Başörtüsü ile içkiyi yan yana koyan yazar!

Her insan gibi benim de vazgeçmeyeceğim, vazgeçemeyeceğim, vazgeçmek istemediğim bazı tabu ve inanç alanları vardır.

Örneğin Türk ve Müslüman kimliğimden kesinlikle vazgeçmem.

Müslüman kimliğini bırakıp bir başka dine intisap edilmesini ise hoş karşılamam ama o kişinin inancından dolayı linç edilmesini de mazur görmem.

İşte din ve milliyet konusundaki bu "vazgeçemezlik" duygusu, içki ve çay konusunda da zihnime yerleşmiş durumdadır.

İnce belli cam bardakta demli çay içme konusunda ciddi bir tabuya sahip olan biri olarak bir tabum daha vardır.

Bu tabu, bu yaşıma kadar bir damla dahi içmediğim içkiye dairdir.

Evet, bu yazının konusu medyada sıklıkla teşvik edilerek "köpürtülen" içki yasağı meselesidir.

Cumhurbaşkanı seçilebilme imkanı varken bunu elinin tersiyle itecek kadar muazzam derecede terbiye edilmiş bir nefse sahip olan Başbakan Erdoğan'ın eleştirdiğim bazı uygulamalarından biri de belediye tesislerindeki bu içki yasağıdır.

Başbakan Erdoğan, belediye tesislerindeki içki yasağını Anayasa'nın 58.maddesine dayandırıyor.

Ama "mezkur" madde, başlı başına "kötü" yazılmış bir maddedir.

Bu maddenin kötü yazılmasının sebebi belki de içki gibi "kötü" bir maddeden bahsediyor oluşudur, bilemiyorum!

Bu madde kötü yazılmıştır; çünkü Anayasa'nın 58. maddesinde özetle "Devlet, gençleri kötü alışkanlıklardan korur" diye yazmaktadır.

Anılan madde "gençler.." diyor ama belediye tesislerinde örneğin 60 yaşındaki insan da içki içemiyor!

Hal böyle olunca ya, Anayasa'nın anılan maddesindeki "gençler" ibaresi değiştirilip "insanlar" ibaresi konulmalıdır.

Ya, belediye tesislerinin kapısına "genç olmayanlar giremez" denilmelidir.

Ya da "belediye tesislerinde gençlere içki yasak, genç olmayanlara içki serbesttir" diye yazılmalıdır!.

Bir de işin "sıhhi dayanak" ve "dini dayanak" kısmı var ki, yapılan tartışmalar insanın hem sıhhatini bozuyor hem de insanı dinden imandan çıkarıyor!

Bununla beraber, içki yasağı ile başörtüsü yasağı, bir yönden aynı mahiyettedir bir yönden ise farklı bir niteliğe sahiptir.

Aynıdır; çünkü devlet kimin başını nasıl bağlayacağına karar veremez.

Devlet sadece, "güvenlik" nedeniyle kamu kurumlarına "yüzünü kapatacak" denli kapalı giyinen kadın veya kızlara bir sınırlama getirebilir.

Bunun gibi devlet, insanların içki içme özgürlüğüne de müdahale edemez.

Devlet sadece, "sarhoş" insanların başkalarına zarar verebilme potansiyeli taşıması nedeniyle o kişiye idari önlemler ve cezai yaptırımlar getirebilir.

Yine, dünyanın en büyük zulümlerinden biri olan üniversitelerde başörtüsü yasağını savunanların görmek istemediği gerçeklik şudur:

Başörtüsü takanların gidebileceği "özel bir üniversite" bile yoktur; oysa içki içilebilen "acayip özel" yerler mevcuttur!

"Ama İslamiyet'te içki haramdır; tabii ki içki belediye tesislerinde yasaklanmalıdır" demek, başka bir argümana zemin hazırlar ve birileri çıkıp der ki:

"Ama İslamiyet'te namaz kılmak farzdır; dolayısıyla tüm belediye tesislerinde namaz kılmak da zaruri olmalıdır"

Aynı tutarsızlık "alkolperestliği" çağdaşlığın nişanesi olarak takdim etme küstahlığını gösterenlerde de mevcuttur.

Hatta bunlar çıkıp, "Havuzları da harem-selamlık olarak ayıran bu hükümetin hedefi dini esaslara dayalı bir devlet kurmaktır" diye yazabiliyorlar.

"Ayık kafayla" yazdıkları şüpheli olan bu kişiler, "Hamamda da harem-selamlık olmasın" derlerse kesinlikle şaşırmayacağım.

Kadınlar hamamına erkeklerin selam vermeden (ki, selam vererek de girilmez!) girmeleri halinde kafalarına kurna tası yemeleri ihtimalini görmüyorlar mı? Dolayısıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin işlettiği örneğin Hıdiv Kasrı'nda birisi eşi ya da nişanlısıyla Boğaz'a karşı çay içebiliyorsa, bir başkası da birlikte içki içebilme hakkına sahip olmalıdır.

Bu kasır belediyeninse ve belediye de "herkesin" belediyesi olmak durumunda ise bu yasak hiç de demokratik değildir.

Ama bütün bunlar, arka sayfalarına koyduğu çıplak kadın fotoğraflarının hemen altına "içki hayattır.." diye yazıp viski reklamı yapılmasının eleştirilmesini haksız kılmaz.

Zira aynı gazetelerin üçüncü sayfaları, "içki hayattır" ibaresine kananların "hayatlarının nasıl kaydığının" hazin fotoğrafları ile doludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar