Kaybeden kim?

Müzmin muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki, "Biz kaybetmedik", yavru muhalefet Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki, "Biz kaybetmedik".... İyi de bu seçimin kaybedeni kim oldu? Neden referandum sürecinde bu kadar keskin muhalefet yapıldı? Neden, Anayasa değişikliklerinin içeriğiyle ilgili olarak kamuoyunu aydınlatma yerine, iktidar partisine olmadık salvolar gerçekleştirildi? Neden, referandum süreci bir genel seçim sürecine dönüştürüldü? Kirli bir muhalefet anlayışı toplumun bünyesine zerkedilmeye çalışıldı?

Bizce, bu seçimin kaybedeni "Hakim paradigmanın borazanı olan medya" olmuştur. Türkiye'de bürokratik oligarşinin hınk deyicisi, "Ben ne dersem o olur, biz bu ülkenin sahibiyiz, biz en üstünüz" zihniyetinin temsilcisi olanların borazanı olan bir medya anlayışı mevcuttur.

Bu medya anlayışı, maalesef bu referandum sürecinde de hortlatıldı. Kendilerini bu ülkenin efendisi olarak görenlerin emrindeki medyamız, referandum sürecinde CHP ve MHP ile birlikte keskin bir muhalefet anlayışını sergiledi. Kerli ferli yazarlarımız, yazılarıyla topluma yön veren kalemşörlerimiz referandumda, açık açık "Hayır" diyeceklerini deklare ettiler. Toplumu dönüştürebilmek, kendi arzularındaki bir dünya anlayışına doğru çevirebilmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar.

Bu süreçte, tematik televizyon kanalları hariç, reyting canavarı televizyon kanallarında ve iri tirajlı medyamızda, Anayasa değişikliklerinin içeriğiyle ilgili olarak kamuoyunu enforme etmeye yönelik hiçbir şey yeralmadı. Hayır'cı kalemşörler, yapılacak olan değişikliklerin toplumu karanlık bir yöne doğru dönüştüreceğine dair tezleri ortaya attılar. Fakat, ortaya attıkları bu tezleri, değişikliklerin içeriğiyle ilgili olarak değil, kendi anlayışları etrafında biçimleyerek sunmaya çalıştılar.

Oysa herkes biliyordu ki, Türkiye'de Cumhuriyet'in kurulduğu tarihten beri varolan anlayış, "Bu halkı biz yönetiriz, biz seçkiniz, bizim dediğimiz neyse o olur" anlayışıydı. Türk halkının demokratik taleplerini, insan hak ve hürriyetleri bağlamındaki isteklerini yönlendiren, biçimleyen, dönüştüren zihniyet; bir avuç militarist ve oligarşik iradeden ibaretti.

Ne zaman insan hak ve hürriyetleriyle ilgili olarak bir genişletme çalışması söz konusu olsa, bu irade ortaya çıkıyor, hakim paradigmanın argümanlarını topluma dayatabilmek için manşetler üzerine manşetler atıyordu.

İşte, "411 el kaosa kalktı" manşeti bu zihniyetin ortaya koyduğu, bir insan hak ve hürriyeti faciasıydı. "Türkiye'nin en güvenilir anchourmani"  diye yutturulmaya çalışılan hakim paradigmanın borazanı medya mensubunun "Tesettür faciası" manşetinin temelinde bu zihniyetin kırıntıları mevcuttu. Bu anlayış yavaş yavaş kırılıyor.... Türkiye yepyeni bir döneme geçiş yapıyor. Anayasa değişiklikleriyle ilgili referandumdan çıkan sonuç, toplumun geniş kesimlerinin "Yepyeni bir Anayasa" yapılması talebinin tezahürüdür.

Artık insan hak ve hürriyetleri ihlali olmasın.... Artık, anlamsız, garabet başörtüsü yasağı olmasın.... Artık, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü anlayışı yerleşsin.... Kendilerini bu ülkenin efendileri gibi görenlerin, topluma dayatmaya çalıştıkları argümanların sonu gelsin. Bu referandumdan sonuç çıkarması gerekenlerin başında, "Hakim paradigmanın borazanı olan medya" geliyor. Artık, yaptıkları boş ve fos muhalefetin bir sonu olmadığını görsünler. Logolarına yazdıkları sloganlarına bari sahip çıksınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar