Davalarda Kelebek Etkisi Başladı

Dün bir giyim mağazasının önünden geçerken camlara yapıştırılmış “Kelebek Etkisi Başladı” ifadesi dikkatimi çekti. Anlaşılıyor ki, mağaza yetkilileri krizi fırsata dönüştürmek istemişler.

“Dünyada büyük bir kriz yaşanmakta olsa da, ülkemiz de nasibine düştüğü kadar etkilense de üzülmeyin. Kriz bizde fiyat indirimine sebep oldu” demek istiyorlardı.

“Kabil’de bir kelebek kanat çırpsa New York’ta fırtına kopar” cümlesiyle özetlenen “kelebek etkisi teorisi”nin bir giyim mağazasının satışını artırmak için kullanacağını teoriyi ortaya atanlar belki de hiç düşünmemişlerdir.

Birkaç yıl önce büyük bir marketler zincirinde müşterilerin kredi kartı bilgilerinin dolandırıcılar tarafından kopyalanıp kötüye kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Firma yetkilileri, “Müşterilerimizin mağduriyetlerini gideriyoruz” açıklaması ile konuyu kapatmaya çalıştılar.

Bu haberlerden günler sonra internet üzerinden elektronik ticaret yapan bir kuruluşun yetkilisi satışlarının düştüğünü ilan ediyordu. Zira elektronik ticarette ödemeler büyük ölçüde kredi kartı ile yapılıyor. Bu yöntemle alış veriş konusunda güvensizliğe neden olan her haber, ilgili bütün sektörü olumsuz etkiliyordu.

Ergenekonun 12. Dalgası epeyce görkemli geçiyor. Bir gazete çıkan silahların görüntülerini manşete çekerek: “Bunlarla darbe yapılamaz!” diyordu.

Poyrazköy’de kazılar devam ettirildikçe yeni cephanelikler ortaya çıkıyor. Sıkan her silah Ergenekon Davası’nı hafife alanlara doğrultulmuşçasına rahatsızlık doğuruyor.

Oysa kimsenin yargı süreçlerinin doğru işletilmesini istemekten öte bir talebi olmamalı, adaletin tecelli edeceğine olan güven muhafaza edilmeli.

Deniz Feneri Davası’nı birileri Ergenekon’un karşısına yerleştirme gayretinde. Ergenekon’da ne zaman yeni bir silah çıksa, “Deniz Feneri Davası ne durumda?” sorusu ortaya atılıyor. Hatta bununla da kalmayıp gazeteciler Adalet Bakanı’nı M. Ali Şahin’i her yakaladığında “Deniz Feneri”ni soruyorlar.

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz Cumhuriyet’ten Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını cevaplamış. (26.04.2009)

Cuntz, Tavşanoğlu’nun Deniz Feneri e.V.  konusunda yönelttiği sorulara makul cevaplar vermiş. Tavşanoğlu dosyanın Almanya’dan geç geldiğini, tercümesinin uzun sürdüğünü iddia ederek Büyükelçi’den manşetlik sözler almaya çalışmış, aradığı malzemeyi tecrübeli diplomattan koparamamış.

Doğan Grubu’nun “deniz feneri davasını takiple özel görevli” olduğu dikkatten kaçmayan yayın organı, bugünkü Deniz Feneri haberini verirken kendisini fazla önemsemiş. “Biz yazdık dosya geldi” diyor.

İyi ki varsınız.  Siz olmasanız Adalet Bakanlığının talebine rağmen Almanlar dosya bile göndermeyebilirlerdi!

İyi ki siz ve Alman ortağınız var. Sayenizde halkımız Deniz Feneri konusunu hep hatırda tutuyor. Hatta sevineceğinizi bildiğimizden haber verelim: Her Ergenekon haberinin karşısına bir Deniz Feneri haberi koyduğunuz için, sayenizde yardım alanında çalışan ilgili bütün kuruluşlar “kelebek etkisi”ne kapılmışlar, bağışlarında azalma olmuş.

Sevinin.

Aylık erzak yardımı yapılamayan dullar için sevinin. Tedavisine yardımcı olunamayan garibanlar için sevinin. Kirasını ödeyemediği için sokağa terk edilen çaresiz ailelere yaşattıklarınız için sevinin.

Deniz Feneri’ni her gün arayıp ağlayan, âh eden yoksullar için sevinin.

Bugün yaptığınız yayınların tahribi sonucu onların hepsi çok üzülüyor. Onların da sevineceği günler elbet gelecektir. O gün sizin durumunuz ne olacak çok merak ediyorum.

Şu günlerde ayak sürçmeleriniz, düşmeleriniz, hatta yere kapaklanmalarınız olursa durup düşünün. Beklenmedik işler gelirse başınıza, ya da işleriniz ters gitmeye başlarsa, hayatınız allak bullak olursa, ağzınızın tadının bozulduğunu hissederseniz, sebepleri konusunda fazla kafa yormayın, düşünmeyin.

Aldığınız âhları hatırlayın yeter.

Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği hakkında bir tek dava, iddia, suçlama, yargı kararı olmadığı halde yayınlarınızla halkın vicdanında mahkûm etmeye çalıştığınız derneğin her ay yardım ulaştırdığı onbinlerce vatandaşımızın şu günlerde sizleri sıklıkla yâd etiğini bilin.

Kötü anılmaktan, âh almaktan, haksız yere hakkında karalama haberi yaptığınız bir kuruluşu mazlum duruma düşürmekten korkmuyor musunuz? Suçu olmayan bir kişi ya da kuruma iftira atmanın size manen zarar vereceğine inancınız yok mu?

Bu haberleri yaparken arada bir kendinize, “Acaba sapla samanı karıştırıyor muyuz, kurunun yanında yaşta mı yanıyor, biz de bir yerlerde yanlış yapıyor olmayalım?”  sorularını sorduğunuz oluyor mu?

Soruların tamamına cevabınız “hayır” ise, yukarıdaki satırlar sizler için değildir, sakın üzerinize almayın.

Mağdurların beddualarının "kelebek etkisi"ni hep birlikte seyre hazır olalım.

gumuslale@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum