Tesadüf diyen elini kaldırsın

Necip Hablemitoğlu suikastı dosyasının açılması olağanüstü önemli. Susurluk ile Ergenekon arasında şu ana kadar tam kurulamayan irtibatı ortaya çıkaracak 'eylem' o çünkü... Ak Parti'nin sandıktan birinci parti çıktığı, Abdullah Gül'ün siyasi yasaklı Tayyip Erdoğan yerine başbakanlığı üstlendiği ilk ay içerisinde işlenmişti o cinayet; dosya kapağının aralandığını duyunca bütün şeytanlar kaçacak delik aramaya başlamışlardır.

Gerçeklerin ne yapıp edip bir gün ortaya çıkma huyları var ya, Türkiye'nin içinden geçtiği şu kritik dönemde ışıl ışıl parlamaya başladı daha önce kendini belli etmekten kaçınan gerçekler; birileri üstlerini örtmeye çalışsa bile, örtü fosfora dönüşüp "Ben buradayım" diye haykırıyor...

'Balyoz' adıyla literatüre geçen darbe planıyla ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. Çoğu kişi, 'kendi jetimizi düşürüp kendi camilerimizi bombalama' diye algılanan ayrıntıya takılıp, "Olmaz böyle şey" sonucuna varıyor. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ bile, "Askerini düşman üzerine 'Allah, Allah' diye saldırtan bir ordu kendi camisini bombalar mı?" diye sordu konuyla ilgili açıklamasında...

Haklı.

Herhalde benim bu konudaki tezimi işittiniz: 'Balyoz Planı'nın çatısı çatıldığı günlerde ABD Irak'a müdahaleye hazırlanıyor ve Türkiye'den ikinci cephe talep ediyordu. Hükümet bu amaçla bir tezkereyi Meclis'e sundu. Tezkereye geçit verseydi Meclis, 60 binden fazla Amerikan askeri Türkiye'de konuşlanacak, Samsun'dan İzmir'e yarım düzine limanımız Amerika'nın denetimine geçecekti. Türkiye Irak'a açacağı savaşta ABD safında yer alacaktı...

Meclis'in tezkereyi reddetmesi tam bir sürprizdi; özellikle de askerler için... Onlar çeşitli zeminlerde bu gelişmeden duydukları rahatsızlığı belli etseler de, hükümetin gönderdiği tezkerenin Meclis'ten geçeceğine inanıyorlardı.

Şimdi de kronolojiye bakalım:

1 Mart (2003) tezkerenin Meclis'te görüşülmesi... 5 Mart (2003) İstanbul 1. Ordu'da sonradan 'Balyoz' adıyla anılacak tatbikat seminerinin başlaması...

Tezkerenin 1 Mart günü Meclis'ten geçmesini bekleyenler sürpriz redde rağmen planlarında değişiklik yapma fırsatı bulamamış olmalı. Fırsat bulsalardı, özellikle tezkerenin reddinden sonra anlamsız kaçan 'jet düşürme' ve 'cami bombalama' gibi ayrıntıları plandan çıkartırlardı. Bugünden yedi yıl geriye bakıldığında sırıtan ayrıntılar, sanki Ege'de Yunan jetleriyle itdalaşı olacak ve camiler durduk yere bombalanacak gibi tefsir ediliyor...

Doğru tefsir şu: Türkiye ABD'nin yanında Irak savaşına katılsaydı Irak'ın kuzeyinde cirit atacak veya oradan sınırlarımızı geçecek jetlerle itdalaşı olacaktı... İstanbul'daki belli başlı hedeflere bombaları da Irak-kökenli teröristler veya 'el-Kaide' türü örgütler koymuş olacaktı.

Ne zaman bu konu açılsa dediğim bir şey var: Planda yer alan türden eylemler aynı yılın sonuna doğru bir başka biçimde hayata geçirildi. İki Sinagog ile HSBC Bankası ve İngiliz Başkonsolosluğu 15 gün arayla bombalandı.

Taraf'tan Alper Görmüş bazı bilgilere dayanarak, sonradan 'el-Kaide' türü bir örgüte mal edilen İstanbul'daki ilk bombalama eylemlerinden sadece dört gün sonra MİT'in 'Ergenekon' örgütlenmesi hakkında Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir rapor sunduğunu yazdı.

Sinagoglara yapılan ilk saldırı sonrasında durum: "O günlerde Başbakan da herkes gibi saldırıları El-Kaide'ye bağlıyor, tepkisini o tesbit doğrultusunda veriyordu. 18 kasımdaki, yani MİT'in Ergenekon raporunun kendisine iletilmesinden bir gün önceki konuşması tamamen bu çerçevedeydi."

Sonra? Sonrası şu: "20 kasımda HSBC ve İngiliz Konsolosluğu'na saldırı gerçekleştiğinde, Başbakan artık MİT'in kendisine sunduğu raporu okumuş bir Başbakan'dı. 2 aralıkta parti grubunda yaptığı konuşmada yine 'dinci terör'den söz etti. Fakat araya, o gün konuşmanın genel bağlamının dışına çıkmış görünen, bugünkü bilgilerimizle birlikte değerlendirildiğinde ise bambaşka ihtimallere kapı aralayan birkaç cümleyi de sıkıştırıverdi: Başbakan, 'Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları' birilerinden söz ediyor, 'Bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir' diyordu."

Alper Görmüş 15 gün arayla gerçekleşen iki saldırı sonrasında Başbakan Erdoğan'ın değişen söylemini MİT tarafından kendisine iletilen 'Ergenekon' konulu rapora bağlama eğiliminde.

Sonradan ele geçirilen Ergenekon belgelerinde, bir komutanın düştüğü 'Gökkuşağı Deterjan' ibaresiyle İstanbul'da bulunan kilise ve sinagogların listesi de göze çarpıyormuş. 2003 yılının mart ayına ait belgeler bunlar. O listede kırmızı kalemle işaretlenen iki sinagoga sekiz ay sonra 'Gökkuşağı Deterjan Fabrikası'nda imal edilen bombalarla saldırılmış...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.