Muammer YALÇIN
1 Muharrem 1447: Hicretimiz Başlıyor, Kalplerimiz Birleşiyor!
Bugün, takvimlerimize göre yeni bir gün, yeni bir ay ve aslında yepyeni bir yıla adım atıyoruz. Ancak bu yeni yıl, Gregoryen takvimindeki sıradan bir değişimden çok daha fazlasını ifade ediyor. Bugün, Hicri Yılbaşı, yani 1 Muharrem 1447. Bu mübarek gün, bizler için sadece bir takvim değişikliği değil, aynı zamanda ruhumuzda bir uyanışa, kalplerimizde bir kenetlenmeye ve hayatımızda yepyeni bir başlangıca davettir.
Hicri takvim, sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye hicretini milat alır. O hicret, sadece fiziki bir mekân değişikliği değil, inancın zirvesi, azmin timsali ve yepyeni bir medeniyetin doğuşuydu. Zorluklara rağmen imanlarından vazgeçmeyip yepyeni bir sayfa açan o kutlu nebi ve ashabının hikâyesi, bize her yeni başlangıcın aslında bir arınma ve ilerleme fırsatı olduğunu fısıldar.
Peki, bu mübarek Hicri Yılbaşı'nda bizim hicretimiz ne olmalı? Aslında her yeni gün, her yeni yıl bize yeni bir "hicret" kapısı açar. Modern dünyadaki hicretimiz, çoğu zaman içsel bir yolculuktur. Bu, kötü huylardan iyi huylara, beğenmediğimiz alışkanlıklarımızdan daha güzellerine doğru bir arayış, bir ilerleyiştir. Gıybeti bırakıp güzel söz söylemeye, tembelliği terk edip daha çalışkan olmaya, israfı bırakıp tutumlu davranmaya niyet etmek... İşte bunlar, bizim için birer hicret değil midir? Affedemediğimiz kalplerimizden affa, kin beslediğimiz ruh hallerimizden sevgiye, şükürsüzlükten şükre, kanaate doğru bir yolculuk… İnternette boşa harcadığımız zamanlardan, daha faydalı ilim ve amellere yönelmek; önyargılarımızdan, daha kuşatıcı bir anlayışa doğru adım atmak... Tüm bunlar, kendimize ve ruhumuza yaptığımız en anlamlı hicretlerdir.
Bu içsel muhasebe ve hicretle birlikte, içerisinde Aşure Günü gibi pek çok önemli olayın yaşandığı Muharrem ayının getirdiği manevi iklimi, kalplerimizi birleştirme fırsatı olarak görmeliyiz. Yeni yılda, her şeyden önce Müslümanların kardeş olduğunu yeniden hatırlamalı, aramızdaki sevgi ve dayanışma bağlarını güçlendirmeliyiz. Zira sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) "Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş sayılmazsınız." buyurmuştur. Bu bilinçle, bireysel ve toplumsal olarak yaşadığımız kısır çekişmeleri, küçük hesapları bir kenara atmalıyız. Müslüman ülkeler olarak da bu derin ayrılıkları geride bırakıp, tahkim edilmiş bir Müslüman toplumu ve ümmet bilincine varmış bir İslam dünyası hayalimizin gerçekleşmesi için bu Hicri Yılbaşı'nın bir vesile olmasını dilemeliyiz. Daha iyi bir kul, daha anlayışlı bir komşu, birbirine daha çok destek olan bir birey ve kenetlenmiş bir ümmet olabilmek adına sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.
Hicri Yılbaşı, bize bir kez daha hatırlatıyor ki, hayat bir döngüden ibaret. Her bitiş bir başlangıcı, her son bir yenilenmeyi içinde barındırır. Önemli olan, bu döngüleri fark etmek, anlamlandırmak ve her yeni yıla, geçmişin tecrübeleriyle donanmış, geleceğe dair umutlarla dolu bir şekilde adım atmaktır.
Bu vesileyle, tüm İslam âleminin ve kıymetli okuyucularımızın Hicri Yeni Yılını en içten dileklerimle tebrik eder, 1 Muharrem 1447'nin tüm insanlık için hayırlara, berekete ve kardeşliğe vesile olmasını dilerim. Unutmayalım ki, her yeni başlangıç, yeni bir umut tohumu ekme fırsatıdır ve en büyük hicret, kendi içimizdeki karanlıklardan aydınlığa, bireysel kurtuluşumuzdan ümmetin birliğine yolculuktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.