Adil Düzen Medeniyeti 1 Demokrasi ve lâiklik

Biz neden "Adil Düzen"in, "Adil Ekonomik Düzen"in gelmesini istiyoruz?

"Adil Düzen"in gelmesini istiyoruz; çünkü bizim ve insanlığın "adalet, hak, doğruluk ve iyilik ile ilgili sorunlarımızı" sadece ve sadece "Adil Düzen" çözmektedir.

Bu "cahiliye çağı"nda, bu "zulüm çağı"nda, bu "sosyal tufan" çağında; yeniden medenileşmemiz, yeniden uygarlaşmamız, yeniden "yeni bir dünya" inşa etmemiz, yeniden "yaşanabilir adil ve müreffeh bir dünya" oluşturmamız ancak böyle mümkündür.

Bugün dünyanın ve Türkiye'nin çözülmeyen, çözülemeyen pek çok sorunları vardır. Bizim "Türkiye'nin 100 Sorunu ve 100 Sorunun Çözümü" başlıklı geniş bir çalışmamız vardır. "Adil Düzen" ile "Adil Ekonomik Düzen" işte o çözümleri bize öğreten düzendir.

Milenyumun, III. bin yılın başına geldik, "yeni bir medeniyet" kuracağız...

Medeniyetlerin ömürleri biner yıldır, ortaya çıkışları ve tarih sahnesinden çekilişleri Milâdî takvime bağlanmıştır. Hakka ve adalete dayalı "yeni medeniyet" aslında bundan iki-üç veya üç-dört asır önce doğmaya başlamıştır.

İnsanlık "demokrasiyi, lâikliği, liberalliği ve sosyalliği" benimsemiştir. Çağımız dünyasında artık hiç kimse "demokrasiye, lâikliğe, liberalliğe ve sosyalliğe" karşı çıkmıyor; sadece art niyetli ve kötü amaçlı birileri insanlığın bu değerlerini çarpıtarak istismar ediyorlar, bu kavramlara kendilerine göre anlamlar yüklüyorlar.

Bütün mesele bu kavramların gerçek şekliyle anlaşılması ve anlaşıldıktan sonra da bu anlayışa göre uygulama mekanizmalarının kurulmasıdır.

"Demokrasi" deyip kötü ve art niyetli insanlar "ekseriyet sistemi"ni ve "merkezî yönetim sistemi"ni getirmişlerdir.

Yukarıda, kötü amaçlı birileri insanlığın bu değerlerini çarpıtarak istismar ediyorlar dedik. Mesela nasıl? Dört-beş senede bir, halk, ekonomik ve sosyal baskılar içinde seçime girecek, hükümeti oluşturacak, merkezî hükümet ülkeyi güya demokrasi ile yönetecek ve bunun adı da "demokrasi" olacak! Sadece merkezî hükümette değil, yerel yönetimlerde de aynı komedi oynanacak! Bu söylem ve uygulamanın adı da güya "demokrasi" olacak! Nasıl ve kime veya  kimlere "demokrasi" ise?!. Erbakan'ın tesbitiyle bu ancak "demokratur" olabilir.

Oysa "Adil Düzen"in öğrettiği ve önerdiği demokrasi "içtihat sistemi"dir, "yerel icmalar sistemi"dir, "hakemlik sistemi"dir.

"Adil Düzen"de merkez hakim değil hadimdir.

"Lâiklik" deyip dinleri dışlamışlar... "Lâiklik" deyip dinlerin yani Allah'ın yönetime ve dünya işlerine karışma yetkileri yoktur şeklinde bir varsayım uydurmuşlar ve halka bunu dayatmışlar... Yani tam bir "dinsiz lâiklik" anlayışı ve uygulaması, dini dışlayan ve tamamen devre dışı bırakan bir lâiklik; nasıl bir "lâiklik" ise?!.

Oysa "Adil Düzen" dinde/düzende zorlamayı kaldırmakla, bütün dinlere devlet işlerine katılma yetkisini tanımakla; yani dine düzeni ahlâkî yönden denetleme yetkisini vermekle "dindar lâikliği" getirmiştir. Bütün sorunlarda "müsbet ilmi" hakem yapmıştır. Bağımsız, yansız, etkin ve saygın adalet mekanizması için "hakemlik sistemi"ni getirmiştir.

Demek ki sahtekâr Batı "sahte lâiklik" içindedir.

"Adil Düzen ise olması gereken "gerçek lâikliği" getirmiştir.

"Adil Düzen Medeniyeti" kurulurken, "Adil Düzen"in "demokrasi" ve "lâiklik" alanlarındaki önerileri, bu önerilere gerçekleştirecek mekanizmaları özetle işte böyledir.

"Liberallik" ve "sosyallik" alanlarındaki öneri ve mekanizmalar gelecek yazıda...

Önceki ve Sonraki Yazılar