Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Arapça Öğretirken Öğrenmek / Öğretmen Kendine de Öğretir, Öğretmelidir.

Yıllarını Arapça öğretmede geçiren bir öğretmen, bir hocaolarak, öğrencilerime tavsiyelerde bulunurum. “Sabah namazına, Yatsı namazına yerinizden kalkın, camiye gidin, imamın kıraatini dinleyin, ayetleri düşünün” derim. Bu sözleri söylerken aslında sadece öğrencilerime değil, kendime de söylüyorum, daha doğrusu söylemeliyim. Çünkü öğretmenlik, sadece bilgi aktarmak değil; aynı zamanda kendini eğitmek, kendini dönüştürmek ve söylediğini yaşamak demektir.

Bu gün, öğretmenin kendi sözleriyle nasıl eğitildiğini, öğrencinin öğretmene nasıl bir ayna tuttuğunu ve Arapça öğretiminde bu içsel farkındalığın nasıl bir derinlik kazandırdığını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öğrencilerime camiye gitmelerini, imamın kıraatini dinlemelerini, ayetleri analiz etmelerini önerdiğimde, içlerinden biri mutlaka şu soruyu soracaktır:


“Peki Hocam, bu söylediğiniz tavsiyeyi siz de yapıyor musunuz?”

İşte bu soru, gerçek öğretmen için bir dönüm noktasıdır. Çünkü öğrenci, öğretmenin sadece anlattıklarına değil, yaşadıklarına da bakar. Öğrencinin bu sorusu, mesleğine inanmış ve kendini öğretmeye adamı bir öğretmenin kendi hayatına dönüp bakmasını sağlar. Ben de bu soruyla karşılaştığımda, kendime şu soruyu sordum:


“Ben gerçekten söylediğimi yaşıyor ve öğrencilere yaptığım tavsiyeleri uyguluyor muyum?”

Öğretmenin bu iç muhasebesi, öğretmenin kendi gelişim yolculuğunun başlangıcıdır. Aslında bu muhasebe sadece öğretmene has ve onunla sınırlı olan bir muhasebe de değildir. Aslında her ana/baba, her yönetici/ her sorumluluk sahibi insan bu iç muhasebeyi yapmalıdır.

Hemen hemen bütün öğrenciler, öğretmenlerinin ne kadar bilgiye sahip olduğundan çok, ne kadar samimi olduğuna, söyledikleriyle eylemlerinin ne denli uyumlu olduğuna dikkat eder. Samimiyet, öğretmenin söyledikleriyle yaşadıkları arasındaki uyumdur. Bu uyum varsa, öğrenci öğretmene güvenir, söylediklerini içselleştirir. Bu da herkes için geçerli bir evrensel esasdır. Sözümüzle özümüz, yaşadıklarımız uyumlu mu, yoksa çelişki mi var? Biz sözlerimizi, uygulayarak onun arkasında mıyız yoksa çok farklı uygulamalarla sözlerimizin çok uzağında mıyız? İşte öğretmen de olsan, bir insan olarak bunları sormalı ve bunalar sağlıklı cevaplar verebilmeliyiz

Değerli Dostlar

Öğretmenin söyledikleriyle uyumlu bir hayatı olması, öğretmenin bu saimiyet ve bütünlüğü göstermesi sadece İslami, ahlaki ve insani açıdan değil Arapça öğretimi açısından da çok çok önemlidir. Çünkü Arapça sadece bir dil değil; aynı zamanda bir kültür, bir değerler bütünü, bir yaşama biçimidir. Öğretmen, bu dili öğretirken aynı zamanda bir anlam dünyasını da aktarmaktadır. Bu anlam dünyası da, ancak samimiyetle taşınabilir.

Öğretmen, öğrencisine söylediği her sözü aslında bir anlamda kendine de söyler. “Namaza kalk”, “ayetleri düşün”, “dikkatini ver” gibi cümleler, öğretmenin kendi iç dünyasında yankılanır. Bu yankı, öğretmenin kendi davranışlarını gözden geçirmesine, niyetlerini sorgulamasına ve kendini geliştirmesine vesile olur.

Bu süreçte öğretmen:


- Kendi eksiklerini fark eder,
- Söylediğiyle yaşadığı arasındaki farkı görür,
- Daha tutarlı ve örnek bir kişilik geliştirmeye çalışır.

Bu da öğretmenin sadece mesleki değil, kişisel ve manevi gelişimini de destekler.

Arapça öğretimi, sadece dil bilgisi kurallarını öğretmek değildir. Aynı zamanda bir anlamı, bir duyarlılığı, bir kültürel mirası aktarmaktır. Bu aktarım, öğretmenin kendi içsel farkındalığıyla daha etkili hale gelir.

Öğretmen, öğrencisine “ayetleri düşün” dediğinde, kendisi de o ayetleri düşünüyorsa; “duayı anlamaya çalış” dediğinde, kendisi de o duayı anlamaya çalışıyorsa, bu öğretim çok daha derin ve etkili olur.

Bu farkındalık, öğretmenin ders anlatımına da yansır:


- Daha içten konuşur,
- Örneklerle zenginleştirir,
- Öğrencinin kalbine dokunur.

Dostlarım

Öğrenci, öğretmenin aynasıdır. Öğretmen, öğrencisine bir şey söylediğinde, aslında kendi iç dünyasını da açar. Öğrenci ise bu dünyaya bakar, değerlendirir, sorular sorar. Bu karşılıklı etkileşim, hem öğretmeni hem öğrenciyi geliştirir.

Öğrencinin “Siz yapıyor musunuz hocam?” sorusu, öğretmeni harekete geçirir. Bu, bir tür mahalle baskısı gibi görünse de aslında eğitici bir baskıdır. Öğretmenin kendi sözlerini yaşamasını sağlar. Bu da öğretmenin daha tutarlı, daha güvenilir ve daha etkili olmasına katkı sağlar.

Öğretmen, öğrencisine söylediği her şeyi önce kendi hayatında uygulamaya niyet etmelidir. Bu niyet, öğretmenin samimiyetini artırır. Bir öğretmen olarak biz debu niyetle sabah namazlarına gitmeye, imamın kıraatini dikkatle dinlemeye, ayetleri anlamaya çalışmalıyız. Böylece hem Arapça bilgimi tazelemeli hem de ibadetlerim daha anlamlı hale getirmeliyiz.

Bu niyet, öğretmenin içsel motivasyonunu da artırır. Çünkü artık öğretmen sadece anlatan değil, yaşayan bir örnek haline gelir.

Öğretmenlik, sadece başkalarını eğitmek değil; aynı zamanda kendini eğitmek demektir. Öğrencisine söylediği her söz, öğretmenin kendi iç dünyasında da yankılanır. Bu yankı, öğretmeni daha dikkatli, daha samimi, daha tutarlı bir insan olmaya yönlendirir.

Arapça, sadece kelimelerden değil; aynı zamanda anlamdan, duygudan ve değerlerden oluştuğu için bu dilin öğretiminde bu içsel farkındalık çok kıymetlidir. Bu değerleri aktarmak için öğretmenin önce kendi içinde bu değerleri yaşaması, bizatihi uygulaması gerekir.

Sonuç olarak, öğretmen öğrencisine söylediği her şeyi önce kendine söylemeli, önce kendisi duymalı, önce kendisi yaşamalıdır. Çünkü en etkili eğitim, yaşayarak verilen eğitimdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.