BAHTİYAR BİR İHTİYARE (Ümmü Ma’bed)

BAHTİYAR BİR İHTİYARE (Ümmü Ma’bed)

Peygamberimiz (sav), Hz. Ebu Bekir, Amir bin Füheyre r.a. ve kılavuzları Abdullah bin Uraykıt ile beraber Mekke den Medine ye hicret ederken yolda Ümmü Ma’bed’in çadırına uğramışlardı. Ümmü Ma’bed, oradan geçen yolculara bir şeyler satardı, koyunları da çoktu. O gün eşi Ebu Ma’bed evde yoktu.

O gün için Ümmü Mabedin ne satacağı bir şeyi vardı, ne de gelen misafirlerine ikram edeceği bir şeyi. Kutlu yolun kutlu yolcularını tanımıyordu. Şimdiye kadar gördüğü insanlara da benzemiyordu. Devlet kuşu gelip başına konmuştu o an için. Ama nereden bilebilirdi ki! Bazen hasta doktorun ayağına gider, bazen de doktor hastanın ayağına gelir. Bu sefer ki öyle olmuştu.

Peygamberimiz Ümmü Mabede yiyecek bir şeyi olup olmadığını sordu. Olmadığını söyleyince bahçede ki koyunu sordu Peygamberimiz. Ümmü Mabed, koyunun hastalıklı, zayıf, sütten kesilmiş, sürüden geri kaldığı için evde tuttuklarını söyledi. “onun sütü yok mu?” “Hayır!” “Koyuna bakmama izin verir misin?” “Elbette, ama o zayıf, cılız, sütten kesilmiş bir hayvan, onda süt bulamazsın ki!”

Peygamberimiz, kendisini tanımayan, ama kısa bir zaman sonra eşiyle beraber Müslüman olacak olan bu kadının koyununu getirtir. Sırtını sıvazlar, mübarek parmaklarıyla memelerini mesh ederken “Ey Allahım, ona koyununu bereketli kıl” diye dua etti. Cenab-ı Hak, Habibinin bu duasını kabul etti ve koyunun memeleri sütle doldu. Peygamberimiz büyükçe bir kap istedi. Sonra koyunu sağdı, kısır olan koyundan hem kabı dolduracak, hem de orada kilere yetecek kadar süt sağdı. Hepsi kana kana süt içtiler. Olan bitenleri Ümmü Mabed hayretler içinde seyrediyordu. Bu gelen yabancılar kimdi? Hele bu sütü sağan kimdi? Kısır koyunun süt vermesi şimdiye kadar görülmemişti. Onun için evde alıkoymuşlardı. Bugün neler oluyordu Ümmü Mabedin evinde. Bu güne kadar buradan çok insanlar ve kafileler geçmişti, ama hiç biri bunlar gibi değildi, bunlar onlara benzemiyordu. Ümmü Mabed de sütten kana kana içti. Biri vardı ki O, henüz içmemişti. “Bir kavme su ikram eden en son o içer” buyurarak  O da kana kana mucizevi sütten içti. (Yüz bin afiyet olsun) Kabı süt ile tekrar dolduran Resulüllah süt kabını Ümmü Mabede verdi.

Ve kutlu yolun kutlu yolcuları yollarına revan olurlar. Akşam olur, Ümmü Mabedin kocası Ebu Mabed eve gelir. Evde içi süt dolu kabı görünce şaşırır, sorar eşine: “Bu süt nereden geldi, evde sağılacak koyun yok ki!” Ümmü Mabed, “gerçekten evde süt yoktu, fakat buraya mübarek bir adam! uğradı” dedi ve gün boyu olanları, gördüklerini, hayretler içerisinde anlattı. Bu sefer merak sırası Ebu Mabed deydi. “Ne olur, gördüğün o adamın vasıflarını bana anlat” dedi. Ümmü Mabed şöyle anlattı: “Yüzü parıl parıl parlıyordu. Güzel yaradılışlı idi. Öksürük ve de benzeri bir şeyi yoktu. Son derece güzeldi. Gözleri irice idi. Kirpikleri ve kaşı gürdü. Sesi gayet yumuşak ve nezaket doluydu. Sakalı gür, taranmış ve tertemizdi. Konuşmadığı zaman suratında vakar okunuyordu, konuştuğunda sözleri adeta inci gibi mübarek ağzından dökülüyordu. Konuşurken uzun konuşmuyordu, sözü kısa da kesmiyordu. İki dal arasında bir dal gibi bir şeydi O. Arkadaşlarının ona son derece saygı ve hürmeti vardı. Etrafında sanki birer pervane gibiydiler. Konuştuğunda pür dikkat dinliyorlardı, emrettiğinde emrini yarışırcasına yerine getiriyorlardı. Güler yüzlü idi, çatık kaşlı değildi. Yüzünü her hangi bir şeyden dolayı buruşturmuyordu.”

 Bunları dinleyen Ebu Mabed, uzun zamandır içinde sakladığı bir düşünceyi dile getirerek eşine şöyle dedi: “Vallahi bu anlattıklarından O Mekke de çıktığı söylenen Peygamber olduğunu anlıyorum. Ey Ümmü Mabed, eğer ben onu görseydim, beni arkadaşlığa kabul etmesini isterdim. O gelmesi beklenen son peygamberdir. Kendisini görürsem ilk fırsatta beni kabul etmesini isteyecem” der. Bu iki bahtiyar ihtiyar ve ihtiyare sonra Müslüman oldu.

Kimi insan vardır yıllarca Mekke de Medine de Peygamberin yanında bulunur ama Müslüman olmak nasip olmaz, kimi insan da vardır, uzaklarda yaşar, yüzlerce kilometre mesafede bulunur, günlerce yaya, at ve deve sırtında yol alır, gelir son gelen Peygamberin dinine girer, Müslüman olur ve gider; kimi bahtiyar insan da var dır ki son gelen Peygamber tarafından ziyaret edilir, onun ağzından bazı şeyleri duyar, elinden bazı mucizeleri görür, şehadet getirir ve Müslüman olur. Belki de Peygamberi bir daha görmek nasip olmayacak.                

e-posta: naimozguner81@gmail.com   www.naimozguner.com  

    

Önceki ve Sonraki Yazılar