Aklını Kiraya Verenler

Aklını Kiraya Verenler

İfrit oluyorum şu; “ben aklımı kiraya vermedim”, diyenlere. Hayır, kuzum sen aklına para verecek birini bulamamışsın. Eğer bulsaydın kiraya vermekle kalmaz, külliyen satardın. Belki aklınla kalmaz,ruhunu da satardın.

Öyle ukala, öyle ekâbir bir tavır ki, görsen egosundan daha şişkin işkembesini akıl küpü sanırsın. Cak cak çiğnediği bu sakızın daha önce başkalarının çiğneyip attığı bir sakız olduğunun farkında bile değil.

Eskiden bu tabiri kerameti kendinden menkul, sözüm ona çağdaş, ilerici, aydın, laik, jakoben elitler, inançlı Anadolulu insanını tahkir etmek için kullanırdı. Şimdilerde ise, seküler Müslümanların da, kendi kardeşlerini dışlamak için aynı üslubu benimsediklerini üzülerek izliyorum.

‘Aklını kiraya vermek’, konfor alanından taviz vermeden, düşünme zahmetine katlanmadan, genel kabul ve düşünceleri sorgulamadan satın almak, algılara teslim olmak manasına mecazen kullanılan bir deyim. Beleşçilik, eyyamcılık, goygoyculuk da denilebilir. Daha çok siyasal hiziplerin birbirlerini aşağılamak için başvurdukları bir şablon.

Oysa gerçek manası düşünüldüğünde aklını kiraya vermek kötü bir şey değil, bilakis muteber bit iştir. Büyük şirketlerin CEO’ları, danışman ve müşavirleri, üst düzey yöneticileri belli bir maaş karşılığında akıllarıyla iş yapan, para kazanan insanlardır.Akıllarının ürünü düşünce, bilgi ve becerilerini işletmelerinin emrine sunuyorlar. Tıpkı amelelerin beden gücüyle para kazanmaları gibi.

“Su-i misal emsal teşkil etmez” kaidesini bir köşeye yazalım. Terör örgütleri ve mafyavari yapılanmalar bahsimizin dışında.

Bu terim özellikle 15 Temmuzdan sonra bütün dini gruplar için teşmil edilmeye başlandı. Burada bir cemaat tartışması açmak istemiyorum ama şu kadarını söyleyerek yetinelim; ‘cemaat’ olgusu sosyolojik bir gerçekliğin yanında dini bir gereklilikte aynı zamanda. İslamin beş şartı dediğimiz önemli farzların tamamı cemaati iktiza eder. Namaz, oruç, hac, zekât, cihat hiçbiri münferiden yapılacak ibadetler değildir.

Dini yaşantının yanında keza eğitimde öyle; dünyanın her yerinde o iş için düzenlenmiş okul, medrese, cami gibi özel mekânlarda topluca verilir. İnsan fıtrat olarak da, hilkat olarak da yalnız yaşamaya yatkın değildir. Yaratılış gereği sosyal bir varlıktır.

“Ey insanlar! Şüphesiz biz, sizi bir erkekle bir kadından yarattık (iyilik uğrunda) tanışasınız (yarışıp ve yardımlaşasınız) diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlınızdır.”(49/13)

Sözlük anlamı; “menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak” olan akıl kelimesinin felsefi karşılığı; “varlığın hakikatini idrak eden, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden cevher”dir.

İsfahânî’ye göre Kur’an, aklı; “bilgi edinmeye yarayan bir güç” ve “bu güç ile elde edilen bilgi” şeklinde tanımlar.

Allah Kur’an-ı Kerimde akıllı insan için “ulü’l-elbâb” tabirini kullanır. Akl-ı selim olarak Türkçeleştirilen tamlamada akıl kelimesinin karşılığı (Lüb) elbâb; “her şeyin en seçkini, safı ve özü”demektir. Tefekkür ve derin anlayış gerektiren konulara işaret edilen on altı yerde aynı tabir çoğul olarak tekrarlanır. Sağdudyu sahibi, saf akıllara, billur beyinlere delalet eder. Ancak böylelikle insan göklerin, yerin ve dağların taşıyamadığı emanete talip olur.

Dünya nimetlerinin en önemlisidir akıl. İmam Gazali rahmetullah İhya ’da; “Allah akıldan daha değerli bir şey yaratmamıştır.” Hadis-i Nebevisini nakleder. Camiü’s-Sağir’de geçen bir başka hadiste ise Peygamber (sav); “Kişiyi ayakta tutan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur” Fermanını beyan eder. Onun içindir ki İslam akil ve reşit olmayan bireyi mükellef tutmaz.

Hz. Ali (ra): “İnsanı, şeref ve izzet sahibi yapan üç şey vardır. Bunlar: Akıl, din ve ilimdir” der.

Kur’an’da akıl kelimesi kırk dokuz yerde fiil şeklinde geçmektedir. Aklın bizatihi kendisinden ziyade onun fonksiyonları öne çıkmaktadır. Yani aklı kullanarak doğru düşünmenin önemine dikkat çekilmektedir.

“O, (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet nasip etmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir. (Bu âyet ve öğütleri) akl-ı selim sahiplerinden başkası düşünemez”(2/269)

Günlük hayatın vazgeçilmezleri arasında kabul edilen ekonomik birliktelikler, siyasal hareketlilikler, ideolojik kamplaşmalar, futbol fanatizmini, masonikyapılanmalar, yaşam koçları, yoğa seansları, astral yolculuklar vs. akla değer vermek olarak yüceltilmektedir. Bununla beraber; güzel ahlak talimi, manevi terakki, ruhsal arınma, dini eğitim, sosyal dayanışma, ilim, fikir, zikir gibi ulvi gayeler için bir araya gelmeler, ‘aklı kiraya vermek’ şeklinde algıya kurban edilmektedir. Her alanda olduğu gibi, burada da bir çifte standart söz konusudur.

İnsanda akıl varsa, düşünmemek elde değil. Düşünceleri paylaşmak, fikirleri yaymak, insanları aydınlatmak medeni bir hak ve dini bir sorumluluktur.

İstişare etmek, araştırmalar yapmak, uzman görüşü almak, insanlarla sohbet etmek, empati kurmak akla zeval vermez. Kamil ve âlim bir insana hürmet etmek, fikir almak, görüşlerine itibar etmek, ufuk açar, feyiz ve inkişafa sebep olur, aklı tatil etmez. Kaldı ki aklı kiraya versen de mülkiyetini korudukça sorun olmaz.

Enteresan olan, heykellere kutsiyet atfedebilen, totemlerden medet uman, her türlü batıl inancı hoş gören, şans oyunlarına umut bağlayan, bazı hayvan ve rakamları uğursuz sayan ukalaların, mukaddes kitabı çağdışı, inançlarını dogma, müminlerini de ‘aklını kiraya vermek’le itham etmeleri.

Akıl da rızık gibi, nasip işi. Ne diyelim, dua edelim.

“Hz. Ömer, Ubey bin. Ka’ab ve Ebu Hureyre(rah) Peygamber(sav)’in huzuruna gidip sordular:

-Ya Rasulullah! İnsanların en âlimi kimdir?

Rasulullah cevap verdi:

-Akıllı olandır.

Tekrar sordular:

-En çok ibadet eden kimdir?

Rasulullah:

-En çok akıllı olan.

Bu sefer:

-İnsanların en faziletlisi kimdir? Diye sordular.

Rasulullah:

-En akıllı olan...

Yine sordular:

-Ya Rasulullah akıllı kimse, mürüvvet sahibi, cömert, konuşmasını bilen ve hatırı sayılır kimse değil midir?

Peygamberimiz:

-Bu saydıklarınız dünyaya aittir. Ahiret ise muttakilerindir. En akıllı kimse ise muttaki olan kimsedir, karşılığını verdiler.” (Gazali, İhya, 1/217)

“Ey akıl sahipleri, takvalı olun ki kurtuluşa eresiniz” (5/100)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum