İskenderpaşa’lı Zeki’nin Bereketi

İskenderpaşa’lı Zeki’nin Bereketi

Mahmut Toptaş birçok eserinin yazılmasına vesile olan İskenderpaşa’lı Zeki’yi kaleme aldı

BİR KİTABIN DOĞUŞU
Mahmut Toptaş
01 Ocak 1981 yılında Haseki Eğitim merkezinde Arapça dersler almak için İstanbul’a geldim.
Lise yıllarında, Karaman Mehmet Bey parkında her ikindi namazı sonrası toplanan İmam-Hatip okulu, Sanat okulu, Ticaret Lisesi ve düz lise öğrencilerine yaptığım sohbetlere katılanlardan biri, İstanbul’a benden önce gelmiş ve asistan olmuş.
Onunla başladık İstanbul’da sohbetlere.
İlk sohbetlerim asistanlara idi.
1986-87 yıllarında Cerrahpaşa ve Çapa Tıp fakültesi öğrencilerine Cerrahpaşa Fakülte sınırları içinde ki Şahsultan camiinde sohbetlere başladım.
Sohbete davet eden Cerrahpaşa öğrencisi Milli görüşçü ve İskender Paşaya bağlı, Zeki isimli biri idi. Doktor olduktan sonra genç yaşta vefat etti, Allah rahmet eylesin.
Davet için geldiğinde kendisine, “Fakültenizde her guruptan/fraksiyondan öğrencilerin başkanlarını da getirsen, derse başlayalım” deyince “Deneyeyim” dedi ve gitti.
Bir hafta sonra üç arkadaşla geldi onları ve guruplarını bana tanıttı.
Her Cuma günü saat 14,00 de Şahsultan camiinde derslerin olacağının ilanını Fakültenin bütün kapılarına yapıştırmışlar.
Caminin yarısını doldurmuşlar. Derken Kartel Medyası denilen, -manasını benim de bilmediğim-gazetelerden birinde solcu ve zeki bir yazar, ilanın fotoğrafını ve altına iğneleyici ve engelleyici yazısını yazdı.
O yazının ardından gelen Cuma namazı sonrası cami ağzına kadar öğrenciyle doldu.
Sonra o yazarla çok hoş vakitlerimiz geçti.
Bizim sorunumuz, bir araya gelemememizdir.
Merhum Zeki’den benim isteğim yapılan sohbetlerin kasete alınması ve çözümünün yapılması.
Sağ olsunlar yaptılar.
O sohbetlerden “İmanın Altı Esası” ile “İslam’ın Beş Şartı” isimli kitaplar doğdu.
Bu çağda İslam’ın yolunu kesmek için kurulan çetelerin, yol kesicilerin ürettiği inkar sözlerinden hiç birini aktarmadan,
Bembeyaz beyinlerini inkar mantığıyla kirletmeden,
İnkarcıların beyin kusuntularına cevap olacak şekilde Ayetleri ve Hadisleri, anlayacakları dilde, açık, ve akıcı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Manasını bilmedikleri kelimeleri kullanmamaya gayret gösterdim ve kitaplar 1988 yılında Cantaş yayınları arasında yayınlandı.
Kitap, on baskının üstünde yaptı.
Bütün kitaplarımın başında “Hiçbir hakkı mahfuz değildir” diye yazar.
Bakü Üniversitesine Öğretim Üyesi olarak giderken “İman ve Altı Esası” isimli kitabımı yanında götüren Profesör Dr. Sacit Adalı beyefendi, kitabı okuyup bitirince “Burada Komünistlikten ateistliğe dönüşenlere ilaç gibi bir kitap diyerek” Azerbaycanlı Üniversite öğrencisi bir kıza Rusçaya tercemesini teklif eder.
Lale isimli öğrenci terceme eder.
Daha sonra o hanımefendi Sacit beyin davet ettiği öğrenciler arasında İstanbul’a geldi, tanıştım ve “Çok gençsin, bu kadar güzel tercemeyi nasıl yaptın” dediğimde “Babam ateist bir profesördür, annem Arap dili ve edebiyatı doçentidir.. Üçümüzün tercemesidir ve bu kitabın ilk Müslümanı babamdır” demişti.
Sacit beyefendi, Merhum Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi Üyeliğine seçilince Türkiye’ye döndü ve tercemeyi bana getirdi. Ben de, dini terimlerde yanlışlık yapacağını tahmin ederek bir Özbek hocaya okuttum ve “Yanlış olanlarını tespit ve doğrusunu kırmızı ile yaz” dedim. Yaptı ve tercemenin çok güzel olduğunu söyledi.
Cantaş yayınevi olarak iki bin adet çok kaliteli bir baskıyla yayınlayıp parasız olarak Türk Cumhuriyetlerine dağıtılmasını sağladık.
O günlerde iş kurmak veya İslam’ı tebliğ için oralara koşturanlara, Türk Cumhuriyetlerindeki dindaşlarımız, bu kitabı gösterip isteyenlere “Biz getiririz” deyip bizden dizgi kalıplarını alıp on binlercesini basıp dağıttılar.
Bana verilen haberlere göre elli bin civarında dağıtıldı.
İstanbul emekli Müftüsü Selahattin Kaya beyefendi, müftülüğü esnasında yanına ziyarete gelen Türk Cumhuriyetlerinden her Müftüye ve diğer yetkililere birer paket hediye etmişti.
“Hiçbir hakkı mahfuz değildir” yazısına dayanarak basıp bize haber vermeyenlerin kaç bastığını bilmiyorum. Ama bazı kitapçılarda satışa sunulanların kapak fotoğraflarını çekip arşivime koyuyorum.
Benim gözümde son elli yılın kahramanı Mustafa, bir gün geldi selamdan sonra “Bana bir hafta içinde İlmihal kitabı yazacaksın, kağıt parasını ben vereyim, baskı parasını siz verin ve on bin adet İlmihali parasız yurt dışında dağıtalım” dedi.
Bir haftada İlmihali Ömer Nasuhi Bilmen merhum bile yazamaz, ama benim İman kitabı ile İslam kitabını birleştirelim, sonuna da 33 farzı yazıverelim ve hemen acil koduyla o ülkeye gönderelim” dedim, yaptık, basıldı ve o da götürüp dağıttı.
Aynı kitabı, Arnavutluk’ta, Kalkandelen Eski cami imamı, Samsun İlahiyat mezunu, Qani Nesimi tarafından Arnavutçaya terceme edildi, Zennun ef Berisha tarafından redakte edildi, Mustafa’ın sponsorluğunda Üsküp Müftülüğü tarafından üç bin adet bastırmış ve parasız halka dağıtılmış 2003.
Almanya’da Bochum kentinde aynı terceme Arnavutça olarak 2007 yılında Astec yayınevi tarafından yayınlanmış, satılmaya devam ediyormuş. Bir adet ben temin ettim.
“İslam ve beş Esası” isimli eserim ayrıca Kazakça’ ya terceme edildi, Türkiye’de basıldı ve Doğu Türkistan’da parasız dağıtıldı. Doğu Türkistan’da yayınlanan kitabımı Arap alfabesi ile yazıldığını görünce bana “Kaşgar” isimli dört sayfalık gazeteyi gösterdi. Gazetenin üç sayfası Arap alfabesiyle, bir sayfası da Çin alfabesiyle basılmıştı.
Yani oradaki Müslümanlar, Arap alfabesiyle kendi dilleriyle ve bir de Çin alfabesiyle yazıp-çiziyorlarmış.
“İmanın Altı Esası” ile “İslam’ın beş Şartı” isimli kitaplarımı ve dünyanın ortak soru ve sorunu olan konularda yazdığım emekli makalelerimi bir kitapta birleştirerek “Evrensel İslami değerler” isimli kitapta topladım ve Cantaş yayınları arasında okuyuculara sunuldu 2019.
Dersler:
Bir öğrencinin başlattığı hayırlı hizmetin dünyaya dağılışı, inşallah merhum Zeki bey de sevaptan nasibini alır,
İğneleyici ve engelleyici yazının engellemek yerine hizmete katkı yapması, korkmayın.
Bütün insanlar, Hazreti Adem’in çocuğu, sevgili peygamberimizin davet ümmetidirler. Tanışma, danışma ve dayanışma sağlayıcı işler yapalım.
Beyinleri kirleten hiçbir salgıyı, söz ve yazı ile ortalığa saçmayın,
Hiçbir iyiliği, güzelliği küçümsemeyin. Yazın, konuşun ve gül kokusu gibi havaya salın.
Peşinden gitmeyin, o iyiliği yayacak tanımadığınız insanlar çıkacaktır, siz yenilerine bakın.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum