HALKLARIN SESSİZ DEVRİMİ “REFERANDUMLAR”

 

Referandumu genel anlamıyla anayasa değişikliği, yasaların kabulu veya çok önemli meselelerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylama olarak tarif ederiz. Referandumda halkın iradesi idareye doğrudan doğruya yansımaktadır. Referanduma giden seçmenlerin görevi, sadece temsilciler seçmek değildir. Anayasa yapma ve yasama yetkisine oylarıyla da katılabilmekteler.

Yakın zamanda ülke olarak bizler de bir referandum süreci yaşadık. Sandık başına götüren nedenleri hatırladığımızda parlemento tarafından alınan bu kararın nedenli doğru bir karar olduğunu anlayabiliyoruz.

Türkiye'nin, son sekiz yılda hem içerde, hem de dışarda izlediği istikrarlı, cidddi ve güven verici politikalarla kısa zamanda konuşulur olması, dünya ile entegrasyonda kısa zamanda katettiği yol, geniş kapsamlı bir değişimin sinyallerini verir olmuştu.Her alanda gözle görülür gelişmeler, Türkiye'nin artık kabuğuna sığmadığı gerçeğini ortaya koymuş, değişimi zorlar hale gelmişti. Hak, hukuk ve özgürlük adına yaşanan olumsuzluklar ise, sosyal hayatta gerilimleri arttıran en önemli neden olarak öne çıkmıştı.

Bu soruna paralel olarak “daha çok demokratik hak ve ileri düzeyde sivil bir yönetim isteği” çerçevesinde düzenlenen yeni kanun teklifleri parlementoya sunuldu. Muhalefetin karşı çıkmasına rağmen AYM'nin destekleyici kararıyla birlikte uzun yıllar sonra 12 Eylül 2010'da halkın tekrar sandık başına gitmesinin yolu açılmış oldu. Fakat bu defa referandumun bir farkı vardı, o da milli irade veya sivil bir cumhuriyete ilk adım manası taşıyordu.

12 Eylül'de son kararı millet verdi.Yıllardır mahrum bırakıldığı değerlere adım adım daha yaklaştıran reformları içeren referandumda tercihini 'evet'ten yana kullanarak tarihi bir karara imza attı.Ülkemizi daha demokratik bir döneme sokacak bu kararla ayrıca demokrasi temelli yeni sivil bir anayasa isteğini tüm dünyaya duyurma fırsatı buldu.Türk halkı demokrasiye oy verdi.Türkiye artık yeni bir döneme girdi ve şimdi ise bu tercihleri hayata geçirme zamanı.

Seçim sosyolojisi adına rakamlar vermek gerekirse, sivil bir anayasanın ilk adımı diyebileceğimiz bu referanduma halkın % 58'i evet, % 42'si ise hayır derken, katılım oranı % 77'ye ulaştı. Bu oranlar, bazı bölgelerde yaşanılan boykot kararına rağmen son derece yüksek ve sevindiricidir. Ayrıca boykotun da genel anlamda sınırlı kaldığı ve başarısız olduğunu hep beraber görmüş olduk. Zaman zaman küçük çaplı olaylar meydana gelse de, genelde oy kullanma süresince ortam sakin ve güvenliydi.

Türk halkının demokrasi bilinci ve özlemi değişimi zorluyordu ve bunu gerektiği şekilde ortaya koydu.

Sonuç olarak;

Halkımız demokrasiye olan inancına EVET dedi.

Halkımız, karekterinin gereği olan hürriyete, özgürlüğe EVET dedi.

Halkımız, milli iradeye EVET dedi.

Halkımız, hukukun üstünlüğüne EVET dedi.

Halkımız, herşeyden aziz bildiği ülkesi Türkiye'nin de dünyada söz sahibi olması için EVET dedi.

Halkımız, ekonomisi güçlü bir Türkiye için EVET dedi.

Halkımız, ekonomisi güçlü bir ülke olarak dünyanın yüzlerce ülkesine uzattığı elle adeta dertlerine melhem olduğu hizmetlerin daha da artması için EVET dedi.

Gerçekte EVET diyen de, HAYIR diyen de kazandı...

       Aylarca kıran kırana geçen, bazen de referandum havasından uzak, bir genel seçim havasına bürünen kampanyalar sonrası yaklaşık 50 milyon seçmenin sandık başlarında göstermiş oldukları istek ve ciddiyet, geçmişe nazaran daha bilinçli olduklarının göstergesiydi. Bu tablo,Türk kamuoyunun bir kesimine ve siyasilere bundan sonraki dönemlerde daha dikkatli açıklamalarda bulunmaları gerektiğinin mesajını verdi.

       Referandum süresince bazı vatandaşların oy kullanmak için yapmış olduğu fedakarlıklar, herkesin dikkatini çeken, duygulanmasına sebep olan en önemli karelerdi aslında.Sandık başlarında veya tv ekranlarında veyahut gazete sayfalarında hasta ve özürlü olmalarına rağmen bazıları oğullarının kucağında, bazılarının ise tekerlekli sandalyelerle gelip sandıkta görevlerini yerini getirdiklerini gördük. Herşeye rağmen yapılan bu davranışın ne kadar değerli olduğunu bizlere gösteren bu kareler gözlerimizi yaşarttı.

Bu konuda diğer bir örnek ise, başta ABD olmak üzere Avrupa'da, Türk Cumhuriyetleri'nde, Uzak Doğu Asya ülkelerinde ve Afrika'da yaşayan binlerce gurbetçi vatandaşlarımızın “sadece oy kullanmak için” ülkemize akın akın giriş yapmalarıydı. 30,50,90 kişilik gruplar halinde gelen bu kardeşlerimiz, kendilerine uzatılan mikrofonlara vatandaşlık görevlerini yerine getirmenin mutluluğunu yaşadıklarını, daha güçlü, bağımsız ve çoğulcu bir Türkiye için evet oyu kullandıkları açıklamasında bulundular.

Nijerya Uluslarası Türk Koleji'nde müdür yardımcısı olan Fatih bey, tamamı öğretmen ve ailelerinden oluşan 90 kişilik bir grupla 5 bin km'lik bir yolu katedip, sadece oy kullanmak için geldiklerini, kişi başına 1000 doları gözden çıkardıklarını ifade etti.Ülkemizin demokrasi adına gerçekleştirdiği açılımı desteklemek üzere vatandaşlık görevlerini yerine getirerek Türkiye'ye geldiklerini, darbelerin son bulması daha güçlü ve özgür bir Türkiye için evet dediklerini de sözlerine ilave etti.

İnsanımızın yıllardır demokrasiye olan özlem ve sadakatinin bir ifadesi olan bu ve benzer davranışlar ülkemizin geleceği adına da ümit vadetmektedir. Bilinçli ve değişime istekli bir toplum olma yolunda yürüyüşümüz devam ediyor.

Halkımızın demokrasi isteği ve bilinci değişimi zorluyor...



 

ulvi_sevecen@hotmail.com


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum