Cem Evi, Din Dersi ve Aleviler

Din derslerinin okullarda mecburi okutulması 12 Eylül askeri darbesinden sonra uygulamaya konulan ve anayasal bir mecburiyet olarak ta bu güne kadar devam eden bir tartışma konusu.

Son zamanlarda özellikle alevi vatandaşlarımızın cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi isteği ve zorunlu din derslerinin kaldırılması yönündeki ciddi itirazları konuyu gündemde sürekli sıcak tutuyor.

Şunu belirtmek gerekir ki, çok kültürlü Anadolu coğrafyasına bir yüzyıldır giydirilmeye çalışılan tek tipçi homojen toplum modeli sonuçta kaos ve çatışma kültürünü sürekli canlı bir organizma gibi büyüterek devam ettiriyor.

Etnik, dini ve kültürel sorunlarımızın hepsi, bu tek tipçi vatandaş modeli üretmenin birer sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Anayasaların genelde askeri vesayet dönemlerinde hazırlandığını ve sonuçta vesayet sahiplerinin ideolojik evrelerinde şekil bulduğunu düşünürsek bu sorunların kaynağını toplumu doğru okuyamayan veya okusa bile militarist yaklaşımlarla toplumu dönüştürmek isteyen zihniyetin toplum gerçeklerini referans almasını beklemek saflık olur.

Aleviler bu ülkenin bir gerçeği olmasına rağmen yok sayılan ve dışlanan bir kesim oldu. Özellikle Dersim katliamı sonrası uygulanan baskıcı politikalar bu kesimin daha içe kapanık yaşamasına sebep olduğu gibi farklı kültürel guruplarla sağlıklı bir iletişim kuramamalarına da sebep oldu. Sonuçta kendisini ifade edemeyen bir Alevi toplum ve onları doğru anlayamayan farklı bir Sünni kesim.

İş o dereceye vardı ki bu kesimi İslam dışı, yok edilmesi gereken din düşmanları gibi gören kesimler oluştu. Sanki dünya üzerinde yaşayan her kes kendileri gibi “Sünni Müslüman” olmalıydı veya Türkiye, cumhuriyet elitlerinin makbul vatandaş olarak kabul ettikleri “Türk-Sünni Müslüman” modeline uygun vatandaşlar ile var olmalıydı. Gerisi yaşama hakları olmayan vatandaşlardı.

Bu anlayış, kaos ve kandan beslenen derin güç odaklarına ve toplum mühendislerine arayıp ta bulamayacağı cinsten geniş bir hareket alanı oluşturdu. Bu toplumsal gerçeği de birçok kanlı olayın birer sebebi olarak kullanmaktan da hiç vazgeçmediler.

Hâlbuki Anadolu’nun kadim geçmişi birçok farklı etnik, dini ve kültürel kimliklerin bir arada yaşadığı toplum modelleri ile dolu. Fakat alevi gerçeği ile sanki yeni tanışıyormuşuz gibi acayip bir durum yaşanıyor. Bu insanlar birden bire ortaya çıkmadı ve bin yıldan fazladır bir şekilde bu topraklarda bizimle birlikte yaşıyorlar. Kültürel evrenimizin ne kadar parçası isek Alevilerde en az bizim kadar bu evrenin bir parçasını oluşturuyor.

Ve biz hangi hakla Alevilerin Müslüman olup olmadıklarını yargılıyoruz. Sanki onlardan biz sorumluymuşuz gibi. Kim kendisini nasıl tanımlıyorsa öyledir ve Müslüman olup olmadıkları da kendilerini ilgilendiren bir konudur. İster Müslüman’ız derler ister değiliz derler. Alevilerin içerisinde farklı görüşler farklı inanışlar olması gerçeği de bu durumu değiştirmez. Bu gün Ehli Sünnet dediğimiz kesimin içerisinde de birçok farklı anlayışlar, cemaatler, guruplaşmalar yok mu? Kendi inancını başkasına zorla dayatmadıktan sonra her kes inancında özgürdür ve demokrasi de böyle bir şeydir zaten.

Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak aleviler kültürel ve dini ihtiyaçlarını karşılayacak ibadethanelerini yani cem evlerini ve din derslerinin mecburi okutulmamasını istiyorlar. Eskiden dergâh, tekke gibi ibadethaneler vardı, bunlar devrim kanunları ile kapatıldı. Yakın tarihe kadar kırsal alanda yaşayan alevi vatandaşlar köylerinde ibadethane ihtiyacını bir şekilde karşılayabiliyorlardı. Şehirleşen alevi toplumu kentlerde bu ihtiyacı karşılayabilecek mekânları bulamadı ve çare olarak kendi imkânları ile cem evlerini açtılar. Devrim kanunlarının hala geçerliliğini koruduğu gerçeğini not ederek bu konudaki ihtiyaçlarının karşılanması gerekir.

Cem evleri bugün bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor ve neredeyse Alevilerin yaşadığı her bölgede bunlar mevcut. Sosyal yaşamın içerisinde varlığını sürdüren birer müessesse artık cem evleri ve varlıklarını yok saymak sosyal gerçeklere uymaz. Öyleyse bu gerçeklik üzerinden doğru ve yapıcı hareket etmek gerekir. Yapılacak en doğru şey cem evlerini ve camileri birer ibadethane olarak tüm Müslümanların hizmetine sunmak olmalıdır. Bu aynı zamanda sosyal devletin birincil görevlerindendir. Bu şekilde toplumda oluşturulan önyargılar ve ötekileştirmenin önüne de geçilebilir.

Din dersi meselesini de bundan farklı düşünmemek gerekir. Okullarda okutulan din derslerinin zorunlu olması sadece Alevilerin değil, bu ülkede yaşayan farklı dinlere sahip kesimlerinde sorunu. Hıristiyan bir vatandaşa zoraki İslam dininin ilke ve ibadetlerini anlatmak sanırım İslam’ın kendisinin de hoş karşılamayacağı bir durumdur.

Fakat burada aleviler cephesinden bakabilmeyi becerebilmemiz gerekiyor.  Yakın zamanda konuştuğum bir cem evi görevlisinin kendi çocuğu ile din dersi hocasının arasında geçen bir diyalogu konu hakkında bize bilgi verecektir. Cem evi görevlisinin çocuğu okulda din dersi hocası ile diyaloga giriyor ve “Hocam biz aleviyiz, Hz Ali’yi ve Ehli Beyt’i çok seviyoruz ve biz onların yolundayız” diyor. Din dersi hocasının da “Siz sapık bir yoldasınız, siz Müslüman değilsiniz” dediğini ve çocuğunun da akşam evde kendisine “Baba biz Müslüman değilmişiz” dediğini üzülerek anlattı.

Düşününki bir din dersi hocası (din dersi hocalarımızın çoğunu tenzih ediyorum) Aleviliğe bu şekilde yaklaşabiliyor. Nerden bakarsanız bakın vahim bir olay. İşte problemde buradan başlıyor. Aleviler din dersinde kendilerine yer verilmediğini resmi din anlayışının kendilerine dayatıldığını ifade ediyor ve bu durumdan da büyük rahatsızlık duyduklarını belirtiyorlar. Bu noktada ki haklılıklarını tespit etmek gerekir.

Öyleyse çözüm her konuda olduğu gibi bu konuda da resmi, ideolojik anlayışlardan vazgeçmek din derslerini bir genel kültür dersi, bir sosyal alan dersi gibi kabul edip din kültürü şeklinde içeriğini zenginleştirerek dinler tarihini, farklı dini anlayışları sosyolojik yaklaşımlarla öğrencilere anlatmak gerekir. Yani bu dersin amacı “din eğitimi”  değil; fakat “din kültürü” dersi olarak öğrencilerimizi fark gözetmeden hayata daha donanımlı hazırlamak olmalıdır. Bu noktada alevi vatandaşlarımızın da farklı dinlere sahip vatandaşlarımızın da itirazı olmayacaktır. Nitekim tüm dünyada bu şekilde genel kültür derleri okullarda okutulmaktadır.

Din Eğitimi’ne gelince okullarda seçmeli “din eğitimi” dersleri olabilir ve çocuğuna din eğitimi vermek isteyen ailelerin bu ihtiyacı da giderilmiş olur. Fakat bunu yaparken ailelerin çocuklarına din eğitimi verebileceği okul dışı veya eğitim sistemi içerisinde tüm imkânlar oluşturulmalıdır. Bu imkânlar ayrım gözetilmeden hangi dinden veya kültürden olursa olsun tüm vatandaşlar için eşit şekilde sağlanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum