Öcalan'la bir ben görüşmedim

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ya doğru yol alırken, bizlere, "Devlet teröristle masaya oturmaz; ancak terörü bitimek için devletin kurumları ne yapacağını bilir ve yerine getirir" demesinden itibaren dikkatim tek bir konu üzerinde yoğunlaştı: Devletin hangi kurumu veya kurumları görüştü?

Bana, "Amma da safsın, MİT görüşmüştür" diyorsunuz, değil mi? Ben de "O kadar emin olmayın" derim...

Aslında "Öcalan'la kim/ler görüştü?" sorusu 1980'lerin ikinci yarısından itibaren ilgi alanımda. PKK ile devlet arasındaki 'ensest ilişki' üzerinde pek az kişi kafa yorarken, PKK'ya yakın olanların sağda-solda okuduğum anlatımlarından hareketle kendime bir şablon çıkartabilmiştim.

Öcalan'ın şimdilerde bir Kuzey Avrupa ülkesinde yaşayan resmi eşi Kesire Yıldırım'ın babasının 'MİT çalışanı' olduğunu öğrenmem ne kadar şaşırtmıştı beni, bilemezsiniz. "PKK nerede kuruldu?" sorusuna, Öcalan, hep "Pilot Necati'nin Ağrı'daki evinde" cevabını vermekteydi; 'pilot' sıfatını özellikle vurguladığı Necati Kaya'nın Türk Silâhlı Kuvvetleri'nden ayrılma ve "MİT'le irtibatlı biri" olduğunu da söyleyerek...

Şemdin Sakık'ın ifadelerinin çarpıtılarak bazı gazeteciler ve sivil toplum önderlerinin hedef haline getirilmesini öngören 'andıç'ta yer alan hedef isimlerden biri Mahir Sayın'dı. Ünlüler arasında tek bilinmeyen isim olduğu için bazıları "Acaba başka bir Mahir olabilir mi?" merakına düşmüştü. Oysa Bekaa Vadisi ikametinden kocaman bir kitap çıkaran kişiydi Mahir Sayın ve 'Erkeği Öldürmek' kitabında PKK'nın kuruluşunda devletin katkısını Öcalan'ın ağzından öğrenmemizi sağlamıştı.

Pilot Necati'nin sağladığı MİT kaynaklı paraları nasıl har vurup harman savurduklarını keyifle anlatıyor Öcalan... Pilot'un ısrarla yapılmasını istediği bir kışkırtıcı eylemi de bu arada öğreniyorduk: "Atatürk'ün kızı" diye ünlü ilk kadın havacımız Sabiha Gökçen'e suikast... Dersim'in bombalanmasına katılmış bir simge-isim olduğu için herhalde...

İmralı'daki mahkemede kendisine yöneltilen Pilot Necati'yle ilgili bir soruya "1982'de uçağının düşmesi sonucu Ankara'da öldüğünü biliyorum" tarzı bir cevap vermişti Öcalan...

Neyse... Artık kimseler "PKK'nın kurulduğu günlerde devletin rolü" konusuyla ilgilenmiyor. Varsa yoksa, "Öcalan'la kim görüştü?" sorusunun peşindeler...

Ben de bir ara aynı soruya cevap aramakla meşguldüm. Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, nereden hatırlamışsa, 1999 tarihli bir Kulis'e atıfta bulundu. Arap basınını yakından izlerken 25 Ocak 1999 tarihli 'Vasat' dergisinde Roma'daki ikameti sırasında Öcalan'la görüşmüş bir Arap gazetecinin onun ağzından aktardığı "Türkiye'de devlet benimle sürekli temasta" ifadesiyle karşılaşmıştım.

Öcalan'ın teması yürüten kişi olarak adını andığı kişi, 28 Şubat'ın en gözde ismi olan komutandı.

Kütahyalı aynı yazısında adanın kontrolünün bir dönem Org. Hurişit Tolon'a bağlı olduğunu, onun gibi 'Ergenekon' sanığı olan bazı asker kişilerin de İmralı adasının güvenliğinden sorumlu görevler üstlendiklerini hatırlatıyor. Öcalan'ın kendisi de, ziyaretine gelen avukatlarına, "Benimle görüşen paşalardan biri Ergenekon sanığı olarak içeride" demişti zaten...

Acaba hangi paşaydı Öcalan'la görüşen Ergenekon sanığı?

Görüyorsunuz, şimdilerde neredeyse hepiniz "Öcalan'la devlet adına kim görüştü?" diye meraklar içerisindesiniz, ben ise kafamı yıllar içerisine yayılmış ilişkilere ve görüşmelere takmış durumdayım. Bugünlerde olanları anlamak için de onlar ışık tutucu çünkü.

Nerede kalıyor Öcalan? İmralı adasında, değil mi? İmralı askeri bir alan sayılıyor ve bu sebeple adanın güvenliğini askerler sağlıyor. Birkaç ay öncesine kadar orada yalnızca bir mahkum bulunduğu için bir tek infaz ve koruma memuru (gardiyan) vardı; alınan radikal bir kararla başka bazı mahkumlar da gönderildiği için cezaevi statüsüne dönüştü İmralı.

Değişen statü adanın bütününden ve mahkumlardan Adalet Bakanlığı görevlilerini sorumlu hale getirdi. Dikkat ederseniz, 'açılım süreci' ile İmralı'nın mahkum sayısının artışı arasında bir tarih yakınlığı bulunuyor.

Tek mahkumlu dönemde Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesinde, adanın güvenliğinden sorumlu birimi temsilen bir subay bulunuyor olması gerek; acaba şimdilerde yapılan görüşmelerde artık bir sivil görevli mi hazır tutuluyor odada? Yapılan görüşmeleri devlet bizim gibi yurtdışından yayın yapan gazeteler ve internet sitelerinden mi öğreniyor, yoksa görüşmeler kayda alınıyor da deşifre edilip ilgilenenlere mi ulaştırılıyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.