Stok Yapmak Yasak!...

Stok yapmamak gerek! İhtiyaç fazlası her şey zararlı çünkü…

Bu ay anlamamız gereken hususlardan birisinin bu olduğunu düşünüyorum. Hatta siz en önemlisi de diyebilirsiniz buna.

Stok yapmak bizim kültürümüze uymuyor. Çünkü stok yapmak için piyasadan o malı çekmek gerekiyor. Çekilecek ki insanlar bunlara daha fazla ihtiyaç duysun. Alamasınlar ve karaborsaya düşsün.

Bu sağlandığı vakit işte tam da vurgun vaktidir.

Piyasadan çekip topladıkları emtiayı fiyatının çok fazla bir bedelle insanlara satarak onları istismar ederler. Ceplerindeki paraya haksızca el uzatırlar. Hatta alırlar.

Kurulan bu sinsi tuzak sonucunda da haksız kazanç elde edilmiş olur. Gereksiz yere insanlar mağdur edilir. Sıkıntı çekmelerine sebep olunur. Üstelik bu kişiler daha fazla imkanlarını zorlamak zorunda kalırlar. Yolunmuş olurla adeta.

Yani bu durum yapılacak iş değil.

Yakışacak bir tavır değil.

Stok yapma konusu sadece piyasa ile mi sınırlı? Ya da sadece ekonomik ve iktisadi hayata mı dair?

Hayır. Keşke sadece bununla sınırlı olsaydı.

Biraz dikkati bir nazarla bakabilirsek göreceğiz ki çoğumuz stokçuyuz!

Hem de çok ciddi biçimde!

Bir daire alırız. Bir tane daha isteriz.

Bir araba alırız, bir tane daha isteriz. Eşe ya da çocuğa gereklidir.

Gardroplarımıza bakmamız ve acaba ben bunların ne kadarını aktif ve gerektiği şekilde kullanıyorum şeklinde bir muhasebeye girişsek nasıl bir sonuçlar çıkar sizce?

Kimimiz ayakkabı stokçusu çıkmaz mıyız bu araştırmada?

Bazılarımız çanta stoku konusunda epeyce mesafe almış olarak karşımıza çıkmaz mı?

Ya hiç giyilmemiş, paketi açılmamış elbiseler yok mudur dolabımızda? Kaç kişi yok diyebiliyor acaba?

Bir evde kaç bilgisayar var?

Televizyon konusunda da az biraz stokçu sayılmaz mıyız? Bir arkadaşım banyo hariç evin her odasında TV’nin olduğunu söylemişti.  Yatak odası dahil…

Cep telefonları konusunda da sanırım stokçu sayılabiliriz!

Yukarıda saydıklarımız maddi stoklarımız konusunda biraz fikir veriyor.

Stokçuluğumuz ne yazık ki bunlardan ibaret değil.

Daha can yakıcı, gönül dağlayıcı stokçuluklarımız da var!

İnfaksızlık en büyük stokçuluklardan biri değil mi dostlarım! Bu konuda kendimizi muaheze edecek olsak çoğumuz ‘Pekiyi’ ile sınıfı geçemez ‘Çakarız’ inanın!

Sevgi stokçusuyuz yine…

Hep sevilelim isteriz. Bir ‘Sevgi Obezi’ olarak yaşamayı seçeriz. İlgilerin daima üzerimizde olmasını bekleriz. Ama biz yeteri kadar sevgi göstermeyiz. Stokçuluk yaparız. Sevgi göstermeyi bir zaaf olarak bile görenler vardır kendisi ne kadar bu elde etmek için uğraşmış olsa da! Paradoksal bir hal yani…

Onay konusunda da ben stokçu olduğumuz görüşündeyiz. Kolay kolay birilerini takdir etmeyiz. Mutlaka bir eksik, gedik buluruz. Bunu da gayet okkalı bir eda ile söyler can yakarız. Küçük düşürürüz. Zevk alırız bundan.

Yüce Yaratanımızın bize bahşettiği insanî melekelerimizi paylaşmamız gerekir.

İlmimizi, bilgimizi, şefkatimizi, sevgimizi, ilgimizi vermeliyiz. Stokçuluğu seçmemeliyiz.

Bir yetimin başını okşayamamak stokçuluğun yanı sıra bu nimetten mahrum kalma cezasıdır aynı zamanda.

Manevi konularda stokçu olmak o şeyden mahrumiyeti de getirebilir. Bir nevi cezasını içinde barındırır.

Sadece kendi çocuğunu sevip başkalarının yavrularına zerre kadar bile sevgi kıvılcımını yüreğinde barındırmayanlar hem stokçu hem de aynı zamanda sevgi yoksunu ve cezalısı sayılmazlar mı? Bu kişiler bir bakıma da kendi çocuklarına marazi seviyelerde ‘Ego beslemeleri’ yaparak sevgi gösterirlerken aslında dolaylı olarak çocuğa değil de kendilerine sevgi beslemiş sayılmazlar mı?

Kendi hâne halkına en lüks lokantalarda israfa bulanmış sofralar kuran bir baba bir yetim evladın açlığını sadece kuru bir çorba ile geçiştiriyorsa burada da bir stokçuluktan sanırım bahsedebiliriz.

Şefkati evi kadar olan kişiden daha zavallı kim olabilir?

Bundan daha büyük stokçuluk olur mu?

Sevgiye ihtiyaç duyan toplumun diğer katmanlarındakileri sevgisiz bırakmak, milletimizin sosyal sigortalarını bir nevi attırmak değil midir?

Onların sevgi ve ilgiye olan açlıkları karşımıza farklı ve acıklı tablolar halinde çıkmaz mı?

Fakirine sahip çıkamayan, gördüğünde yüzünü çeviren, muhatap olmayı bir düşkünlük gibi gören, açların halinden habersiz kalmayı tercih eden bir yaklaşım kendi geleceğine dinamit koymak değil midir?

Ben tok olayım başkası aç kalabilir anlayışı en büyük stokçuluklardan birisidir. Toplum psikolojisini bozan bir durumdur stokçuluk. Paylaşılmayan bir hayat huzurdan uzaktır.

Asude değildir.

Mutluluk aldatmacalı bir zevkten ibarettir sadece!

Şefkat içinde bu değişmez. Aynı şeyler tüm insani değerlerimiz için geçerlidir.

Biraz ayrıntılı baktığımızda çoğumuzun aslında bir ‘Duygu Stokçu’su olduğu hakikati ile karşılaşırız.

Kabullenmek istemeyebiliriz. Canımız yakabilir bu kadar aleni ve yüksek sesle ifade edildiğinde.

Ama bu durumu değiştirmeyecektir.

Bizi ‘Duygu Stokçu’su olmaktan kurtarmaz.

Gelin bereket ve rahmet ayının bu son on gününde stokçuluktan vazgeçelim.

Yazık etmeyelim kendimize… Gönlümüzü fakirleştirmeyelim. Ruhumuzu yaralamayalım.

Bu yol yol değil!

Bu stokla sanırım cennete gidilebilemez!

HABER NAME/ 10.08.2012canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat/ https://www.facebook.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum