“Kafası karışık olanlar” için...

Balyoz adlı darbe planının deşifre edilmesi, 28 Şubat süreci ile “Darbe Günlükleri” dönemini birbirine bağladı. Bu derin ilişkinin yolu gayet tabii Ergenekon'a çıkıyor.

“Balyozcu Paşa” Çetin Doğan, 28 Şubat sürecine damgasını vuran Batı Çalışma Grubu'nun başındaki isimdi.

Doğan, EMASYA Protokolü'nde imzası bulunan bir paşa, aynı zamanda…

EMASYA birlikleri, “darbenin altyapısı” bağlamında inşa edilmişti. Asıl işlevi buydu.

Bugüne kadar kıyasıya tartışıldığı halde, 28 Şubat'ın “en karanlık darbe” olduğu gerçeği henüz bilinmiyor.

EMASYA-Ergenekon ilişkisi de…

BÇG fişlemelerinin perde arkası da…

O dönemin akla ziyan kirli çamaşırları da şu ana kadar gün ışığına çıkarılmış değil…

Ama bir gün muhakkak gün ışığına çıkar, diye düşünüyorum.

Şu kadarını söyleyeyim…

Şayet bütün bu bağlantıların resmi çekilmemiş olsaydı, günümüzde Ergenekon süreci yaşanıyor olmazdı!

*

Çetin Doğan'ın…

1997 postmodern darbe sezonunun öne çıkan ismi Çevik Bir ile 2003-2004 döneminde muhtıra hazırlıklarının lokomotifi olan Şener Eruygur çizgisini birbirine bağlayan bir komutan olduğu aşikardır.

Bakınız, bu iki dönem arasında 28 Şubatçıların veya Statüko'nun aleyhine çok ciddi gelişmeler, kırılmalar yaşandığını görmemiz lazım!

*

1997 Kasım'ında KKTC'deki tatbikat esnasında suikasttan kıl payı kurtulan komutan kimdi?

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu idi.

Kurşun, Kıvrıkoğlu'nu sıyırıp arkasında oturan albayın kalbine isabet etmişti.

Peki, Kıvrıkoğlu Genelkurmay Başkanı olamasaydı…

Kime Genelkurmay Başkanlığı yolu açılacaktı?

28 Şubat'çı Çevik Bir'e!

Sürekli “28 Şubat bin yıl sürecek” demeciyle hatırlanan Hüseyin Kıvrıkoğlu böylesine bir “kamuflaj”la konuşarak…

Hem sürekli “ters köşe siyaseti” uyguladı; hem de 28 Şubat darbecilerine karşı o çok zor dönemde en kritik mücadeleyi verdi:

28 Şubat süreci “ancak beş yıl” sürebildi!

Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanlığı süresinin bir yıl uzatılması teklifini reddetmişti…

Şayet, kabul etseydi…

Hilmi Özkök'e Genelkurmay Başkanlığı yolu kapanacaktı!

Sadece görünürde olup bitene, verilen ters köşe demeçlere bakarsanız arka planı ıskalamış olursunuz!

Tam da 28 Şubat sürecinin alacakaranlık günlerinde kendisine yönelik suikast girişimi, Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun aslında hangi kanatta yer aldığını göstermeye yetiyor.

*

Çetin Doğan'ı engelleyen ancak vaktiyle ona ve beraberindeki darbe heveslilerine “görünürde hiçbir işlem yapmayan” bir Hilmi Özkök var…

Ama dikkat buyurunuz, Çetin Doğan, 1.Ordu Komutanlığı'ndan emekli oluyor. Daha ileriye gidemiyor.

Mustafa Balbay Günlükleri'nde dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un ağzından “Birinci Ordu'da darbe hazırlıkları var” cümlesi aktarılıyor. Tarih, 30 Mayıs 2003…

Yani, “Genç Subaylar Tedirgin” günleri!

Hilmi Özkök, önce 2003'ün ilk yarısında Çetin Doğan'ı; sonra da 2003'ün sonunda ve 2004'te Şener Eruygur'u durduruyor.

Hiç kimse bunu tek başına başardığını iddia etmesin!

O dönemde, TSK'da ve devlet kurumlarında darbeci zihniyete- statükoya karşı hakim bir irade oluşmaya başlamamış olsaydı, Özkök'ün darbe girişimlerini engellemesi de mümkün olmazdı.

Özkök, sessizce ve ince bir strateji ile almıştı bu sonucu…

Hilmi Özkök, hâlâ daha o dönemin darbeci generalleri hakkında konuşmuyor. Neden acaba?

*

Şimdi, bir an için “derin filmimizi” geriye sarabildiğimizi varsayalım:

Darbe Günlükleri'nin varlığından ya da Balyoz planından…

Diyelim ki, “o günlerde” haberdar olsaydık…

Ardından da…

Bazı muhafazakar veya liberal yazarlar ile CHP lideri Baykal “Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün istifasını ya da görevden alınmasını” isteselerdi!

O vakit, bu durumdan kimler ziyadesiyle memnun olurlardı?

Cevabımız kolay:

Başta Çetin Doğan ve Şener Eruygur olmak üzere darbe hazırlığı yapan paşalar!

*

Dönüp, son döneme gelelim.

Şayet, “AKP'yi Bitirme Planı” tartışmaları esnasında ve devamında Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un istifasını veya görevden alınmasını isteyenlerin arzusu yerine gelseydi…

Çetin Doğan'ın Selimiye'deki darbe toplantısında konuşma yapmış olan; Albay Çiçek Olayı'nı müteakip ortaya çıkan “İhbar Mektubu”nda önde gelen cuntacı general olarak anılan “1. Ordu Komutanlığı'ndan emekli” Ergin Saygun'a KKK yolu açılacaktı!

(Bu denklem şimdilerde Hasan Iğsız için de geçerlidir!)

*

Bütün bunlardan sonra, bugünlerde “aslında ne olduğunu” ıskalamamalıyız…

Kimi meslektaşlarımız, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un son konuşmasından dolayı kafalarının karıştığını söyleme ihtiyacı duyuyorlar!

Ama hâlâ daha perde arkasına seyahat etmeyi denemiyorlar. Yalnızca görünürde olup bitenle, sadece verilen demeçler üzerinden yorum yapmayı sürdürüyorlar.

Ya gerçek?

*

Başbuğ'un konuşmasındaki göndermelerin asıl adreslerini itina ile atlayıp “Sabrın sonu darbe mi?” diye soranlar; ne arka planı merak ediyorlar, ne de büyük resimden haberdarlar…

Aynı konuşmada “Darbeler dönemi kapanmıştır” vurgusunu yapan -ki bu yeni de değil- sanki bir başkası!

Başbuğ'un son konuşmasındaki asıl adresin “darbe heveslileri” olduğunu görebilmek, “gerçeği öğrenmek isteyenler” için hiç de zor değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar