Yargıyı da Komaya Soktuk..!

Yargıyı da Komaya Soktuk…

 

Türkiye’de yine bir sokak kavgası başladı; Benim Savcım senin Savcını döver..!

 

 

 

 

Birileri çıkıyor sabahın köründe açıklama yapıyor.

 

 

Ondan sonra Erzincan Başsavcısı görevden alınıyor.

Sen misin Başsavcıyı görevden alan?

HSYK da Erzurum’daki 4 tane özel görevlendirilmiş Savcıları görevden alıyor.

Herkes kendi yaptığını doğru buluyor.

Danıştay ve Sayıştay, HSYK’nın yaptığını doğru bulan açıklamalar yapıyor.

İktidara muhalif yazarlar da HSYK’nın kararını destekliyor.

Yargı depreminin özeti bu.

Aslında herkesin Yargı’ya güvenmesi gerekirken ne iktidar, ne muhalif, ne de Yargı’nın içindekiler Yargı’ya güvenmiyor.

Hal böyleyken halkın da Yargı’ya güvenmesi söz konusu olamaz.

Artık Yargı’mız da bozulmuş.

Akparti iktidar ama müktedir değil.

Müktedir olmaya çalışıyor. Bu onun hakkı.

Halkın oyuyla hükümet oldu ama bir türlü bürokrasinin güçlerini aşamıyor.

Türkiye’nin en önemli güçleri; Yargı (Sayıştay, Danıştay, HSYK), YÖK (tüm üniversiteler), TSK.

Eğer hükümet bunlara söz geçiremezse kendi rüştünü ispatlayamaz.

Zaten bu güçler istediği bir Hükümeti bulamazsa onu yıpratmaya uğraşıyor.

Şimdi burada söz konusu Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in soruşturma açılması ve soruşturma sonucu tutuklanması.

Eğer Türkiye hukuk devletiyse Başsavcı İlhan Cihaner yargılanır.

Suçlu olmadığını iddia ediyorsa belgeleriyle konuşur ya da kendisine isnat edilen belgeleri çürütür.

Fakat iktidarı sindirmek için ve diğer savcılara da gözdağı vermek için HSYK hukuksuzluk yaparak (velev ki hukuksuzluk olmasa bile) o dört tane Savcı'nın yetkilerini alması hiç de hoş değil.

Bu ülkede Başbakan bile yargılanmış ve idam edilmiştir.

Niye Başsavcılar yargılanmasın?

Onların ne gibi dokunulmazlıkları var?

Ülke böyle olaylara gebe olursa ne ekonomik olarak, ne büyüme olarak, ne de ahlak olarak yükselebiliriz.

Suçlular yargılanmaz ve hapse girmezse, aynı suçları işlemeye devam ederse, ülke büyük kaosa gitmeye mahkûmdur.

Türkiye Cumhuriyeti’nden önceki Osmanlılar’daki yargılama sisteminde bile yeri gelmiş cihana hükmeden padişahlar Kadıların yanında süklüm püklüm oturmak zorunda kalmışlar ve suçlu olarak yargılanmışlardır.

Çünkü sonuçta o da suçludur ve onun diğer insanlardan bir farkı yoktur.

      Konu buraya kadar gelmişken sizesize Osmanlı’nın en büyük hükümdarı, tüm devletlere korku salan Fatih Sultan Mehmed’in nasıl yargılandığını anlatalım da o zaman ki yargı ile şimdiki yargı arasındaki farkı daha net görelim. 

               Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden sonra şehrin imarıyla da ilgilendi. Zamanına göre büyük sayılabilecek birçok projeyi de Rum asıllı Mimar Atik Sinan’a anlatıp yapılması için emir veriyordu.

 

 

 

Fatih Sultan Mehmed, Fetihten on yıl sonra da Mimar Atik Sinan’a, kubbesi Ayasofya’dan daha büyük bir cami yapması için emretti.

 

 

Atik Sinan her ne kadar bu işe “Emrin başım üstüne.” diyerek başlasa da malzemeler arasında bulunan yüksek mermer sütunları kendi hesabına göre ölçüp biçip “üç arşın” kestirdikten sonra yaptığı cami Fatih’in istediği ölçüde heybetli olmadı.

Fatih Sultan Mehmed, yeni yapılan camiyi görünce “Kubbesi Ayasofya’dan daha büyük olsun...” emrine neden uyulmadığını sordu. Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya’dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyledi.

Fatih, mimarın hem Ayasofya’yı özellikle kayırdığını düşündüğü için hem de kendinden izin alınmadan böyle bir işe kalkıştığı için “Mermer sütunları kesen ellerin kesilmesi” emrini verdi...

Mimar Atik Sinan bunu özellikle yapmadığını “Hesaplarına göre Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbenin, ilk depremde yıkılacağını” düşündüğünü söylüyordu ama emir büyük yerdendi ve geri dönüşü yoktu.

Fakat çevresindekilerin de cesaretlendirmesiyle, mimar haklılığına olan güvenini daha da bir pekiştirdi ve “İstanbul’u fetheden, fatihler fatihi, Padişah Fatih Sultan Mehmed”i mahkemeye verip hakkını aramak için Kadı Hızır Bey’e şikâyet etti...

Bizzat Fatih Sultan Mehmed tarafından atanmış, Osmanlı adaletini simgeleyen Kadı Hızır Bey, mimarı dinleyip dava açılması için haklı sebep olduğuna kanaat getirmiş ve Fatih Sultan Mehmed’in mahkeme edilmesine karar vermişti...

Fatih mahkemeye geldi ve duruşma başladı; Fatih Sultan Mehmed çok büyük bir insan olabilirdi ama emrindeki birini mahkeme etmeden cezalandırmıştı. Karşı taraf savunmasını yaptı, mimar gerekçelerini açıkladı ve kadı kararını verdi: Fatih Sultan Mehmed suçlu bulundu ve kendisi de mimara uyguladığı cezayla yani elleri kesilerek cezalandırılacaktı.

Bunu duyan Mimar Atik Sinan kulaklarına inanamadı ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çekti. Kadı, bunu göz önünde bulundurarak cezayı maddi tazminata çevirdi ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine karar verdi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum