Biat Kültürü/ Aklını Kiraya Verenler II

Peşin ve net ölçüyü koyalım: Müslüman için dini hayat veyaseküler hayat diye bir ayrım söz konusu olamaz. Onun için tek bir hayat vardır, oda İslami hayattır. İçinde bulunduğumuz dünya hayatı ise İslam’a göre aslolan ahiret hayatının demosudur.

İslami hayatın yaşam kriterlerini ve çerçevesini belirleyen yegâne iki unsur vardır: Kur’an ve sünnet. Başta kıstasımızısağlam oturtalım ve konuya Kur’an-ı Kerim’in koyduğu ölçü ile giriş yapalım.

“(Resûlüm!) Sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın (kudret) eli onların ellerinin üstündedir. Artık kim (bu bağlılığı) bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah’a söz verdiği şeyi yerine getirirse, O da ona büyük bir mükâfat verecektir.”(Fetih 48/10)

Ayeti kerime çok açık bir şekilde peygambere yapılan biatındoğrudan Allah’a (cc) yapılmış olduğunu ilan ediyor. Peygambere verilen ölünceye kadar ona ve İslam’a bağlılıksözünün, Allah’a verilmiş olduğunu teyit ediyor. Bu ahitleşmeyle Allah, resule olan güveni ön plana çıkarırken, biat müessesesine ve elçisine verdiği değeri de bayraklaştırıyor.

Ayette geçen biatleşme; Hicretin altıncı yılında Hudeybiye’de,1400 sahabenin hazır bulunduğu ‘Rıdvan Biatı’dır. Allah hepsinden razı olsun, olmuştur da.

“Andolsun ki (Hudeybiye’de) ağacın altında sana biat ederlerken, Allah o müminlerden razı olmuştu. İşte (Allah) kalplerindeki (sadakatleri)ni bildiği için onların üzerine huzur ve güven indirip kendilerini yakın bir zaferlemüjdelemiştir.” (Fetih 48/18)

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre biad; Bir kimsenin egemenliğini tanıma manasına gelmektedir. Musafahalaşma, ahitleşme ve sözleşme anlamı yüklenen, Arapçadaki satış, satmak manasındaki bey’a mastarının, müfaale babındanmüşareket, karşılıklılık ifadesi almış halidir. Yaygın kullanıma göre; “yöneticilik tevdi etmek, birinin yöneticiliğini benimsemek” anlamı taşımaktadır. Yukardaki ayetlerde geçen manada bu tariflerle örtüşmektedir.

Tarihi süreçte biad kelimesinin kullanımına bakıldığında iki şey ön plana çıkmaktadır. Biri seçim, ikincisi tasdik. Peygamber (sav) döneminde daha çok dinî hükümlere bağlı kalmak ve ona itaat etmek anlamında kullanılmıştır. Hz. EbuBekir (ra)’ın halife seçilmesinden sonraki süreçte siyasi bir hüviyet kazanmıştır.

Biatın dini boyutunun yanında tarihi ve siyasi fonksiyonunuanlamak için Akabe biatlarını hatırlamak gerekir. Tebliğin ilk yıllarında Mekke’de kuşatma, baskı ve takip altında tutulan peygamber efendimizin Medine’den gelen altı kişilik grupla buluşup, onlarla biatleşmesi, İslam’ın evrenselleşmesinin ve medeniyet yolculuğunun ilk kilometre taşıdır. İleriki yıllarda da Hz. Peygamberin önemli dinî ve siyasî olaylar karşısında arkadaşlarıyla biat tazeledikleri bilinmektedir.

İslam’da biat sosyopolitik bir gerçeklik ve saytaranınmeşruiyet kaynağıdır. Biat alan bir tarafa, biad eden kişidedahi Müslüman, hür ve mümeyyiz olmak gibi temel şartlar aranmaktadır. Süreç içerisinde bu şartlar detaylandırılarak çoğaltılmıştır.

İslam hukukçuları ikrah altında, zorla yapılan biatın geçerli olmadığını hükme bağlamışlardır. Ne Peygamber efendimiz,ne de dört halife, zorla biat almamışlardır. Maalesef insanelinde, her işte olduğu gibi, zamanla bu müessesede da aşınmave su-i istimaller olmuştur.

Ulema yukardaki ayetler ve ilgili birçok hadis-i şerife dayanarak biatın, “gerekli şartları taşıyan her Müslümana vacip” olduğunu bildirmiştir. Bununla beraber sahih bir biate vefanın hükmü de aynıdır.(*) Tasavvufta, mürid-mürşid arasındaki intisap bağı da bu kabildendir.

Konunun ciddiyetini idrak için şu misal yeterlidir sanırım. “Hz. Peygamber, Hudeybiye’de Rıdvan Biatına katılamayan Hz. Osman’a vekâleten kendi kendine musafaha yapmak suretiyle biat etmiştir.” (Tirmizî, Menâḳıb, 18) Yine Sahih-i Müslim’de (1851) yer alan bir hadis-i şerifte, imama itaatedikkat çekilirken, “devrin liderine biatsiz ölen kişinin cahiliye ölümü üzere öldüğü” ihtar edilmektedir.

Biatleşmeye güncelden de bir, iki örnek sunmak isterim. Müsabaka öncesi sporcuların ellerini kaptan ya da teknik adamın ellerinin üstünde birleştirerek kazanmak için hep birlikte söz vermeleri, biatın en popüler yansımasıdır.

Yakın zamanda bir siyasi liderin partidaşlarına hitaben:“Gerçekten benimle misiniz? Benimleyseniz, benimle olduğunuzu da artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum” sözlerini hatırlarsınız. Bu da bir biat çağrısıdır ve biatleşme arzusudur.

Hal böyle iken; demokrasiyi tabulaştırıp, İslami kurum ve kuramları her fırsatta küçümseyen, müstemleke terekesi bir gurup azgın aydın bozuntusunun, ‘biatçı’, ‘biat kültürü’, ‘aklını kiraya vermişler’ diye tahkir ve tahfife kalkıştıkları biat müessesesi, ortaçağdan günümüze seçme ve seçilme işinin nasıl gerçekleştiğinin serencamı gibidir.

21. yüz yılın ilk çeyreğini tamamlarken, hala bir partinin delege seçiminde bile şeffaflığı sağlayamayan, partilerdeki lider ve klik sultasını parti disiplini diye yücelten, kerameti kendinden menkul, cüce aklını ilahlaştıran, sözüm ona çağdaş aydına, 1500 yıl önce, yüz yüze biat ederek seçtiği halifeye:“seni kılıcımızla düzeltiriz” diyen anlayışı beğendiremiyoruz.

“Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.” NFK

“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir surette ortak tanımamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, (kız) çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasından bir iftira uydurup getirmemek (yani başkasından edindiği bir çocuğu, kocasına isnat etmemek) iyiyi emir (ve kötü olanı yasaklaman) da sana karşı gelmemek şartıyla sana biat etmeye geldikleri vakit, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Mümtehine 60/12)

(*) TDV İslam Ansiklopedisi/Biat

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum