Ahmet’in Hayali

Ahmet’in Hayali

Ahmet.

Henüz ilkokul 3’e gidiyor. Yaşı 9.

Gözleri hafiften çekik, burnu da kalkık. Yanakları her zaman pembe pembe.

Bakışlarında hep çekingenlik var. Fakat bu çekingenlik ona ayrı bir güzellik ve ayrı anlam katıyor.

Ahmet çok da akıllı bir çocuk. Çok hareketli olmasından belliydi akıllı çocuk olduğu.

Yazın gittiği Kur’an Kursunda üç haftada Kur’an okumayı sökmüş ve kurs bitene kadar da epey ilerletmişti.

Çok kısa sürede dua ve süreleri de ezberlemiş ve namaz kılmayı da güzelce öğrenmişti Ahmet.

Ahmet’in hocası bu çabasından dolayı ona Kur’an Kursu’nun en güzel Kur’an’ını hediye etmişti.

Öyle bir sevinmişti ki, onu baştan aşağıya okumak istiyordu.

Ahmet’te bir şeyleri öğrenme gayreti vardı. Onun için hiçbir zaman hocasından uzak olmadı. Daima onun yanındaydı.

Her şeyi merak ederdi.

En çok da hocasından cenneti öğrenmek istiyordu. Cennet nasıl bir yerdir diye de merak ediyordu. Sadece cennet hakkında bildiği oraya şehidlerin gittiği bir yerdi.

Acaba kendisi de cennete gidebilecek mi?

Gidecekse nasıl gidecekti?

Orada tüm sevdikleri olacak mı?

Her istediği olacak mı?

Top oynayabilecek miydi?

Koşup, eğlenebilecek miydi?

Hep bu soruların cevabını merak ederdi Ahmet.

Hocası da “eğer Allah’ın tüm dediklerini yapar, istemediği şeyleri de yapmazsan neden olmasın” diye cevap verirdi.

Bu cevap Ahmet’i daha da ateşlendirirdi.

Karar vermişti artık kendi kendine; hep namazlarımı kılacağım diye.

Büyük bir zevkle namazını kılardı. Çünkü o cennete gitmek istiyordu.

Okullar açılmadan önce Ramazan ayı da gelmişti.

Günler biraz uzun olsa da orucunu bırakmamaya karar vermişti kendi kendine.

Annesi babası onu sahura kaldırmak istemiyordu ama nasıl oluyorsa uyanıyordu. Sahur yemeğinden sonra eline hocasının hediye ettiği Kur’an’ı alıp caminin yolunu tutardı.

Hiç kaçırmadı mukabelesini ve sabah namazlarını. Hep camiye gitti sahurdan sonra.

Koca Ramazan’ı da bitirmişti Ahmet hiç aksatmadan Kur’an’ını okuyarak, namazlarını eda ederek ve oruçlarını tutarak.

Bayram sabahıydı.

O da cıvıl cıvıldı diğer arkadaşları gibi. Tebessümler yüzünden saçılıyordu etrafa. Sanki bir zafer kazanmış edasıylaydı.

Bayram namazını kıldıktan sonra kalabalığı yararak İmam Amcasının yanına gitti. Orada Kur’an Kursu’ndan hocası da vardı.

Büyük bir sevinçle hafiften bağırarak;

-          Ben artık ağabeyimin yanına gidebileceğim, di mi Hocam?

Herkes şaşırmıştı Ahmet’in böyle söylemesine. İmam Amcası ona gülerek;

-          Hayırdır, ağabeyin nerede ki?

-          Hocam Ağabeyim şu an cennette.

-          Nasıl cennette?

-          O şehid oldu Hocam. Ona kahpe kurşun attılar teröristler. O şehid oldu ve o cennette. Hocam bana demiştin ya şehidlerin cennette olacağını. Ben ağabeyimi özledim. Ben cenneti kazanıp onu görmek istiyorum Hocam.

Herkes susmuştu. Kim ne diyeceğini bilemiyordu. Ahmet’in şehid ağabeyi olduğunu orada herkes yeni öğrenmişti. Ahmet’in hocası onun yanağını okşayarak;

-          Yavrum sen de onun kadar cenneti hak ettin, merak etme, diyebilmişti hüzünlü sözlerle.

  

Not: Tüm okurlarımın, dostlarımın ve Müslümanlar'ın Ramazan Bayramını en kalbi  duygularımla tebrik eder, Ramazan ayında kazandığımız güzel hasletlerin Ramazan'dan sonra da devam etmesini yüce Mevla'dan niyaz ederim. (C. Koç) 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum