Çılgınlık bu, ama sebebi anlaşılmayan bir çılgınlık...

Alt tarafı anayasanın bazı maddeleri değişecek, o da sandıktan 'Evet' oyları önde çıkarsa. Yapılan, basit bir iş yani. Başka ülkelerde halkoylamaları sessiz sedasız gerçekleştiği gibi bizde de cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili halkoylaması gürültüsüz başlamış ve bitmişti. Ancak bu defa durum farklı; işin içine dayak bile girdi...

"Anayasa değişikliği iyi olacak, değişsin" kanaatinde farklı eğilimden tanıdıklarım var, çevrelerinden tepki görmemek için seslerini kıstılar. Toplumun saygı gösterdiği, sevdiği bazı sanatçılar, edebiyatçılar, sporcular "Evet" veya "Yeterli değil, ama yine de evet" demeye kalktılar, ağzı bozuk bir koro, dediklerine pişman etmek üzere derhal ayaklandı.

Hani "Korku imparatorluğu kurulacak" diyorlar ya, kendi mahallelerinde geçerli olan bir anlayıştan hareketle bu tespiti yaptıkları anlaşılıyor. Bazı mahalleler gerçekten birer 'korku mekânı' olup çıkmış. Önceki akşam TV'de farklı düşünen birinin burnuna inen haşmetli yumruğu bütün Türkiye ile birlikte ben de seyrettim.

Romancı Adalet Ağaoğlu'na yumurta atmışlar. Nobel ödüllü edebiyatçımız Orhan Pamuk'u 'Hayır' demediği için tefe koydular. Televizyon tartışmalarında 'Hayır' savunucularının üslubu ağza biber sürmeyi gerektirecek kadar çizgi sınırlarını zorluyor.

CHP'nin çiçeği burnunda lideri bu gidişten rahatsız olmuyor. Ne rahatsızlığı, karşılarına çıktığı kalabalıklar önünde konuşurken, isimlerini de anarak, halkoylamasında 'Evet' oyu kullanacağını açıklamış önemli kişilere esip gürlüyor.

Yalnız bizdeki 'Evet' yanlıları değil hakaret ve saldırıyı demokratik mücadele yöntemi sananlardan tepki çekenler; "Umarız, Türk halkı değişimden yana karar verir" diyen yabancı gözlemciler de hakaretlerden nasiplerini alıyorlar. Ülkemize hiç ayak basmamış bir bayan Avrupalı parlamentere Ak Parti tarafından yemlendiği iftirası bile atıldı birileri tarafından...

İşi müzük alanına da taşıdılar. Ülkemize gelen haklı davaların savunucusu U-2 müzik grubunun onbinlerce kişi tarafından izlenen İstanbul konserinde, bir Ak Partili politikacı sahneden övülünce, kalabalık arasından güçlü bir kınama sesi çıktığı konserde bulunan bir yakınım tarafından şaşkınlıkla aktarıldı.

Dünyanın parasını ödeyerek dinlemeye gittikleri adamlara saygısızlık edecek kadar kendini bilmeyen bir güruh söz konusu. Tepedekiler Orhan Pamuk'a tehdit, ortadakiler Adalet Ağaoğlu'na yumurta savurursa, aşağıdakiler de U-2 grubuna sözle sataşır... İşin raconu budur.

Peki de neden? 13 Eylül sabahından neden korkuluyor? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı biraz artırılıyor diye Türkiye'de rejim mi değişiyor? Belli görevleri hep kendi aralarında paylaşmaya alışmış üyelere sahip bazı kurumlar, aynı görevlere Anadolu'dan birilerinin de ortak çıkacak olmasıından neden bu denli rahatsızlar?

Üstelik, bir yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi, kendisinin yapısıyla birlikte HSYK'nın üye sayısı ve görev kapsamının değişmesine onay verdiği halde? Partileri kapatmada, görevi olmadığı halde anayasa değişikliklerini görüşüp iptal etmede hiç tereddüt etmemiş, halktan yüzde 47 oy almış bir partiyi az kalsın kepenk indirmeye zorlayacak Anayasa Mahkemesi'nin itiraz etmediği metne bu denli direnmenin bir sebebi olsa gerek, ama ne?

Geçen akşam Ak Parti İstanbul Örgütü tarafından verilen kalabalık iftarda, Başbakan Tayyip Erdoğan, bu soruya kendi açısından cevap verdi. Ona göre, Anadolu'dan yargıçların devreye sokulması dahil anayasada gerçekleştirilen değişikliklere karşı çıkılmasının sebebi, sınıfsal bir çekememezlik... Kapıcıların, köylülerin, çiftçilerin, işçilerin çocuklarının kaymakam, yargıç, doktor olması hazmedilemiyor...

"Kaymakam da oluyorlar, vali de, olmaya da devam edecekler..." dedi Tayyip Bey.

İyi de, halen yüksek yargı üyesi olanların kökeni sanki çok mu farklı? Onlar da bir zamanlar Anadolu'da görev yapıyorlardı. Biraz araştırılsa ailelerinin değişik il veya kasabalarında hayatlarını geçirdikleri de ortaya çıkacaktır.

Tunceli'nin Nazimiye ilçesinde doğmuş, Kamer Bey ile Yemuş Hanım'ın oğlu olan, teyzesinin kızıyla evli Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınıfsal bir üstünlüğü mü var?

12 Eylül halkoylamasıyla Türkiye değişmeyecek; olsa olsa demokrasisi güçlenecek, hukuk devleti olma yolunda bir adım daha atılmış olacak... İşi bu denli trajik boyutlara çıkaranların hiçbir makul gerekçeleri bulunmuyor. Kendilerini başkalarından üstün görmelerinin de... Tepkilerini değerli insanlara hakarete kadar vardırmalarının da... Yabancıları protesto etmelerinin de...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.