Teslime Gülsen NURDOĞAN

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Biz bu Çalıkuşu romanında ne bulduk?..

  

Yazılarımı hazırlarken elimden geldiğince araştırma yapıyorum. Konu ile ilgili daha önce yazılanları gözden geçiriyorum. Farklı görüşleri inceliyorum...

Bu yazımda R. Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanıyla ilgili değerlendirmelerimi konu edineceğim. MEB'in ortaöğretim öğrencilerine tavsiye ettiği 100 Temel Eserden biri olan Çalıkuşu romanı aynı zamanda Türk klasikleri arasında en başta gelen eserlerdendir biliyorsunuz.

Çocukluğumuzun romanıdır... Okuduğumuz bir çok kitabı unutmuşuzdur. Fakat bazıları bizimle birlikte yaşar. Bizimle büyür, gelişir ve bizimle birlikte değişir.. Aslında büyüyen, gelişen ve değişen bizizdir amma zamanla hayata bakış açımız değiştiği için okuduklarımızdan anladıklarımız da değişebilir.

Çalıkuşu da zaman içinde eskimeyen bir kitaptır. Bir zamanlar tv dizisi omuştu. Aydan Şener başrol (Feride)de oynamıştı. O zaman gazeteler özellikle Azerbaycan taraflarında dizinin çok sevildiğini yazmıştı.

Çocukluğumun dimağımda tad bırakan kitaplarındandır. Ortaokuldan sonra pek roman kitabı okuduğumu hatırlamıyorum fakat ondan önce zamanımın büyük çoğunluğunu roman ve hikaye kitaplarına ayırırdım. Onlarda Türk dilinin letafetini tattım hep. Cümlelerin ahengine vuruldum. Cümleciklerin anlamını bilemediğim kelimelerini sözlükten arayıp bulurdum ve böylece tanış olurdum o kelimelerle..

Ah romanlarımız ve hikayelerimiz! Bizi birbirinden esrarengiz dünyalarla tanıştıran romanlarımız.. Hepsi tek tek yaşadığımız ömürler gibiydi. Okuduğumuz her kitap yaşanmış bir ömrün tecrübesini aktarır bize. Her bitirdiğimiz kitapla bir ömür daha bitirmiş oluruz.

Romanlar şehirler gibidir ya da ayrı ayrı insanlar gibi. Her roman ruhumuzda bir iz bırakır. Tıpkı tanıdığımız her insanın bizde ayrı ayrı iz bıraktığı gibi.

Çalıkuşu çok keyif alarak okuduğum bir romandı. Tekrar tekrar okumaktan kendimi alamadığım bir roman. Feride'nin günlüğüne yazdığı cümleler şiir güzelliğindeydi. Belki de kitabın bana en büyük etkilerinden birisi yazmayı sevdirmiş olmasıdır.

Edebiyat edeptir nazarımda. Edebinizi takınmayacaksanız uzak durun kelimelerle uğraşmaktan. Yazmayın, edebiyat yapmayın ( !) Ne güzel bir ad koymuşlar yazı san'atına. Edeb-iyad!..iyad kuvvetlendirme demekmiş. Edebi artırmak, çoğaltmak gibi bir anlam çıkıyor. Biz edep sanatı diyelim edebiyata.İşte ben Çalıkuşu romanında bu edep sanatını görmüştüm.

Feride modern bir çevrede, Fransız mekteplerinde okumuştur. Reşat Nuri, Feride ve ailesine belli bir inanç vermemiştir. Bu, romanda eksik olan taraftır.

Saf ve açık sözlü, temiz kalpli bir kız çocuğudur Feride. Görüntüyü olduğu gibi çeken bir fotoğraf makinesi gibidir. Hocasının ''Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın'' demesi üzerine, ''Ben galiba balıklar gibi bir göl içinde doğdum'' diye yazar. Dadısıyla gölet içinde yüzmesini bu cümlelerle ifade eder.

Çalıkuşu'nu ilk kez bir yatılı okulda okuyan ben, Feride de çocukluğumdan bir şeyler bulmuştum. Onun ağaçlara tırmanışı, dalların en ince uçlarına kadar gitmesi benim zaten bizzat yaptığım bir şeydi. Köyümüzde her çeşit ağaç bulunur. Biz de çocukken tırmanırdık dutlara, incir ağaçlarına.. Kavak ağaçlarının tepesine kadar çıkar kuşların yuvasının içine bakardık. Gerçekten ağaçların en ince dallarına kadar tırmanmak eğlenceli bir şeydir. İnce dallar yaylım yaylım yaylanır, ha kırıldı ha kırılacak gibi olur. Onun verdiği heyecan bizim hoşumuza giderdi. Fakat bazı ağaçların dalları ince de olsa kırılmaz. Bu, ağacın cinsiyle âlâkalı bir şeydir...

Feride bize günlük tutmayı öğretti, hatıra yazmayı öğretti. Çalıkuşu'nu okumasaydım günlük tutmanın güzelliğini öğrenemeyecektim sanırım. Günlük tutmanın faydalı bir şey olduğunu Türkçe öğretmenlerim Feride kadar anlatamadı bana. Feride kendi derdimi kendime anlatmamı öğretti. Kalem ve kağıtla dostluk kurmayı öğretti.

