Parti kapatmayı fal konusu olmaktan çıkaralım

Ak Parti'yi kapatmayla sonuçlanması beklenen süreç iyice ilginç bir hal aldı. Hukukîlik sınırları içinde kalmanın gereğine inanmayanların, ya da siyaseten doğru tavrın Ak Parti'nin kapatılması olduğunu savunanların sesi eskisi kadar yüksek çıkmıyor. Tersine, yakın zamana kadar “Kapatılır” diyenler çoktu, şu sıralarda ise “Kapatılmaz” iddiasını seslendirenler çoğunlukta.

Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can'ın önceki gün mahkemeye sunduğu raporunda da “Kapatılmasın” görüşü ağır basıyor. Raportör, Başsavcının iddianamesinde ileri sürdüklerinin Venedik kriterleri açısından parti kapatmak için yeterli olmadığını belirtiyor. Venedik kriterleri, söz ve eylemler 'şiddet' içermedikçe, parti kapatılmasını uygun bulmuyor.

Aynı raportör Meclis'in çıkardığı iki anayasa maddesi değişikliğinin iptal edilmemesi gerektiğini de rapora bağlamış, Anayasa Mahkemesi üyeleri o konuda raportörün görüşünün aksine karar vermişlerdi. Yine aynı tersliği gösterip Ak Parti'yi kapatmadan yana oy kullanabilirler.

Herhalde dikkatinizi çekiyordur: Ak Parti'nin kapatılmasından ve başörtüsünü serbest bırakacak biçimde yorumlanabileceği için anayasa değişikliklerinin iptalinden yana olanlar, her iki konuda da kendilerinden farklı düşündüğünü öğrendikleri raportör Osman Can aleyhinde kampanya açmıyorlar. Aleyhine kullanabilecekleri örgütsel veya cemaat ilişkisi bulamadıkları için... 'Sol' kökenli bir bilimadamı Osman Can ve mücadele zemini belli Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun başkanı olduğu YARSAV'ın da üyesi...

Bilimsel düşünce ve evrensel doğrular adına kaleme alınmış raporlarında itiraz edecek bir yön bulunamıyor.

Raporun Anayasa Mahkemesi üyeleri açısından mutlaka dikkate alınması gereken yönü de bu: Bilimsel düşünce ve evrensel doğrular göz önünde tutularak kaleme alınmış, Venedik kriterleri ekseninde parti kapatma cezasını değerlendiren tarafsız bir bilimadamının raporuna rağmen verecekleri kapatma kararı bütünüyle 'siyasî' bir tavır olarak değerlendirilebilecektir.

367 kararı... Anayasanın iki maddesinin iptali kararı... Ak Parti'yi kapatma kararı... Bir yıl gibi kısa bir süre içerisine sığan bu üç kararın peşpeşe değerlendirilmesi Anayasa Mahkemesi'nin iç ve dış saygınlığı açısından göze alınamayacak bir risk taşıyacaktır. Parti kapatma alışkanlığında olan bir Anayasa Mahkemesi bizimki; ancak ilk kez Meclis'te üçte iki çoğunluğa sahip, halktan bir yıl önce yüzde 47 destek görmüş, altı yıldır ülkeyi yöneten, Avrupa Birliği üyeliği için samimi çalışmalar yürütmüş bir iktidar partisini kapatması içte ve dışta çok daha farklı bir değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.

Bu risk göze alınabilir bir risk midir Anayasa Mahkemesi için?

Muhalefet nihayet 'uygun' bir tavsiyede bulundu; Anayasa Mahkemesi'nin Ak Parti ile ilgili vereceği kararın gerekçesiyle birlikte açıklanmasını istiyor. Raportörün uyarıları istikametinde bir karar üzerinde üyelerin çoğunun buluşması Anayasa Mahkemesi'ne bu imkânı sağlayabilir. Mahkemenin aykırı düşünen üyeleri, muhalefet şerhlerini raportörün incelemesi üzerinden şimdiden kaleme alabilirler.

Karar tarihiyle ilgili fal tutma çabalarına Amerika'dan bile katılımlar olmaya başladığına göre, konuyu daha fazla sıcak tutmanın âlemi yok. Raportörün raporu hazır, üyeler raporu okuyarak kendi oylarını kısa yoldan belirleyebilir. Anayasa Mahkemesi'nin kamuoyunu daha fazla gerilimde tutması için ortada görünür bir sebep bulunmuyor.

Önümüzdeki hafta toplanıp kararlarını verseler, ne olur?

Önceki ve Sonraki Yazılar