ÇAĞIMIZ CÜRHÜMİ MEDENİYETİNE MUHTAÇ

                   Ululazm peygamberlerden olan Hz İbrahim (as) efendimizin ikinci hanım olarak evlendiği Hacer validemizle, ondan doğan oğlu İsmail’in (as) kıssasını çoğumuz biliriz.  Hacer Annemiz, Hazreti İbrahim ile evlendikten sonra, Cenâb-ı Hak onlara Hazreti İsmail'i vermişti.  Ancak yıllarca evlat hasretiyle yanıp tutuşan (ilk hanımı)  Sare validemiz, kendisinin teşvik ettiği bu evliliği sonraları kıskanmaya başlamıştı.  Sare validemizi, Hazreti İbrahim'e bir evlât verememiş olması kendisini son derece üzmüştü. Hacer'i uzaklaştırmanın yollarını aramaya başlayan Sare validemiz, Nihayet Hazreti İbrahim'den onları başka bir yere götürmesini istedi. Hazreti İbrahim(as) bir süre tereddüt geçirmiş, ancak Cenâb-ı Hak da vahiy yoluyla izin verince Hacer ve oğlu İsmail'i yanına alan Hazreti İbrahim(as) efendimiz , eşi ve çocuğunu Mekke yakınlarına götürmek üzere yola çıktı.

            Hadise şöyle gelişti: “Hz. İbrahim, Hacer Validemizi ve Oğlu İsmail'i Beyt`in yanında Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid`in yukarı tarafında ve zemzemin tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke`de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hz. İbrahim aleyhisselam bundan sonra (emr-i İlahi ile) arkasını dönüp (Şam`a gitmek üzere) oradan uzaklaştı…”Giderkende, "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli Beyt`inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt`inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlarda mümin olanların gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim Suresi, 14/37).İsmail`in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. Onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalkıp, kendisine en yakın bulduğu Safa Tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilir miyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. Safa`dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bir insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve Tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. Bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. Her gidiş gelişte ümitsizliği ve hüznü atıyordu. Nihayet çocuğun (İsmail'in) ağlayarak ökçesini vurduğu yerden su çıkmaya başladı… Kadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm`den bir kafile uğradı. Mekke`nin aşağısına konakladılar. Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler. "Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var). Hâlbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!" dediler. Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler. Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler.
Cürhümlüler, oraya gelip, suyun başında İsmail`in annesini buldular. "Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?" dediler. Kadın: "Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!" dedi. Onlar da: "Pekâlâ!" dediler.
                Kıssa bu. Soru ise şu: Asırlar önce suyun en kıymetli metağ olduğu bir mekânda, yalnız, kimsesiz, güçsüz, devletsiz, kendisini koruyacak hiçbir güce ve vasıtaya sahip olmayan bir anne ve çocuğuna rastlayan kalabalık bir kabile istese o kadından o suyu cebren alabileceği halde almıyor da, ondan izin isteyip oraya yerleşiyor? Günümüzde, hangi “çağdaş”, “ilerici”, “modern…” bir devlet, "çağdaş" bir ülke, bir kavim… Bu erdemi gösterir?21. yy da böyle bir hadise mümkün mü? Bırakın kimsesiz bir kadını günümüz insanı birkaç kuruş için, günümüz emperyalist devletleri, petrol için koca koca devletleri mahvederek, milyonlarca insanın canına kıyarak, şehirleri alt üst ederek bu petrollere konmuyorlar mı?  Yazıyı Şu soru ile yazıyı sonlandıralım: “Cürhümüler mi yoksa ondan asırlar sonra 21. yy da yaşayan, bilimde, iletişimde, ulaşımda, sanayide akıl almaz bir seviyeye gelen günümüz insanı mı daha uygar, daha medeni?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.