Zafer Allah'dan Lakin Biz Öhö Demeliyiz

500 sene önce neredeydik, 1000 sene sonra nerede olacağız? Ezelin, ebedin uzunluğu ne kadar? Dünyanın, ayın güneşin, yıldızların, galaksilerin, arşın kürsün… Büyüklüğü nicedir? Evreni, Arş, Kürs…Bunların büyüklüğünü aklımız, havsalamız alıyor mu?  Annemizi, babamızı, çevremizi, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, ırkımızı,  cinsiyetimizi, yurdumuzu, şehrimizi… Kendimiz mi seçtik?

Etrafımıza baktığımızda, yaşanan binlerce olumlu- olumsuz, hakka paralel- hakka zıt, akla uygun - akla aykırı, güzel -çirkin, iyi- kötü… Hadiseler başımızı döndürüyor. Bu büyük, bu devasa bu akılla kavranmayacak, gözle, gönülle ihata edilemeyecek kadar büyük Maddi âlemin içinde, çok küçük bir yer tutan bedenlerimizle bizler, küçük bir zerre mesabesinde bile değiliz. Hayatı ölümü, dünyayı ahireti, iyiyi kötüyü, hakikati, yalanı kimden nasıl, neyle, hangi araçlarla öğreneceğiz? Tüm bu sorular, tüm bu düşünce kırıntıları ilk insan, ilk atamız Hz Âdemden(as) beri insanoğlunun cevabını aradığı sorular, inşa etmeye çalıştığı düşünce binasının bilinmeyenleridir.  

                       HAKİKATE NEYLE NASIL ULAŞACAĞIZ?

İnsanoğlu, yaratıldığı ilk günden beri varlığı, dünyayı, ahireti, sonsuzluğu, ölümü, hayatı… Anlamlandırmaya çalışmış, bunların hakikatini bulmak için çok değişik yollar denemiştir. Allah’ın kendilerine bahşettiği akılları ile bu sorulara cevap bulmak isteyen insanlar, bir yere gelip tıkandıklarında kendileri gibi bu yolda giden, lakin daha zeki, daha çalışkan ve bu arayışı bir meslek edinen Filozofların peşine düşmüşlerdir. Tabi olarak Filozoflar da bu konuda hepsi kendi aklı ve kabiliyeti nispetinde görüş sunduğundan yüzlerce çeşit teori ve görüş ortalığı doldurmuştur.

         Allah’a (cc) tüm sıfatları ile inanan insanlar da bu soruların cevabını Allah’ın gönderdiği dinlerden, kitaplardan, elçilerden öğrenmek istemişler, lakin bu yolda yürümek isteyenlerin karşısına da,  çeşit çeşit dinler, çeşit çeşit mezhepler, değişik değişik tarikatlar çıkmıştır. (Hak dinler- Batıl dinler, insanların uydurdukları dinler… Hak dinlerin ilga/muharref olanlarının yerine kaim olan İslam Dini)   

Türkiye’de yaşayan bizler Rabbe şükür ki son ilahi din olan İslam Dininin mensuplarıyız. Yani Müslümanız. İyi ama Müslümanlarda/İslam’da birçok mezhebe, birçok tarikata ayrılmış. Bu mezheplerden hangisi hak, hangisi doğru, bu tarikatlardan hangisi asıl ve gerçek, hangileri sahte? Bu soruların cevabını nasıl bulacağız? Sorular çok, sorular zor değil mi?  Neyin iyi, neyin güzel, hangi yol İslam’a uygun,  hangi yol insanı batıla ve bedbahtlığa götürür?  Sorularının cevabını ancak iyi bir din eğitimi almış, güzel ahlaklı, kendi içinde tutarlı âlimlerden, mürşitlerden alabiliriz. Öyle bir âlimin, öyle bir mürşidin, öyle bir grubun peşine takılmalıyız ki onların hem bilgisi (itikadı) doğru, hem ibadeti yerli yerinde, hem ahlakı güzel, hem de muamelatta sıratı müstakim üzere olsunlar…(Konu ile ilgili güzel bir yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz:  https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/dini-hangisinden-ogrenelim-2048966)

Son iki yüz yıldır kılavuzunu, devletini, kurumlarını,  hedefini kaybetmiş Ümmet-i Muhammed(sav) ve Türkiye Müslümanları büyük arayışlarına devam ediyorlar. Türkiye’mizde son yıllarda dini alanda sağlanan özgürlüklere rağmen, hem dini öğrenmede,  hem toplumsal yaşayışta İslam ahlakının istenilen seviyeye gelmediği  (hatta bazılarına göre de daha da geri gittiği)  gerçeği önümüzde duruyor.

Bu gerçeklik karşısında bizler fert olarak, aile olarak, grup olarak ne yapabiliriz? Devlet eliyle dini bilgilerin bir yere kadar verilebildiği, ahlaki gelişmelerin istenen oranda olmadığı görülmüş durumda. (O sebeple veya bu sebeple bu konuyu  tartışmak başka bir yazının konusu.)  O zaman geriye ne kalıyor?  Fert olarak, aile olarak, grup/ dernek/ vakıf… Olarak devreye girilmesi gerçeği kalıyor.

           TEKSAD MUHTEŞEM BİR KÜLLİYE YAPIYOR

 Bu gerçekliği gören gönül ehli, tarih,  din, dil, millet ve devlet   şuuruna sahip, doğuyu ve batıyı bilen, madde ve manasını dengelemiş, akıl ve gönül terazisinin kefelerini gereken miktar kadar doldurmuş, beden ve ruha onların önemi miktarınca kıymet biçmiş bir grup insan, büyük bir özveri ve büyük bir çaba içerisinde çalışmalarına devam ediyorlar.  Hiçbir siyasi ve maddi beklenti içinde olmadan hasbi bir ruhla yapılan, bu yol ve görüşü benimseyen herkesin yardımcı olması, önce kendimizin, sonra neslimizin,  sonra milletimizin ve en sonrada ümmetin ve tüm insanlığın yararınadır. Bu büyük, bu ulvi, bu sonsuz davanın daha verimli, daha sistemli, daha başarılı olması için  TEKSAD (Tarih edebiyat kültür ve sanat derneği) Konya ‘da bir külliye yapıyor. Uhdesinde,  yukarıda söylediğimiz amaçlara ulaşmak için yapılacak çalışmaların daha sistemli, daha derli toplu ve daha bereketli/verimli yapılacağı bu külliye,  gönül ehli, cömert, dünya ahiret dengesini kalbinde, aklında, gönlünde kurmuş insanların, maddi yardımlarını,(maddi imkanı olmayanlardan da hasbi-içten-duru… Dualar)  beklemekteler.  

Rabbim! Ümmetin, İslam diyarlarının,  Türkiye’mizin ve Türkiye’deki Müslümanların hem itikadi, hem ameli, hem ahlaki, hem maddi… Buhranlar yaşadığı bu günlerde; Dünyaya,  ahlakta nümune-i timsal olan sahabe efendilerimizin yolundan yürüyecek nesiller yetiştirme amacı güden insanlara, Cihanı 600 yüzyıla yakın adaletle idare eden Osmanlı- Selçuklu atalarımızın izinden gidecek gençler yetiştirmeyi gaye edinen gönül erlerine, Cedlerimizin  inancını, ahlakını, muamelatını bu günlere taşıyacak insanlar  yetiştirmek için çaba sarf eden çağdaş Alperenelere yardım etsin.

Bu ulvi hedefleri gerçekleştimek amacı ile yapılacak bu Külliye'ye maddi manevi katkı sağlayanlara da,  dünya ahiret saadeti versin! (amin ya muin)  

Teksad ıban no :TR88 0020 5000 0080 4304 5000 01

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum