Varlık Belasından Sarhoş Olmak!

 

En kötüsü budur. İnanın.

Her sarhoşluk geçer. Bir müddet akıl baştan uçsa da bilahare avdet eder. Belki bir miktar da nedamet hissi taşır. Pişmanlık burcunda yanar da yanar. Gözyaşı döker. Acıttığı canlar varsa o canların acısıyla kendi canı da kavrulur.

Kısacası pişmanlık derelerinde kendi canı da susuz kalır. Kavrulur. Kavrulur da gider helallik diler. Canlar yapar. Gerçek kapının eşiğine varır. Diz kırar, yüz sürer.  Canını canlarla değişmenin bir imkânını arar.

…Ve bir yolunu bulur.

Ya varlık sarhoşluğu böyle mi?

Varlık sarhoşluğuna düşenin aklı ne vakit avdet eder dersiniz?

Eder mi ya da?

‘Çıkmayan candan ümit kesilmez’diyen atalarıma elbette hak vermek isterim. Çok isterim hem de.

Ama üzgünüm. Bu soruya gönül rahatlığı ile evet diyemiyorum. Zira hayat boyu gördüğüm ‘Varlık sarhoşluğu’na düşenlerin ayılmış hallerine hiç tanık olmadım.

Varlığı giyinenler bu halden ne yazık ki kolay kolay çıkamıyorlar. Çektikleri, çekilecek bir azap değil oysa…  Ama yine de ayılamıyorlar. Varlık duygusundan ‘Gönül yuyamıyorlar’.

Bünyelerini üst üste sarmış‘Ego’ katmanlarından sıyrılmayı başaramıyorlar.

Kendimi bir şey sanıyorum cümlesi bu kişiler için geçerli bile değildir. Onlar ne çok şey sanıyorum cümlesine daha fazla yatkındırlar. Hatta her şey sanıyorum cümlesi daha iyi tanımlar onları.

Ay onlara romantizmin zirvelerine çıkartan şiiriyet duyguları vermek üzere gökyüzüne asılmış bir kandildir. Onlar içindir. Onların gönlünü eylemek içindir.

Güneş onların hizmetkârıdır sadece. Onlar için doğar ve onları ısıtmakla görevli kılınmıştır. Bu imkândan başkaları da faydalanır. Bu ise onların ikramıdır.

Gül gönlünü onlar için kanatır. Kanatır da renklenir, gözlere cila sunar. Onların göz zevkini giyindirmek için yapar bu fedakarlığı!..

Bülbülün terennümü de onlar içindir. Sadece onlar için. En iyi nağmeler onlara hastır. Onlara layıktır.

Varlığın sarhoşu olan bu kişiler özeldir. Önemlidir.

Her şeyi onlar başlatır. Bitirme hakkı da sadece onlara tanınmıştır.

Herkes onlara hizmet için vardır. Varlık sebepleri bu olduğundan teşekküre de gerek yoktur. Onlara hizmet etmekle zaten peşin bir ödüllendirilmedir. Fazlası, fazladır, gereksizdir.

Varlık sarhoşu olan bu kişiler kuyruğa giremezler, sıra bekleyemezler. Herkes gibi olamazlar. Onların işleri bir çay içme süresince bitirilmeli ve ‘Şeref verdiniz efendim’ cümlesi ile uğurlanmalıdırlar.

Herkes onların varlık sarhoşluklarına bir kadeh sunmalıdır.

Varlık sarhoşluğuna hüküm giyenler övgüyle beslenirler. Gıdaları sürekli takdir edilmek, beğenilmektir. Yaptıkları her işte muhakkak fark edilme, onay görme, ‘Ne büyük hayırsever’ nidalarını duyma arzusu vardır.

Bu takdir hissini alamadıkları ortamlardan ciddi şekilde sıkılırlar. Buralarda duramazlar. Bunalırlar. Mengene ile sıkılmışlık duygusu yaşarlar. Ya dikkat çekerek ilgi odağı olacak hamleler yaparlar, ya da kızgınlıkla ortamı terk ederler.

Varlıkları varsa, hissediliyorsa, dikkat çekiyorsa, gözlerde imrenme hislerini görebiliyorlarsa yani varlık sarhoşlukları destekleniyorsa mutlu olurlar. Yoksa dipsiz kuyulara yuvarlanırlar.

Kurdukları ‘Varlık sarhoşluğu’ dünyası destekleniyorsa kendilerini güvende hissederler. Narsistik duygularının yara aldığı mekânlarda bir dakika bile duramazlar. Ortalığı ayağa kaldırırlar.

Övgüsüz kalmak nefessiz kalmaktır onlar için. Zira ‘Varlık sarhoşu’durlar. Ayılmak istemezler.

Kolay mı ayılmaları, varlık sarhoşluğundan kurtulmaları? Değil.

Mümkün mü peki? Evet mümkün.

Mâni olan nedir o halde? İşte bu sorunun cevabı çetin… Çok çetin… Çetrefilli. Girift.

Azim gerektiriyor ayılmak bu halden. Büyük bir gayretin sonucu elde edilebilecek bir pâye. Ama ne pâye!

Bir nevi ‘Berat’ belgesi… Kurtuluş vesikası.

Kıymeti de buradan kaynaklanıyor beklide...

Bu durumdan kendimizi vareste tutamayız. Varlık sarhoşluğuna aslında bir kenarından hepimiz bulaşmış olabiliriz.

Dünyayı kendi etrafımızda dönüyor sayabiliriz.

Merkeze hakikati değil de kendimizi almış olabiliriz.

Bencilliğin zirvelerinde otağ kurmanın delice sevdasına düşmüş olabiliriz.

Sadece kendimizi akıllı, âlemi ise divâne sayıyor olabiliriz.

Her zaman kendimizi haklı, daima başkalarını haksız görüyor olabiliriz.

Ben ne yapsam doğrudur, sen ne yapsın eğridir düşüncesine saplanmış olabiliriz.

Önce ben, yalnız ben diyerek ‘Varlık sarhoşluğu’na yakalanmış olabiliriz. Yüreğimize kibir virüsü girmiş olabilir.

Gelin kendimizi gözden geçirelim. ‘Varlık sarhoşluğu’nun derin dehlizlerine dalmadan, geri dönüşü olmayan otobana girmeden, imkân varken, zaman tükenmemişken yapalım bunu.

Biz pişman olmazsak, varlık sarhoşluğundan ayılmazsak, yokluğun, kulluğun peşine düşmezsek, pişman ederler.

Benlik dağımızı delmezsek, gönül dağımızı tarümar ederler.

Varlık elbisesinden soyunmazsak, tüm benliğimizi yakarak ayrıştırırlar.

Geç olmadan, daha fazla geç olmadan uyanalım.

Unutmayalım!

Uyanmak, uymak içindir.

 Hakikate…

14.01.2013 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.