Zorla değil ya, umutluyum işte!

Bir dostum, “Boşuna umutlanıyorsun, beklediğin türde bir parti çıkmaz CHP'den” deyip duruyor. Ne yapalım, umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye. Ben böyle deyince, aynı dost, Francis Bacon'a ait olduğunu belirterek şu özdeyişi aktardı: “Umut iyi bir kahvaltıdır, ama öğle yemeğine yetmez...”

Umutlanmamın sebebini biliyorsunuz: Hemen yanı başında duran Mehmet Sevigen'in yıllardır işlediği “Muhafazakârlara da açılmalıyız” tezini, İstanbul'da il başkanlığı görevini üstlenen Gürsel Tekin de destekleyince, “Haydi deneyelim” diye yeni bir girişim başlattı CHP lideri Deniz Baykal: Bir grup çarşaflı kadına CHP rozeti taktı... Kocasını o beldeden belediye başkanı göstereceği kadını partili yapması doğal değil mi CHP liderinin?

Başında bulunduğu CHP'nin, üniversitelerde başörtüsü yasağının sona erdirilmesini öngören anayasa değişikliğinin iptali için birkaç ay önce Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasıydı doğal olmayan... Anayasa Mahkemesi'nin anayasa değişikliğini görüşme ve iptal etme yetkisi yok çünkü... CHP başvurdu, Anayasa Mahkemesi davayı kabul etti ve değişiklikleri hükümsüz sayan karara vardı.

“İşte CHP senin 'doğal olmayan' dediğin biçimde davranışların partisidir” diyor dostum...

Bir siyaset bilimci, “Deniz Baykal yakasına rozet takarak çarşaflı kadınları CHP üyesi yaptı ya, bu bir siyasal eylem; aynı türden davranışı Tayyip Erdoğan gösterseydi, yakaya takılan rozet Ak Parti'nin olsaydı, Anayasa Mahkemesi bunu 'kapatma sebebi' bile sayabilirdi” dedi.

Bir anayasa hukuku profesörü de, “Bundan daha basit sebeplerle, sadece niyet okuyarak parti kapatılabildi bu ülkede” görüşünü seslendirdi.

Dostumun “Boşuna umutlanma” uyarısının altında hukukî kaygı yatmıyor. Onunki 'kaygı' da değil zaten. “Biraz tarih okuyan CHP'nin değişime direneceğini bilir” deyip duruyor.

Şimdilerde unutulmuş gazetecilerden Eşref Edip Yazgan Osmanlı döneminde başlattığı 'Sırat-ı Müstakim' dergisini Cumhuriyet'in ilk elli yılında da yayımladı. Mesleğimizin en eskilerindendir Eşref Edip... En önemli eseri de tek parti döneminin aşırılıklarını sergilemek üzere kaleme aldığı 'Kara Kitap'tır.

İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu dönemin CHP'si 'din' konusuna pek olumlu bakmazdı... Herkesin bildiği hoş bir öykü şudur: 1946 seçimleri öncesindeki kampanya sırasında İsmet İnönü'nün yolu Konya'ya düşer... Muhafazakâr kentin CHP'li yöneticileri konuklarına bir uyarıda bulunurlar; hem de bayağı eğilip kırılarak... “Muhterem Reisicumhurumuz” diye söze başlayıp kentlinin hassasiyetlerine dikkat çekerler... “Eğer sizin için de mümkünatı varsa” derler, “Ahalinin önünde nutkunuzu irad ederken, cümlelerinizin arasına 'Allah' ismini de katıverir misiniz?”

Gözleriyle “Peki” dediğini düşündükleri İsmet Paşa kürsüye çıkar, konuşmasını yapar ve iner... Yöneticiler, “Paşam” derler, “Hani Allah ismini de anacaktınız?” İsmet İnönü, bir hışım, “Andım ya” der, “Konuşmamı bitirirken 'Allah'a ısmarladık' demedim mi?”

Torunu Gülsüm Bilgehan vefatından sonra kaleme aldığı kitapta, İsmet Paşa'nın eşi Mevhibe İnönü'nün ne kadar dindar bir kişiliği olduğunu anlattı. Köşk'te de dindarlığından vazgeçmemiştir Mevhibe Hanım... Bu halinin dışarıdan görülmemesi, bilinmemesi için her türlü tedbir alınmıştır.

1946 seçimlerinde ancak seçime hile katarak ayakta kalmayı başardığı görülünce, CHP liderliği, yeni bir söyleme sahip olma gereğini nihayet anlamıştır. O tarihe kadar kurulan her yeni parti halktan büyük ilgi görmüş, ama sonuçta hepsi kapatılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası şartları parti kapatmaya müsait olmadığı için DP'nin de aynı âkıbete uğratılması mümkün değildir.

CHP yönetimi, “DP'yle aynı dilden rekabet edelim o zaman” kararına varmıştır.

'Aynı dil' ile kast edilenin ne olduğunu herhalde anladınız? 1947 yılında başbakanlık makamına “Zulmetten Nur'a” kitabının da yazarı olan ilâhiyat profesörü Şemsettin Günaltay getirilir. Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer de 'farklı bir CHP'li'dir...

Köy Enstitüleri'ni kim kapatmıştır dersiniz? Evet, o dönemde CHP kapatmıştır. Peki İmam Hatip Okulları'nı kim açtı? Bunu da bildiniz: 'İmam Hatip Kursları' adıyla o devirde açılan okullar bugünün İmam Hatip Liseleri'nin öncüleridir.

İlkokullara zorunlu din dersi de o dönemde konulmuştur.

Hani bugün birileri “Başörtüsü sorununu ancak CHP çözer” diyor ve devletin kurumları da CHP'nin katılmadığı hiçbir çözüme geçit vermiyorlar ya, bunun bir sebebi 1947 sonrası yaşananlardır...

Bugün ne olur? Dostum “Boşuna umutlanma” diyor ve “CHP'den ne köy olur ne kasaba” diye ekliyor.

İnadım inat, yine de umutluyum ben.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.