Yatılı okulun hasret ve kimsesizliğini her an yüzüme haykıran donuk betonlar, bana Feridecilik oynamayı akıl ettirdi. Feride gibi günlük yazmak, birbirinden güzel kelimelerle hoş cümleler kurmak, oyunum oldu böylece. Evet yazmak, böylece oyun oynamak gibi oldu. Kurduğum cümleyi şöyle bir geriden seyrederdim. Hangi kelime kabalık ediyorsa onu ordan çekip alırdım. Kabalık eden kelimenin daha güzel bir eşanlamını bulurdum ya da cümle içindeki yerini değiştirirdim.

Feride görgüsüz, fakat zeki ve yaramaz bir kız çocuğuydu.

Fatmam fas,

altın tas,

Fatmam küçük sır tutmaz misali, aklındakini şappadana söyleyen zeki bir kız çocuğu...Fakat bu onu sevimli yapıyordu. Ve kitabı okuyanlar kimbilir çevrelerindeki afacan çocukların aslında ne şeker şey olduklarını Çalıkuşu'ndan öğreniyorlardı. Reşat Nuri, kitabın ilerleyen sayfalarında bu görgüsüz kız çocuğu olarak kurguladığı Feride'yi edepli ve güzel bir hanımefendi kimliğine bürüyecekti..

İşte Çalıkuşu, Fındık Kurdu, Gülbeşeker... bulunduğu her muhitte sevildi. Onun gittiği her yerde sevilmesi insana duyduğu saygısındandı. O Zeyniler'de çocuklara bağıra bağıra Elif Ba öğreten bilgisi kıt yaşlı hanıma, hiç kızamadı bu yüzden. Bağnaz dindarlara kızmadı. Cahil bir insana verilecek en iyi cevap edeptir. Feride de tüm güçlükleri edep sayesinde yendi.

Reşat Nuri Güntekin romanının kahramanı Feride'ye modern bir kimlik biçmişti. Sör mektebinde, batılı eğitimcilerin terbiyesinde okudu Feride.

''Biraz sonra Sör Süperiyör'ün odasında idim.

Yüzü mahzundu, dudakları titriyordu. Beni elimden tutup göğsüne çekecek gibi bir hareket yaptı. Sonra yine bıraktı:

-Feride, çocuğum... Sana bir haber vereceğim... Üzücü bir haber... Baban bir parça hastaymış... Bir parça diyorum ama galiba ziyadece...

Birdenbire bana da onlar gibi bir canlılık geldi:

-Anladım Ma Sör, dedim, üzülmeyiniz... Ne yapalım? Hepimiz öleceğiz...

Bu defa da Sör Süperiyör, başımı göğsüne dayadı ve uzun müddet bırakmadı.''

Yazar bununla o dönem Fransız mekteplerinin kaliteli ve insancıl bir eğitim verdiklerini mi anlatmak istemiş, ve ya Feride'nin insani kazanımlarının eğitim sayesinde olduğunu mu vurgulamıştır?..

Reşat Nuri Güntekin eserini önce ''İstanbul Kızı'' adıyla dört perdelik bir piyes olarak yazmıştır. Sonradan Çalıkuşu adıyla romana çevirmiştir. R. N. Güntekin bu eserini yazma sebebini şöyle açıklamıştır:

''O zaman genç kızlarda neşe ve serbestlik iyi alamet sayılmazdı.Ecnebi mekteplerinde ya da ileri aile muhitlerinde yetişmiş tek tük kızlar iyi gözle görülmez, fena aile kadını, fena vatandaş, fena insan olmaya namzet sayılırdı. Hatta klasik aileler böylelerini oğullarına almaktan korkarlardı.

Ben İstanbul Kızı'nda, büyük bir çocuk demek olan bir genç kızda biraz tahsil, biraz neşe, hafiflik ve serbestliğin pek korkulacak bir şey olmadığını, böylelerinin zamanı gelince , yahut hayatın müşkül saatlerinde kendilerini en ağırbaşlılardan daha iyi çekip çevireceklerini göstermek istiyordum... Eserin bahsettiğim tarzda insanlara karşı bir sempati uyandırması da her halde bir kâr olacaktı. ''

R. Nuri Güntekin'in bu düşüncelerle yazdığı Çalıkuşu romanı özellikle Türk kadın okuyucuyu nasıl etkilemiştir, ve nasıl etkilemeye devam ediyor? Biz, Çalıkuşu romanı hayırlara vesile olsun diyelim ve Çalıkuşu ve sair romanların ve ya okuduğumuz her kitabın bize getirisi ne oldu, götürüsü ne oldu bir analiz edelim. Kişilikleri yeni oluşan genç ve çocuklarımızın ne okuduğunu, ne izlediğini gözden geçirelim böylece...

Herkese hayırlı okumalar diliyorum. Kazancınız bol olsun!..

 

 e mail: kafu-nun@hotmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.