Teslime Gülsen NURDOĞAN

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Bir Nakşibendiyye Talebesi Şenol Molu

Bir Dosttan Geriye Kalanlar

 

Müslüman vefat edip de cenaze namazı kılındıktan sonra imam efendi; “Bu kişiyi nasıl bilirdiniz?” diye bir soru sorar. İslamda bu dînî bir vecîbedir.

Ölen kişi ömrünü elbette ki tek başına bir insan olarak tamamlamadı. Komşularıyla, ailesiyle, eş dost münasebet ettiği insanlarla bu ömrünü tamamladı.

Nasıl ki kişi ahirette her şeyden hesaba çekilecek; alışverişinden, konuşmasından şusundan busundan hesaba çekilecek. Yedi adım yol yürüdüğün biriyle bile üzerinde bir hak oluşur denildiği gibi yani. Vefat eden kişi defnedilirken sorulan “Bu kişiyi nasıl bilirdiniz?” sorusu da mahşer hesabının bir küçük uygulaması olur adeta.

Bir tanıdığım şahıs vefat ettiğinde onunla olan yaşantımı bir süzgeçten geçiririm. Bu yaşantımız bir sözden ibaret de olabilir, sadece bir nazardan, bakıştan ibaret de olabilir. Dediğim gibi biz yedi adım yol yürüdüysek ‘üzerimizde bir hak oluşur' diyen bir inancın mensubuyuz. Buradaki yedi rakamı temsilîdir.

Dostlar birer birer kavuşuyor Allah’a, özlediği aleme. Ben dost diyorum ama onlar da beni dost kabul etmişler miydi bilmiyorum. Ama ben dostlarımın listesini yüreğimde taşıyorum. O yüreğimiz ki  Rabbimiz onun her anına nâzır, her hissinden dahi haberdardır. Bu kadar bahisten sonra söyleyeceğim şu ki, Şenol Molu vefat etti.

Peki Şenol Molu kimdir?

Şenol Molu; Mehmed Zahid Kotku hocaefendinin talebesi, Mahmud Es’ad Coşan hocamın dünürü, Muharrem Nureddin Coşan hocaefendinin kayınvalidesidir.

Şenol Molu hanımefendiyi ben, sadece telefon görüşmelerimden tanıyorum. Yüz yüze tanışmak nasip olmamıştı.

Onu niye tanımak istedim? Önce bu sorunun cevabını vereyim.

Rahmetullahi aleyh Es’ad Coşan hocam bir sohbetinde tasavvuf adabıyla yetişmiş ve bu yolda yaş almış kişilerin bilgi ve görgülerinden istifade edinilmesi gerektiğini söylemişti. Hocamın bu sözü üzerine kendi çapımda araştırma yapmıştım. İmam Hatip Liselerinin kurucusu Celal Ökten’in kızı merhume Dr. Hümeyra Ökten,  merhume  Şahver Çelikoğlu ve merhume Şenol Molu bunlardan bazılarıydı. Bu hanımefendiler tekkede İslam adabıyla yetişmiş kişilerdi.

Şenol Molu hanımefendiyi telefonla aradım. O beni telefonda çok güzel karşıladı. Sonra ara ara onunla telefon  görüşmeleri yaptık. Hatta mektup yazdık birbirimize.

Onunla tanıştığımda 71 yaşındaydı. 2009 yılında tanışmıştık. Tabi ben onun yaşını o zaman bana gönderdiği mektuptan anlıyorum. Söz uçar yazı kalır misali onunla konuştuğumuz şeylerin çoğunu unuttum ama mektubunda bana yazdıkları duruyor işte.

Şenol Molu ilkokul 4’e kadar okumuştu ama bazı sitelere yazı yazar gönderirdi. Bu sitelerden biri Amerika’daki Akwa sitesiydi. Anlayacağınız bu derece yazı yazma yeteneğini geliştirmiş bir kimseydi. Damadı M.Nurettin hocaefendinin:

Kendinizi, genç ya da ihtiyar, kadın ya da erkek ayırımı yapmadan, suni mazeretler üretmeden her gün, her an eğitin ve sürekli geliştirin.” sözlerini hayatına prensip edinmişti. O zaten hocalarının sözlerini kendisine kural edilmiş bir talebeydi.

Kur’an-i Kerim’den ayetler not alırdı. Bu ayetleri evlatlarına miras bırakacakmış. İşte o böyle bir insandı. Sürekli okuyan, bilgi ve gönül dağarcığını zenginleştiren bir hanımefendiydi.

Mehmed Zahid Kotku’nun bizatihi sohbetlerine katılan biri olduğu için ona Zahid hocamızı da sorardım. Bir keresinde M. Zahid Kotku, Şenol Molu’ya özgü bir tavsiyede bulunmuş. Kızım, fitne zamanlarında dışarı çıkma evinde otur diye söylemiş. O, bana Zahid hocanın bu tavsiyesine ömrü billah uymaya çalıştığını söylemişti.

