Reel sektör

Türkiye, ekonomik krizden çıktı mı? Türkiye, ekonomik krizi atlatabildi mi? Son günlerde tartışılan en önemli ekonomik soru bu. Ekonomi uzmanları, Türkiye'nin ekonomik kriziyle ilgili değerlendirmelerine, 2001 yılında yakalandığımız kesif krizden başlayarak bugünlere geliyorlar. Özellikle o dönemde finans sektöründe yaşadığımız büyük bataklar, Bankaların sırtımıza vurduğu 45 milyar dolarlık ek yükle birlikte alınan önlemler ve finans sektörünün reorganize edilmesiyle, bu dönemde krizin etkilerini en alt düzeyde hissettiğimizi iddia ediyorlar.

Biz böyle düşünmüyoruz.... Sözünü ve gözünü budaktan sakınmayan ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ, Amerika'dan dalga dalga yayılan finansal krizi şu cümleyle özetliyor: "Ekonomik kriz, reel sektörün finans sektöründen aldığı intikamdır".... Gerçekten yaklaşık 15 yıldır finans sektörü, reel sektörün sırtından hiç hak etmediği paralar kazandı. Türkiye'de de açıklanan en büyük firmalar kategorilerinde hep finans sektörleri ön planda yer aldı. 2008 yılında Amerika'dan gelen finansal tsunaminin etkisi, öncelikle reel sektörde hissedilirken, bankacılık sektörü yine en önce gardını alarak ekonomik krizden en az etkilenen bir yapıya kavuşmasını bildi. Kriz boyunca reel sektörün ayakta kalmasını sağlayacak şekilde kredilendirme yapmak yerine, geriye dönüşü en kolay olacak müşteriler seçerek piyasanın fonlanmasında kendi geleceğini düşünen bir tavır sergiledi.

Reel sektörün fonlanması elbette bir risktir.... Kredilendirme çalışmaları elbette bir risktir.... Ama, finans sektörünün bu riskin üstlenilmesinde taşın altına elini sokmaya kesinlikle yanaşmaması yüzünden, bir çok reel sektör aktörü kapısına kilit vurdu, kepenk indirdi.

Piyasada iş yok mu? Elbette var... Piyasalarda mal ve emtianın sirkülasyonunda bir problem görünmüyor. Ama, piyasalarda para yok, nakit yok. Piyasaların bu durumunu görmesi gereken yetkililer de, olmadık işlerle uğraşıyorlar, piyasalara nakit girdisinin sağlanması noktasında ellerini bile kıpırdatmıyorlar.

Bendeniz, Gazetemizin Reklam Servisi'nin bölge ve sektör ilavelerinin editörlüğünü yapıyorum. Bu görevim dolayısıyla gerek İstanbul'da gerekse yakın bölgelerde bir çok işletme, firma, büyük ekonomi aktörleriyle birebir görüşme imkanı buluyorum.

Şu ana kadar işlerinin yolunda olduğunu söyleyen bir Allah'ın kulu çıkmadı.

Türkiye, yaşadığı büyük ekonomik kriz sonrasında 2001 yılında finans sektörüne çeki düzen vermiş olabilir, ama, reel sektörün sıkıntıları ise katlanacak gibi değildir. Çünkü, Türkiye, hala benzinin dünyanın en pahalı olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Enerjinin en yüksek fiyatla tüketildiği ülkelerin başında gelmektedir.

Sektör aktörleri, SSK'ların, KDV'lerin, ÖTV'lerin, enerji maliyetlerinin sırtlarında kambur olduğunu, reel sektörün bu durumdan çıkışının ancak ve ancak "sektörü rahatlatacak düzenlemeler" yapılarak kurtulunabileceğini ifade etmektedirler.

Yunanistan benzeri görüntüler Türkiye'de asla yaşanmaz.... Zira, Türkiye, isyan kültürünün zayıf olduğu, başına ne gelirse gelsin, "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" anlayışının içselleştirildiği insanların yaşadığı bir ülkedir. Türkiye'de ancak bireysel isyanlar meydana gelebilir.... Hani, Rahmetli Bülent Ecevit'in önüne Başbakanlığı döneminde "Yazar Kasa" fırlatılmıştı. İşte, bu yazar kasa olayı ekonominin freninin çekilmesine neden olmuştu. Bu dönemde de açlık, sefalet, kredi kartı borcu dolayısıyla bireysel isyanlar yaşanıyor, ama, bu görüntüler toplumun bütünsel isyanına ve ekonominin motorunun durmasına neden olamıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar