Agâh olun, cool takılın

Televizyon dizilerinden gençlerin ağzına düşen Amerikanca bir deyim var; "Cool ol" diyorlar... Kafana takma, arana mesafe koy, aldırma, serinkanlı davran gibi anlamlar içeren bir deyim bu... Şu sırada başbakana ve etrafındakilere verilecek en geçerli aklın bu olduğunu düşünüyorum; elimden gelse karşılaştığım her kademeden Ak Parti yöneticisine "Cool olun" demek geliyor içimden...

Şu sıralarda olan-biten her şey, milletten daha önce onların aklını karıştırmayı, ne olduğunu anlayana kadar tarihi bir hata yapmalarını amaçlıyor çünkü... Başkalarının hatası veya zorlaması siyaseten vahim sonuç doğurmaz; başbakan, bakan, milletvekili, parti yöneticisi düzeyinde bir veya birkaç Ak Partili ise, bugüne kadar kurulmuş dengeleri altüst edebilir.

Hasımları tetikte bekliyor çünkü...

Dün 'Doğan Medya Ajansı' adresini taşıyan, bir Ak Partili milletvekilinin kitleler önünde "Biz de onları fişliyoruz" dediğine dair bir haber vardı gazetelerde. Aynı milletvekilinin on gün önce birlikte katıldığı bir TV tartışma programında sarf ettiği sözleri CHP'li bir milletvekili övmüş, medyadaki muhalif kalemlerden de hayranlık bildiriminde bulunanlar çıkmıştı.

Övülesi sözlerin sahibi sağduyu sahibi bir milletvekili, "Onlar bizi 40 yıl fişledi, şimdi sıra bizde" der mi?

Acaba milletvekili "Onlar bizi kırk yıl fişledi, şimdi de bizim onları fişlediğimiz söyleniyor, biz hiç öyle bir şey yapar mıyız?" demiş de, sözleri mutasyona tabi tutulmuş olmasın? Kaç dönemdir Meclis'te bulunan okur-yazar bir milletvekili, 'fişleme itirafı'nın Ak Parti'nin tabutuna yeni bir çivi olacağını bilir çünkü...

Önümüzdeki dönemde çok çarpıtma haberle karşılaşacağız. Ak Parti'yi kapatma amaçlı ilk davanın iddianamesi gazete haberleriyle doluydu ve çoğu sonradan tekzip görmüş olmasına rağmen iddianameyi hazırlayanlar onlara 'inanılır malzeme' muamelesi yapmışlardı.

Tekrarlaya tekrarlaya dilimde tüy biten tezimi bir de buraya aktarayım.

Şu anda siyasete iki farklı takvim yön veriyor. Biri, seçimi zamanında (2011 temmuzuna doğru) yapmayı ve o vakte kadar da açılımları derli toplu hale sokup ekonomiye rahatlama getirmeyi hedefleyen hükümetin takvimi...

Diğeri ise, zihinleri iyice bulandırıp tarihini erkene çekerek herkesin birbirine düştüğü bir ortamda seçimi hedefleyen alternatif takvim...

İkinci takvimin sahipleri çok değişik çıkar çevrelerinden oluşuyor. En iyi niyetlisinin çıkış noktası, "Her şeyin yoluna gireceği, ülkenin refahla nihayet tanışacağı az sorunlu bir döneme gidiyoruz, o dönemin yararını bizimle paylaşacak güçsüz bir hükümet lâzım" olan, en kötüsü ise "Bunlar eliyle olacaksa, refaha da zenginliğe de hayır" diye düşünen, insanlar, örgütler, kurumlar ikinci takvim için bastırıyor...

Siyaset arenasında kimlerin hangi takvimin yanında yer aldıklarını bundan böyle herhalde kolayca tahmin edebilirsiniz...

Benim dikkatli olunmasını istediğim tipler, kimin yanında yer aldığı kolay anlaşılamayacak olanlar; daha doğrusu onların sebep oldukları olaylar konusunda uyanık olmak gerekiyor.

Üzerinde düşünmenizi istediğim örnek, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un bir dış gezi sırasında etrafı bütünüyle kendisine sadık bir grupla çevriliyken yaptığı konuşmanın internete sızdırılan kasedi... Bu tür sesler ortalığa döküldüğünde hep belli bir kesimden fâil olarak kuşku duyulur; hükümete ve iktidar partisine yakın olduğuna inanılan bir kesimden...

Oysa o konuşmanın deşifre olmasından, Başbakan Tayyip Erdoğan ve partisi yönetiminin, Org. Başbuğ kadar –hatta ondan da fazla- rahatsız olması gerekir... Birileri, askerlere, "Görüyorsunuz, en mahrem toplantılarınız bile izleniyor; yurtdışında bulunmanız, tanıdığınız yüzlerle çevrili olmanız bile fark etmiyor; elin oğlunun uzun kulakları sizi yine de dinliyor" mesajını vermiş oluyor konuşmayı internete koyarak...

Amaç belli: Askeri yeniden siyasete ve ikinci takvimden yana tavır alanların yanına çekebilmek...

Her olayın çözümü internete düşürülen kaset kadar açık anlaşılmayabilir. Sözgelimi, Erzurum-Erzincan savcılar kapışmasını, HSYK'nın devreye girmesini ve 28 Şubat'ı andıran toplu ziyaretleri 'hangi takvimden yana eylemler' olarak değerlendireceğimiz konusu bir hayli zor.

Kestirme bir ölçüm vardır benim böyle ortamları değerlendirmek için: Önceleri ayağa kalkıp alkışlamayı düşündüğünüz nice çıkış, olay, eylemin, son kareye geldiğinizde, ipinizi çeken suç malzemesine dönüştüğünü görebilirsiniz; bu sebeple, kendi girişiminizle başlamayan her olaydan kuşku duymalısınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.