Bir telefon görüşmemizde, M.Nureddin hocaefendinin refikası olan kızına selamımı iletmesini söyledim. Çok şaşırdığım bir tepki verdi. Adaba göre böyle olmaz imiş. Hocaefendilerimize ve refikalarına birisiyle selam gönderilmezmiş. Böylesine ciddi, disiplinli bir hanımefendiydi. İslam yolunun adabına bu derece titizlikle riayet eden biriydi.

Ben ona hocalarımızı sorardım. O ise bana hocalarımızın sohbetlerinde anlattıkları şeyleri söylerdi. Oysa ben onları zaten biliyordum. İsterdim ki hocalarımızın özel hayatlarından bazı şeyler anlatsın.

Üç hocamı da çok seviyorum derdi. Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Es’ad Coşan, Muharrem Nureddin Coşan.

Muharrem Nureddin Coşan hocaefendi’den -damadı olmasına rağmen- bahsedeceği zaman hocam diye bahsederdi. İsmini dahi zikretmeye edep ederdi. Ben bu yüzden hangi hocamızdan bahsettiğini iyice öğrenmek için ”hangi hocamız?” diye sormak zorunda kalırdım da ancak o zaman ismini söylerdi.

Kızı için de validem diye konuşurdu. Tabi ben hayretler içinde kalmıştım. İhvan bile kendisinden genç bir hanımefendiye validem demekte zorlanırken o kendi kızına hocasının eşi olmasından dolayı validem diyordu.

M. Nureddin Coşan hocaefendi’nin sözlerinden kendisine özel dersler edinmişti. Bu sözleri kritik analitik yapıyordu. Bazı görüşmelerimizde benimle de kritik analitik yapardı. M. Nureddin hocaefendinin kritik analitik yaptığı sözlerinden birisi şu idi.

“Kesintisiz ve sağlıklı iletişim yolları üzerinde araştırmalar yapın.”

Şenol Molu’nun bu sözden yaptığı kritik analitikten bulduğu iletişim yollarından biri ise  ‘kalpten kalbe yol gider’ anlayışından neşet eden Allah’tan ötürü gönlün gönlü sevmesi ilkesiydi.

Telefonu kapatırken ya da mektubunu bitirirken üç soru sormak adeti olmuştu. Öbür görüşmeye bu sorunun cevabını isterdi.

Her talebe ilk gözünün açıldığı hocasını çok sever. Hiç ondan kopmak istemez. Ben böyleydim. İlk hocam Es’ad Coşan’dı ve nasılsa onun üstüne kimseyi geçirtemiyordum. Şenol teyze’nin ilk hocası M. Zahid Kotku idi. Ona olan  hürmetine rağmen artık Muharrem Nureddin Coşan hocaefendi’nin derslerini ders edinmişti. Yani M. Nureddin hocaefendi ne söylerse onu hayatına tatbik etmeye çalışıyordu. Yani hocalarının en üstüne M. Nurettin Coşan hocaefendiyi geçirtmişti. Bu İslam tasavvufunda en son hocaya tabi olmak ilkesiydi. O, bunu da çok hızlı bir şekilde başarmıştı.

Telefonu açarken neşeli ve sevimli bir eda ile açardı. “Söyle güzelim!” onun ifadesiydi. Böyle hatırlıyorum. Çok şen ve gülümser bir ses tonuyla açardı telefonu. Sesi ve konuşması çok güzeldi.

Yedi sekiz yıldır numarası rehberimden silindiği için görüşmüyorduk. İstersem telefonunu bulabilir miydim bilmiyorum. Zaten telefonunu bulabilmek uzun bir maceramın eseriydi. Numarasını aldığım yakınından tekrar isteyebilirdim ama yeniden istemenin edebe mugayir olabileceğini düşündüm.  Bilmiyorum gönlüm buna hükmetmişti.

Rahmetli Şenol Molu Nakşibendiyye tarikatının Halidi koluna mensup bir talebeydi. Kendisi Nakşibendiyye Halidi kolunun son hocaları olan M. Zahid Kotku, M.Es’ad Coşan ve M. Nurettin Coşan hocaefendilerin hem yakınları hem de talebeleriydi.

Şenol Molu'dan geriye kalan en bariz özelliği bu yolun adabına titizlikle uyması ve hocalarına olan hürmetiydi. Sanırım Es’ad Coşan hocamın tavsiye ettiği şeyi ben çok güzel yakalamıştım. Şenol Molu tarikat adabını üzerinde barındıran kıymetli biriydi. Mevla makamını cennet eylesin.

Onlar dünya imtihanını verip gittiler. Bizler hala nefis ve şeytanın kıskacında kıvranmaktayız. Kur’an ve sünnetin yolu olan bu dergahlar, cennetin yoludur. Fakat Kur’an ve sünnetin öğretilerine, salihlerin yoluna tüm kalbimiz ve benliğimizle sarılmadıkça bizi ne hocalarımız ne de dostlarımız kurtaramayacaktır. Herkes kendi bacağından asılacağı için kişi Allah ile Rasülullah ile arasını iyi yapmalıdır ki kendisini kurtarabilsin.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum