir Kadir Gecesinde gece sokakta meal dağıtırken bir genç kıza rastlarlar ve meal verirler. Kız meali alınca hüngür hüngür ağlamaya başlar. Neden ağladığını sorduklarında kız anlatmaya başlar. Bunalımda olduğunu Allah’tan o gece işaret gelmezse intihar etmeye karar verdiğini söyler. Kuran Mealinin Allahtan beklediği işaret olduğunu anladığı için ağladığını ve intihar etmeyip hayata dönmeye karar verdiğini anlatır.

Buna benzer bir başka misal de şudur. Zeytinburnu’nda özel bir hastanede çalışırken yanımdaki mesai arkadaşlarıma ben de o kampanya süresince Kuran-ı Kerim meali dağıtıyordum. Bunlardan biri de Nazmiye adında hastanenin çaycısı bir hanımdı. Ben o hastaneden ayrıldıktan sonra bu hanımın ondört yaşındaki kızı Ramazan Bayramının arifesinde balkondan düşerek ölür Hakk’ın rahmetine kavuşur. Tabii aile yıkılır, anne baba ve erkek çocuk perişan olur. Psikiyatriye yatırılırlar gözlem altına alınırlar. Aradan birkaç ay geçip normal hayata döndüklerinde Nazmiye Hanım Kuran-ı Kerim meali okuyarak kendine geldiğini ve moral bulduğunu söyler. Ağır bir imtihandan böylece çıkarlar.

Bir misal daha vermek istiyorum. Vakıf GurabaHastanesinde çalışırken bir gün Adapazarı’ndan bana bir hasta gönderdiler. Hasta kolon kanseri olduğundan haberi yok ve genel durumu da iyi görünüyordu. Genel Cerrahi Uzmanı ameliyat olması gerektiğini ve kalın barsağının çıkışını karın ön duvarına bağlayacağını (bu ameliyata kolostomi deniyor) ve ameliyatı kabul etmezse bir gün barsağının delineceğini ve o zaman da tedavi şansını temelli kaybedeceğini söyledi. Adam bunu duyunca dünyası başına yıkıldı. Bana hastayı ameliyata ikna etmemi söylediler. Ben hastaya durumu izah ederken ‘’Ben bir kulumun canına malına evladına bir musibet bir bela veririm o da buna sabrederse kıyamet günü ben o kulumun defterini açmaya haya ederim(Yani o kul doğrudan cennete gider.’’

hadisi kudsi’sisini naklettim. Adam durumunu anladı ve o hadisi kutsi onun için tutunacak bir dal oldu. Kontrollere geldiğinde bana da uğrar ve hep o hadisi kutsi ile moral bulduğunu içten söylerdi. İnsanlar bir destek ararlar. İnancı zayıf da olsa kuvvetli de olsa her insan böyle zamanlarda tutunacak bir dal; manevi bir destek arar.

Bu hadisleri bilen bir kimse hastalandığında şikayeteder mi, isyan eder mi? Bu müjdeleri bilen sabır gösterir hatta günahlarından temizleneceği için şükreder. Bilmeyen, inancı zayıf olanlar ise yıkılır, teselli de edilemezler. Yukarda verdiğim örnekler manevi destekle sabır gösterdiler hastalığın Allahtan geldiğini idrak edebildiler. Ayrıca rahmetli babam da son birkaç sene kalp yetmezliği ve nefes darlığından dolayı oldukça rahatsızdı. Hastalığını günahlarının ve kusurlarının karşılığı olarak düşünüyordu ve hastalığına sabrederek Allah’tan günahlarının affını ve cezasını ahrete bırakmaması için dua ediyordu. Dindar ve saliha bir hanım olan rahmetli kayınvalideme de kanser tanısı konmuştu. Vefatından iki üç ay önce bana durumunu sorduklarında Allah ona cennette yüksek bir derece takdir etmiş, o da bu dereceye yaşadığı müddetçe amellerinin karşılığı sevaplara ilave olarak tedavisi olmayan bu hastalığa da sabrederek kazandığı sevapla nail olacak diye cevap vermiştim.

Bu misallerden çıkacak sonuç kul ne kadar gafil olsa da arada bir Allah’ı hatırlasa da başına bir bela ve musibet geldiğinde ilkin Allaha dua eder, ondan yardım ister. Bela ve musibetin darbelerinden ruhi yıkımdan kendini kurtarmaya çalışır. İnançsız bir insan için böyle değildir. O böyle belalarda psikolojik olarak yıkılır.

Allah her zaman ve her yerde kullarının yanındadır. Yani YALNIZ DEĞİLİZ veya YALNIZ DEĞİLSİNİZ.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.