Fransa'daki Müslüman karşıtlığı sanata ve edebiyata da yansıyor

Fransa'daki Müslüman karşıtlığı sanata ve edebiyata da yansıyor

İbn Haldun Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Nagihan Haliloğlu, Fransa'da özellikle kamusal alandaki Müslüman karşıtlığının sanata ve edebiyata da yansıdığını söyledi.

Nagihan Haliloğlu, AA muhabirine, Fransa'da artan Müslüman karşıtlığının edebiyat ve sanata etkisini değerlendirdi.

Batı'daki Müslüman karşıtlığının, sosyal mühendislik ve toplumsal dizayn çalışmalarının sonucu olduğunu belirten Haliloğlu, siyasilerin, kadın hakları, eşitlik ve adalet gibi çıkmaza girilen konularda, sorunu çözmek yerine tepkileri dizginlemek için Müslümanları hedef gösterdiğini kaydetti.

Haliloğlu, "Batı'da İslam ve İslami değerler, her dönem Müslüman olmayan toplulukları korkutmak ve dizginlemek için kullanılıyor. Siyasetçiler, halka 'Bakın böyle mi olmak istiyorsunuz?' diyor." ifadesini kullandı.

"İslam, Avrupa'nın konuşmak isteyip dillendiremediği meseleleri konuşmasına yardımcı oluyor"

İslam'ı kötü gösterme eğiliminin yalnızca siyasette karşılık bulmadığının altını çizen Haliloğlu, Fransa'da sanat ve edebiyat üzerinden de İslami değerlerin hedef alındığını ifade etti.

Haliloğlu, Goncourt ödüllü Fransız yazar Michel Houellebecq'in edebiyattaki Müslüman karşıtlığının en önemli temsilcilerinden olduğuna dikkati çekerek, "Houellebecq, 'Müslümanlaşan Fransa' konusunu işlediği Teslimiyet romanında Fransızlara, Müslüman birinin ülkeyi yönetmesinin Avrupa kültürüne ne denli uzak olduğunu anlatmak istiyor. Yazar, İslamofobik bir tavırla 'Bir Müslüman ülkeyi yönetirse' şizofrenisinin nelere yol açabileceğini kurguluyor." dedi.

Houellebecq'in romanında bir Müslüman'ın Fransa Cumhurbaşkanı olmasıyla ülkenin yavaş yavaş İslami usullere göre yönetilmeye başlanmasının anlatıldığına vurgu yapan Haliloğlu, şöyle devam etti:

"İslam, Avrupa toplumunun konuşmak isteyip dillendirmediği meseleleri konuşmasına yardımcı oluyor. Müslümanlaşan Fransa'da halkın ilk yapmak istediği kadınların 'evde oturtulması' oluyor ve bu Fransızların memnun olduğu bir durum haline geliyor. İslam dünyasını sadece kendilerine sunulan haberlerden tanıyan Avrupalılar, bunun Müslüman ülkelerde yaşandığını sanıyor. Avrupalının kafasındaki İslam, asla kendi gerçekleri içinde değerlendirilen bir şey değil Edward Said'in dediği gibi hep bir metafor. Houellebecq de bu şizofreniyi en güzel anlatan yazarlardan."

"Fransa'daki İslam düşmanlığı, yenilgiyi bastırmanın bir yolu"

Haliloğlu, Fransa'daki Müslüman karşıtlığının diğer Avrupa ülkelerine göre daha ileri boyutta olmasının nedeninin geçmiş travmalar olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Tarih boyunca Avrupa halkları içinde kültürünü yaymaya en hevesli olanı hep Fransızlar olmuştur. Bir Müslümanın Fransızlığı hiçbir cihetiyle kabul etmemesini Fransız aklı pek almıyor. Bu kabullenemeyişin ardında da belli başlı travmalar yatıyor. Cezayir'in bile isteye Fransa'dan ayrılmış olması Fransızlar için büyük travma. Buna bir de kolonyal yenilgiler eklendiğinde bugünkü tablo ortaya çıkıyor. Fransa'daki İslam düşmanlığı, yenilgiyi bastırmanın bir yolu."

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.