Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Bitiren Şüphe(1 Bölüm)

Bitiren Şüphe(1 Bölüm)

“Bulacağım onu… Her kimse o şerefsiz onu bulacağım.”
Yaklaşık üç aydır aynı cümleyi söylüyordu kendisine. Aynanın karşısında yeniden kendine söz verirken yüzüne karısının gözüyle baktı.

Yakışıklı adamdı. Arkaya taranmış saçları, düzenli kesilmiş bıyıklarını, uzun zayıfça yüzünü uzun uzun süzdü. ‘Hiç bir şeyini eksik etmedim üç yıldır… Ne dediyse, ne istediyse oldu. Yediği önünde, yemediği arkasında. İstediği yere gidip gelir, anlamıyorum ben ihaneti hak edecek ne yaptım bu kadına?’ diye geçirdi aklından. Elini yüzünü yıkayıp havluyla kurulandı. İçerden gelen sesle kendine geldi.

“Hadi Niyazi, kahvaltın hazır hayatım, geç kalacaksın!”

Yine aceleci mi davranıyordu kendisini göndermek için yoksa? Tabi ki sevgilisiyle buluşmak için sabırsızlanıyor olmalıydı. Yoksa eve mi geliyordu bu adam?

Üç aydır bir ipucu bile yakalayamamıştı. Böyle bir konuda kimseden yardım da isteyemezdi ki? Ne deseydi;

“Ya arkadaş, benimkini bir takip etsen, şüpheleniyorum da…” dese gülmezler miydi ona?

Kesin olduğunu nasıl söyleseydi?

Üç ay önce arkasından konuşulanı bir tevafuk eseri duymuş, çaktırmamıştı. Kahvenin arka kapısından girmese yine duyamazdı ya. Şeker Ali’nin iki arkadaşıyla konuşmaları hayatını alt üst etmişti.

“Zavallı Niyazi bilmiyor tabi boynuzlandığını! Garibim eşek gibi çalışıyor, mesaiye kalıyor, karı da…”

“Sahi mi ya? Hiç beklenmez ha sümsük kadından da!”

“Neresi sümsük, fıstık gibi kadın, Niyazi de iyi adam ya…

Aman belli etme ha! Ummadık taş baş yarar, kimden beklersin ki o kadından bekleyeceksin!”

“Kimden bahsediyorsun siz Allah’ınızı seversiniz ya?"

" Niyazi’nin hanımı işte! Süslenip püslenip dışarı çıkarsa, herkese yılışırsa olacağı odur.”

“Lan günahını almayın kadının, yılıştığı falan yok! Güleç sadece! Artık bir suçu varsa bin etmeyin!”

“Bize ne ya! Sallayın gitsin. İçin çayınızı, bakın keyfinize, o Niyazi’nin sorunu kardeşim.”

“He ya, valla doğru…”

Bu cümleler hiç silinmedi aklından o günden beri. Herkes duymuş olmalıydı, ne de olsa üç ay geçmişti aradan. İşinden izin alabilse şimdiye kadar çoktan bulurdu ya. Neyse yarından sonra on gün izne ayrılıyordu artık. Bulacaktı.
Kahvaltı masasına otururken karısını süzdü. Güzeldi, çekiciydi. Sabah mahmurluğu bile yakışıyordu ona. Kendisinden boyca uzundu karısı. Kahverengi gözlü, esmer, pırıl pırıl yüzlüydü. Arkadaşının ona sevdalandığını öğrendiğinde hemen çıkma teklif edip elini çabuk tutmuştu. Yoksa anasının dediği kızla evlenmek zorunda kalacaktı. İsteyerek, severek evlenmişlerdi. Çocukları olmamıştı ama uğraşıyorlardı. Haftada bir doktora gidiyordu hâlâ.

“Niyazi, hadi aşkım, çayın soğudu.”

Yüzüne baktı. Üç aydır dişini sıkıyordu, öğrendiği gün gelip yüzüne haykıracak “defol!” diyerek kovacaktı onu.

“Bugün semalara gideceğim, para bırak!”

“Olur!”

Sema? Sema kimdi? Gerçek mi hayal miydi? Onunla mı buluşacaktı yoksa?

“Kaçta gideceksin?”

“Bilmiyorum, alt komşuyla gideceğiz, o kaçta gelirse. Niye sordun ki?”

“Öylesine.” İçi rahatlamıştı. Komşuyla gidecekse zaten gizli bir şey yapamazdı.

Niyazi çayını hızla yudumlarken etrafa göz gezdirdi, bir ipucu bile yoktu. Eve gelen faturaları bile defalarca incelemişti. En çok bildik yerler; kasap, pastane, market ve arkadaşı Demet aranıyordu.

Üç aydır çektiği işkenceyi bir Allah bir de kendi biliyordu. Nasıl yapabiliyordu bunu kendisine? İşyerinde düşünüp durmaktan yediği fırçaların haddi hesabı yoktu. Eve gelirken acaba beni terk etti mi korkusu, geceleri gördüğü kâbuslar onu bitirmişti. Her gün karısının sevgilisini bulma hayaliyle çıkardığı şüpheli listesi nihayet üç kişiye kadar inmişti. Kasap Şemsi, Marketçi Mustafa, Pastaneci Selami. Onları da yarından sonra araştırıp O şahsı bulacaktı. Yeminliydi. Acaba karısının sevgilisi kimdi?

“Hadi eyvallah, geç kalmayın akşama!”

“Kalmayız hayatım, beş gibi evde olurum.”

Karısının yanaklarından öperken bile aklından bu yanakları kim öpüyor benden başka diye düşünmekten kendini alamıyordu. Bazen kafayı bozacağını düşünüyor, korkuyordu.

“Ha, Niyazi, şu ayakkabıları da alttaki tamirciye bırakıver, topuk gene gitmiş.”

“Olur.”

Bir ara bu ayakkabı tamircisinden de şüphelenmişti ama O adamı hiç görmemişti ki karısı. Tamir işlerine hep kendi bakıyordu sonuçta. Sabah ayakkabıyı bırakıp akşam alıyordu. Alt tarafı bir ayakkabı tamircisiyle ne işi olurdu karısının? Gene de içindeki şüpheyi atamıyordu. Olabilir miydi?

DEVAM EDECEK...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum